ForumSol, Sosyalizm ve Marksizm  Yeni Konu 

Sosyalizmin doğrusu, eğrisi... - Murat Belge

02 Eylül 2012

hurkus

Sosyalizmin doğrusu, eğrisi... - Murat Belge

Halil Berktay şimdi Olimpiyad’a kilitlendi, ama o birkaç cephede birden savaşmayı becerir nasıl olsa. Dünkü Taraf’ta Ahmet Faruk Keçeli’nin bizim “sosyalizm tartışması” üstüne yazısını okurken aklıma gelen birkaç şeyi yazmak istedim. Keçeli haklı olarak sosyalizmin her topluma uyacak bir reçetesi olmadığını söylüyor.

Belki çok önemli bir konu değil ama sonunda önemli bir yerlere bağlanıyor: doksanlarda göçen bir sosyalizm uygulamasını eleştirirken, bilinçaltımızdaki bir tür “idealizasyon”dan hareket edebileceğimizi düşündüm. Keçeli’nin “Yine kavga, suç, şiddet vs. olacak. Ama bu devletin ezilenden yana olması; hem toplumsal katmanları hem de bireyleri hukuk önünde eşit olarak görmesi gerektiğini gözardı edemeyiz” sözleri bunu düşünmeme yol açtı.

Şunu demek istiyorum: her şeyin başı olan Sovyet sistemini “yanlış yaptığı” için değil, öncelikle yanlış yapıp sosyalizmi gitmesi gereken yoldan saptırdığı için değil, doğrusu yanlışı ve her şeyi tartışmayı yasak ettiği için eleştirmeliyiz. Bu, son analizde, bir vurgu nüansı. Ama sanırım önemli.

Birincisi, aslında “ideal” olan bir şeyi “gerçek” saymak oluyor. Hattâ, denebilir ki, “kitabî” düzeyde bildiğimiz bir şeyi “yani, sosyalizmi, “bilimsel” dediğimiz sosyalizmi) zihnimizde öyle bir yüceltiyoruz ki, gerçekte olanın bu idealden (ama bunu hep “gerçekleştirilecek ideal” olarak görmüşüz) farkını kavradığımız zaman, belki bu farklılık “kafamıza dank ettiği zaman” demek daha doğru olur, büyük bir hayal kırıklığına uğruyoruz ve bir “aldatılmışlık” duygusuna kapılıyoruz. Bundan birkaç adım sonrası, “pratik” karşısında kapıldığımız bu duygunun, “teori” düzeyine de sıçraması. Yani, bu durumda, “Bu pratik ve bu sonuç bir felâket!” diyoruz; “ama alıcı gözle bir bakınca bunun teorisinde de iş yok. Bu hikâye baştan aşağı berbatmış!”

Yani, sanki burada bilinçdışı bir idealizasyon saklanmış duruyor gibi geliyor bana. Oysa Keçeli’nin dediği gibi, elbette, “Yine kavga, suç, şiddet vs. olacak.”

Olacak da, bütün bu olup biteni “gerçekte- varolan- sosyalizm” diye adlandırmak, yani gene gerçekliğin ne olduğunu bilme ayrıcalığını ve bunun tekelini elinde bulundurarak, “Her şey yolunda, her şey normal! Ne vızıldanıyorsunuz?” deyip öbür tarafına dönerek uykuya devam etmek de olacak şey değil. Bunu yapanlar, bunu yapmakla, yanlışı düzeltmenin imkânını ortadan kaldırdılar.

Sonuçta, o tür iktidar da, buna karşı bir tür muhalefet de, “pozitivizm sorunsalı”nın içindeler. Bilim bize her şeyin doğrusunu söylüyor. Bundan şüphe edecek halimiz yok. Yoksa her şeyden şüphe ederiz, bu da “görececilik” olur ki çok fena bir sapmadır. Bizim, “elhamdüllenin”, “Bilim Kurulu”muz da var; “Bilim İşçileri” diyoruz onlara. Böylece “küçük burjuva” olmaktan da kurutuluyorlar, bilimin “proleter”i oluyorlar; yani yanlış yapmaları büsbütün imkânsızlaşıyor.

Muhalefet de bunların temelde böyle olduğuna inanıyor, ama sonuçlara bakıyor; sonuçlar kötü. “O zaman bunlar kasten böyle yapıyor” diye karar veriyor. Yani “doğru” sorunsalına öylesine kilitleniyoruz ki “yanlış”ın ne olduğunu, neler olabileceğini vb. düşünemez hale geliyoruz. Bu demektir ki, “yanlış” karşısında çaresiz kalıyoruz.

Oysa “yanlış” insani bir şeydir, normaldir. “Bilim” dediğimiz şey de yanlış yapar, çünkü onun sonuç çıkaracağı verileri ona sunacak olan, biz “kusurlu” insanlarız.

Dolayısıyla belirleyici sorun bütün eylemlerin “feed-back” süreçlerinin açık tutulması ve her eylemin sağlamasının en kısa zamanda yapılması için gerekli kanalların açık tutulması.

Bu da, “Demokrasi” demek!



Taraf, 07.08.2012


Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Bu tartışmayı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
Facebook'ta paylaş
0