ForumGüncel Politika - İskender'in Düğümü  Yeni Konu 

Barışa ve demokrasiye karşı omuz omuza - Roni Margulies

30 Eylül 2009

hurkus

‘Barış hemen şimdi’ gibi liberal söylemlerle bir yere varılmaz. Bu cümleyi geçtiğimiz hafta sonu Diyarbakır’da Mezopotamya Sosyal Forumu çerçevesindeki bir toplantıda söz olan bir arkadaş dile getirdi.

Çok sık başıma gelmez ama, kısa bir süre nutkum tutuldu doğrusu. Ne diyeceğimi bilememekten değil, sinirlenmeden nasıl diyeceğimi bilemediğim için. “Adam sen de,” dedim sonra, “sinirlensem ne olur ki!”

Barış talep etmek “liberal bir söylem” ise, sosyalist bir söylem savaş talep etmeyi gerektiriyor herhalde! Gerçek devrimcilerin “Barışa hayır!”, “Kan isteriz kan! Yaşasın silah sesleri, dan, dan, dan!” gibi sloganlarla sokaklara dökülmesi gerekiyor herhalde!

Bu nasıl bir aymazlık yahu! Dünyanın herhangi bir yerinde “sol” çevrelerde böyle bir dangalaklık var mıdır acaba?

Egemen sınıfların kendi çıkarları için başlattıkları savaşlarda emekçi çocuklarının ölüme gönderildiğini, işçi sınıfının vatanı olmadığını ve başka bir ülkenin işçilerine ateş ederek bir şey kazanmayacağını, komünistlerin savaşta “kendi” devletlerinin yenilgisi için mücadele etmesi gerektiğini anlatanlar, başta Lenin olmak üzere sosyalist geleneğin önde gelen isimleri değil midir? Yoksa ben yanılıyorum da, ünlü bir liberal mi söylemiştir bunları?

Sosyal demokrasi ile sosyalizm arasındaki tarihsel bölünme, Birinci Dünya Savaşı’nın arifesinde Almanya’da çoğu sosyal demokrat milletvekilinin “kendi” ülkesinin savaş bütçesi için olumlu oy kullanması üzerine gerçekleşmemiş midir? Lenin bunlara karşı esip gürlememiş midir? İkinci Enternasyonal’in yerine komünistler Üçüncü Enternasyonal’i bu nedenle kurmamış mıdır? Yoksa ben yanılıyorum da, liberaller mi kurmuştur Komünist Enternasyonal’i?

Aymazlık bu kadarla da bitmiyor. Türk “komünistleri” savaşa karşı değil, ama demokrasiye karşı! Demokrasi de “liberal” bir şey ya, karşı çıkmak gerek elbet!

Bir dizi “liberal”, İlker Başbuğ hakkında Mardin’de yaptığı siyasi konuşma nedeniyle dün suç duyurusunda bulundu. Komünist olduğunu iddia eden bir partinin internet sitesinde, partinin eski genel sekreteri bu suç duyurusunu eleştiren bir yazı yazmış.

“Böylece, Genelkurmay Başkanı’nın susması, siyaset yapmaması karşılığında, devlet memurlarının siyaset hakkından vazgeçilmiş oluyor!” demiş.

Bir postacı, Çapa Hastanesi’ndeki bir hemşire veya sokakları temizleyen bir belediye görevlisi ile Genelkurmay Başkanı arasındaki farkı Kemal Okuyan’a anlatacak bir TKP üyesi çıkmamış anlaşılan. Ben bir ipucu vereyim: Postacıların emrinde silahlı adamlar yoktur, hemşireler muhtıra vermez, temizlik görevlileri darbe planları yapmaz.

Ama Okuyan’ın derdi zaten siyaset yapma hakkını savunmak filan değil. Asıl derdini şöyle ifade etmiş: “Erdoğan konuşsun, Başbuğ sussun diyerek Türkiye özgürleştirilemez.”

Erdoğan’la Başbuğ arasındaki fark hakkında da bir ipucu vereyim: Erdoğan seçmenlerin yüzde 47’sinin oyunu alarak seçilmiş bir başbakan, Başbuğ ise hayatında tek bir oy almamış bir asker. Erdoğan’ı beğenmediğimizde oy vermeyerek kurtulma olanağımız var, Başbuğ’u beğenmediğimizde yapabileceğimiz hiçbir halt yok. Biri demokratik süreçlerin bir sonucu, diğeri silah gücünün simgesi.

Hatırlarsınız, haziran ayında bir albayın darbe planları yayınlanmıştı. Genelkurmay Başkanı belgenin gerçekliğini sorgulamış, ama beklenen sert tepkiyi göstermemişti.

Söz konusu partinin Başbuğ’a tepkisi ise sertti: “Başbuğ’un dediği, Türkiye’deki büyük Amerikancı-İslamcı operasyona karşı.. ordunun bir şey yapmayacağıdır. Demek ki, belge.. ordunun demokrasiye bağlılığının açıklanması için üretilmiştir. Demokrasi: Amerikancılık, piyasacılık, gericilik.”

Bu son cümle ne demek? “Yahu, ne gerek var demokrasiye? Halk benim beğenmediğim bir partiyi seçtiği zaman demokrasi filan gerekmez. Demokrasi zaten gericiliktir. Lütfen darbe yapın. N’olursunuz” demek.

Diyarbakır’daki toplantıda Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Genel Sekreteri Emirali Şimşek’in söylediklerine benim ekleyecek bir sözüm yok:

“Barış ve demokrasi mücadelesi bulunduğumuz konjonktürde halklarımızın özgürlük mücadelesinin en somut halkasını oluşturmaktadır. Bunu farketmeyen, bunu küçümseyen yaklaşımlar söylem düzeyinde ne kadar sol olsalar da, emeğin Türkiye’si yolunda verdiğimiz mücadelenin önünde engeller olacaklardır.”

Taraf

Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Bu tartışmayı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
Facebook'ta paylaş
0