ForumPolitikitiraf.izmir  Yeni Konu 

BİR DÖNEMİN İNSANLARI "ÖYKÜ"

17 Eylül 2020

habibtaskin

Hüseyin Habip Taşkın Mahir karşı kaldırımda bulunan saçları kırlaşmış biri kadın ve erkeğe bakıyordu. Kadın eliyle öndeki üç apartmanı işaret ediyordu. Erkek ise eliyle köşedeki apartmanı gösterip, konuşuyordu. Kadınla erkek el ele tutuşup, köşedeki apartmana kadar yürüdüler ve köşeyi az geçince sokak arasına daldılar. Mahir merakından arkalarından takibe başladı. Öndekiler dört apartman yürüdükten sonra etraflarına bakındılar. Vakitleri darmışçasına yürümeye devam ettiler. Boyaları hepten belli olmayan apartmanın önünde durdular. Etraflarına bakınıp durdular. Saçları kırlaşmış kadın: “Hilmi hayranımız var. Takipteyiz.” Hilmi ağırdan etrafına bakınıyormuşçasına Mahir'e bakındı: “ Aynasız mı? Dur bakayım! Torunumuz yaşında Duygu.” Başını sallayarak onayladı. Hilmi eliyle işaret ettiğinde: “ Evladım bakar mısın?” Mahir gayet sakin tavırla yanlarına yaklaştığında: “Efendim amca… Ne istemiştiniz?” “Yılların içinde ikimizin anıları vardır. Anılarımızdan hiçbiri kalmamıştır. Yerine beton yığınları almıştır. Buralarda bahçe içinde, tek katlı ev ve kuyusu olan bir yer vardı. Ne oldu acaba?” Mahir'in ilgisi hepten arttı: “ Yıllar önce ölen Mehmet amca ile Melahat teyzenin evini diyorsunuz. İki oğlu vardı. Oğullarından Cemil amcanın karısı Ayşe bir yıl önce öldü. Hilmi amca yurt dışında mültecidir. Ben onu hiç görmedim. Devrimciymiş.” Hilmi gözlerini Mahir'den kaçırdığında: “Cemil ağabeyim kızının yanına bir ay önce gitti.” Mahir'in nefes alışı verişi neredeyse duracaktı: “ Siz Hilmi amca olmalısınız. Sizde Duygu teyze Neriman teyze ile Salih amcanın kızısınız. Bu sokağın arkasında bahçeli iki katlı evde oturuyordunuz. Oraya da çok katlı bina yapıldı yıllar öncesinden.” Hilmi ve Duygu gözyaşlarına hâkim olamayıp akıttılar. Hilmi pantolonun cebinden, Duygu el çantasından kâğıt mendillerini çıkarıp, gözyaşlarını sildiler. Mahir hüzünlü sahnenin ortasında duygu seline kapılmış gözleri izlerken, kendisinin gözleri de yaşarmıştı. Hilmi amca, babam Cemal'de aynı hareket içindeymişsiniz. Babam seni ve Cemil amcayı devrimci mücadele içerisinde yer almanızı anlatıp durdu. Babamı da bir yıl önce kanserden kaybettik. Bize gidelim. Annem sizleri görünce sevinecektir.” Duygu Mahirin omuzuna elini koydu: “ Sakine yaşıyor…” Birlikte yürümeye başladıklarında Mahir ile Hilmi konuşmaya devam ediyorlardı. Duygu sadece onları dinlemekle yetindi. Altı katlı kanarya sarısı ve balkonlarının içi beyaza boyanmış apartmanın önüne geldiklerinde Mahir: “Bu apartmanın beşinci katında öne bakan kısımda oturuyoruz.” Mahir dış kapıyı açıp, Hilmi ile Duygu'ya el işaretiyle geçebilirsiniz yaptı. Asansör zemin kattaydı. İçine binip Mahir beşinci katın düğmesine bastı. Nasıl kalkış yaptığını anlayamadan beşinci katta kabin durdu. İner inmez evin kapısına yaklaşınca Mahir kapıyı anahtar ile açtı. Etrafa bakınarak: “Anne anne bak misafirlerimiz geldi?” Annesi kırlaşmış saçlarıyla kapıya yaklaştığında gelenlere, gelenlerse ona baktı ve: “Çok zaman oldu. Dur bir daha bakayım.” Sakine biraz daha bakınıp, Duyguyu kucakladı: “Kııızzzz Duygu…” diyebildi. Gözlerden yaşlar akıp gitti eskiyen geçmişin sayfalarına doğru. Sakine ile Duygu mutfakta yemek hazırlığındaydılar. Bir yandan Mahir ile Hilmi salonda karşılıklı hafiften yeşilimsi koltuklara oturmuş, geçmişten söz ediyorlardı. Mahir'in yüreği geçmişe doğru akıp gidiyordu. Babasının yaşamış olduğu dönemin çocukluk arkadaşıyla baş başaydı: “Babam birçok yaşadığınız olayı bana anlatmıştı. Sıkıyönetim bazı şehirlere geldiğinde şehir merkezinde korsan mitingde birlikteymişsiniz. Etrafınızı asker ve polisler çevirmiş…” Hilmi dudaklarını buruşturdu: “Sana anlatılan gibi oldu. Nasıl olduysa kurdukları barikatı geçtik ve ikinci barikatta üzerlerimize asker ile polis yağdı. Yakalandığımızda hafiften hoş geldiniz yumruğu, şamarı, copu yedik. Çevredeki kalabalık korkulu gözlerle bizlere bakıyorlardı. O zamanlar reno arabaları vardı. Arabalarla yakaladıklarını karakol merkezine götürdüler.” “Ondan sonra siyasi şubeye alınmışsınız. Orada sizleri iyice haşlamışlar.” “Mahir biz oraya düştüğümüz için fotoğraflarımızı çekip, parmak izi aldılar. Bunlar ifade alındıktan sonra oldu. Kaç gün sonra oldu dersen yirmi gün şubede kaldık ve adaletin haşin kılıcı cezaevine gitmemizi uygun buldu.” Sakine mutfaktan seslendi: “Şimdi yemek zamanıdır. Sofra hazırdır.” Mutfak genişçeydi. Duvarları açık mavi renkteydi. Masa kare biçiminde açılır kapanır özelliğe sahipti. Sandalyelere oturur oturmaz kaşıklar ve çatallar hareketlendi parmaklar sayesinde. Yemekten sonra çaylar yudumlandı. Geçmişteki mücadeleden söz edildi. Cezaevinden çıkanların evliliği, Duygu ile Hilmi'nin yurt dışına sahte pasaport ile çıkışları konuşuldu. O dönemin mücadele eden kadın ve erkekleri anıldı. Birçoğu toprağa karışmıştı. Geride kalanlar sadece birkaç yaşlıydı. 20.08.2020
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Bu tartışmayı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
Facebook'ta paylaş
0