ForumGüncel Politika - İskender'in Düğümü  Yeni Konu 

'Adalet açılımı' ihtiyacı - Ahmet İnsel

02 Haziran 2010

hurkus

'Adalet açılımı' ihtiyacı - Ahmet İnsel

Türkiye’de üst yargının siyasal değerlendirmelerle karar vermesinin yarattığı vahim sorunları biliyoruz. Adaletten ziyade siyasete endeksli bu yargı dünyasının, salt Anayasa değişikliği ile çözülmesi zor olan, büyük bir zihniyet dünyası değişimine ihtiyacı var. Sorun üst yargıyla sınırlı değil. Günümüz Türkiye’sinde bazı yargı kararları var ki bunların hukuku askıya almadıklarını söyleyebilmek çok zor.
Eylül 2009’da İçişleri Bakanlığı’nın açtığı bir dava sonuçlandı. Bakanlık, Gercüş’de iki PKK’lının ateş açması sonucu ölen polis memurunun ailesine ödemek zorunda kaldığı tazminatı, ölen iki PKK’lının ailelerinden müştereken ve faiziyle istenmesi için dava açmıştı. Türkiye’de ve belki modern hukuk dünyasında da bir ilk olan böyle bir davayı tahayyül edebilen İçişleri Bakanlığı’nı mahkeme haklı buldu. Olay zamanı 18 yaşından büyük olan biri oğlunu, diğeri kızını kaybetmiş iki aileyi 49.500 lira ödemeye mahkûm etti. Şimdi Batman Defterdarlığı iki aileden bu paraların 15 gün içinde ödenmesini talep ediyor. Bu da ‘demokratik açılım’ın bir parçası herhalde.
Söz konusu olan kan parası uygulamasının hukuk devleti kisvesi altında hortlatılmasıdır. Ülkenin bir utanç vesilesi olan bu geleneğini hukuk devletine taşıyarak, geleneklerimize sahip çıkan bu muhafazakâr zihniyetin yargı dünyası içinde hortlaması insana ürküntü veriyor.
Suçların şahsiliği ilkesini ayaklar altına alınca, bir adım daha atıp, çatışmada ölen bir PKK’lının yerine anne veya babasının hapis cezasına çarptırılması da düşünülebilir. Ya da İsrail’in intihar bombacılarına karşı yaptığı gibi, ölen PKK’lının ailesinin evinin dinamitlenmesi de başka bir yol olabilir.
Hukukun siyasete alet edilmesinin örnekleri, basın özgürlüğü alanına gelince, maalesef daha sıradanlaşıyor. Geçtiğimiz günlerde, Diyarbakır’da Kürtçe yayın yapan Azadiya Welat gazetesi eski sorumlu yazıişleri müdürü Vedat Kurşun, tutuklu yargılandığı Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi tarafından ‘terör örgütü propagandası’ yapmak suçundan 103 defa 1 yıl 6 ay, ‘terör örgütü üyeliği’ suçundan da 12 yıl hapse mahkûm edildi. Toplamı 178 yıl. Aynı suçun 106 defa işlendiğine hükmeden mahkeme bizim bilemediğimiz bir hukuk anlayışına dayanıyor.
2010 Türkiyesi, ‘Gazetecilere Özgürlük’ kampanyası düzenleme ihtiyacının olduğu bir ülke. Böyle bir kampanya başlatan Gazeteciler Sendikası, 2005’te Ceza Kanunu’nda yapılan değişikliklerin basın ve ifade özgürlüğünü tehdit eden yanlarını eleştirenlere, hükümetin ‘uygulamaya bakalım, yargının vereceği içtihatları görelim’ yanıtını verdiğini hatırlatıyor. Aradan 5 yıl geçti. Bugün Türkiye’de cezaevlerinde 46 gazeteci ve basın çalışanı var. Çoğu hüküm giymeden tutuklu olan bu gazetecilerden başka, ortalama 6 ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye olup, hapis cezası istemiyle davaları devam eden 15 gazeteci daha var. Bir de, tutuklanmayan ama haklarında ceza ve tazminat davaları devam eden 700 civarında gazeteci.
Bu tür davalardan birinin karar duruşması, 4 Haziran’da, özel yetkili ağır ceza mahkemesinde yapılacak. Express dergisinde yayımladığı bir röportajda, iki PKK üyesinin söylediklerini aktardığı için İrfan Aktan hakkında TMK (madde 7/2) ve TCK (madde 53) uyarınca 1 ila 5 yıl hapis talep ediyor savcı. Sorumlu Yazıişleri Müdürü Merve Erol’un da 20 bin TL para cezasına çarptırılmasını. Herhangi bir propaganda amacının yer almadığı, Habur açılımı öncesinde PKK içindeki farklı görüşlerin varlığını göstermeye yönelik bir röportajdan yargılanıyor Aktan ve Express dergisi. Kürt sorunu ve PKK konusunda devletin bilinmesini istediklerinin dışında bir bilgiye toplumun ulaşmasına çabaladıkları için, yani gerçek gazetecilik yaptıkları için yargılanıyorlar.
Nihayetinde temyizde beraat etseniz de, tutuklamanın, yargılamanın cezanın bir parçası haline geldiği bir adalet sistemi çalışıyor. Özellikle özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde yargının, yerine göre, devletin veya hükümetin yanında taraf olduğunu, kendini adaleti yerine getirmekle görevli olmaktan ziyade, devleti korumak ve kollamakla görevli gördüğünün örneklerini sıklıkla görüyoruz.
Demokratikleşme yönünde anayasa ve yasalarda köklü değişiklik ihtiyacı giderek daha acil biçimde bastırıyor. Ama bunlardan öteye, Türkiye’de yargının zihniyet dünyasında ‘adalet açılımına’ ihtiyaç var. Galiba en zor olanı bunu yapmak.


Radikal.com.tr

01.06.2010

Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Bu tartışmayı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
Facebook'ta paylaş
0