ForumBizi Biz Yapan Öykülerimiz  Yeni Konu 

Eller ve çizgiler - Mehmet Güreli

09 Ağustos 2009

hurkus

Rüzgârın yerlere saçtığı yapraklar gibidir insan kuşakları. 
Homeros 

Şöyle başlıyordu anlatmaya: "Arabadan İndiğimde hemen kendimi eve attım. Çok yorulmuştum. Yavaş yavaş merdivenlerden çıkarken, birden geri dönüp biraz daha sokaklarda dolaşma arzusuna kapıldım. Hiç abartmıyorum, bunu yaptım da "

Şimdi kim söyleyecek ki Boris'e en doğru işi yaptığını.

O kî küçücük bir not defterini saklamak için bunca yıl ateşi sakladı göğsünde.

"Hakikat eğer varsa bir kelimeye sığar zaten" demişti bir gece sessizce.

Odasında son nefesine kadar mumların masasını yakmasını göze almıştı kitaplarının arasında. Ödünç aldığı bu küçük büyüyle dayandı zamana…

Göze almanın büyüsü, demişti, neyi, nasıl, evet umudu tenceresindeki son nohut zanneden bir tenoru arayan çingenenin bakışlarında bulmuştu. Kara gözleri yakıyordu masayı. Bırakmıştı ellerine kaderini, çizgileri yeni çizdim dercesine. O da Carmen gibi dans edecekti anlatmadan önce.

''Çizgileri görmem ben", demişti, "ben ellerin sıcaklığını ölçerim. Bu gece zor yazacaksın gibi geliyor, beni düşünüyorsun çünkü, yeni çizgiler hemen belli oluyor ovucumda. Buz gibi ellerin ama üşümüyorsun, belki çok öfkelisin, biraz sonra izin versem yumruklarını sıkacaksın sanki. Sende okunamayacak bir şeyler gizli ama, hücrelerin seni koruyor. Neyi anlatman gerekiyorsa onu yaşıyorsun, bir yerlerden kopmuşsun, orada bulunamayacağına göre bir yerlere, belki bir deftere bağlanmışsın.

O defter de senle nefes alıyor, bir moleskine kokusu var odada, yazılarının arasına serpiştirdiğin Baudelaire'den, Rilke'den dizelerle soluk alıyorsun. " Onu son gördüğünde biraz yorgundu. "Artık konuşmak İstemiyorum", dedi, "İşte tüm notlarım burada, çoğu bağlantısız gibi duruyor, çünkü her şeyden kopuk, bana söylenmiş yetersiz cümlelere göndermeler. Sonra düşünüyorum da bana o kadar az şey iletilmiş ki hayatım boyunca, yine de dikkate alıp karalamışım bunları. Şimdi susmak iyi geliyor bana, boşluk o kadar büyümüş ki…"

Not defterinde Leda adına hiç rastlanmıyordu. Hiç ilgisiz yerlerde kendiyle konuşur gibi Dazı paragraflar yer alıyordu sadece.

Dokunuşlar, gezi notlan gibi. isim yoktu, yer adı da, ama sıkıntı vardı o satırlarda.

Boris şöyle yazmıştı o geceyi, belki de başka bir zamanı:

"Ellerimi hiç bırakmadı bir daha."

Bir gece Borİs'e rastladım sokakta. Perişan haldeydi. Konuşmaya başladı; "Onu görmekten nasıl vazgeçtiğimi hiç hatırlamıyorum." dedi. "Sonra bir kitapta okudum olanları, hem de tüm ayrıntılarıyla. Şaşırmadan nasıl yaşanır ki? Bir süre ayrılmıştık, sonra buldum onu yine, saatlerce hiç konuşmamıştık, bana bakmıyordu bile, köşeye çekilmiş sigarasını içiyor, söze başlayacağımı bekler gibi duruyordu. Belki de gitmek üzereydi, sonra gitti zaten. Yine gelir diye bekledim, ama dönmedi…"

Bir yerde şöyle yazmıştı:

"Aşk, tedirginlikle beslenir, ellerini tuttuğunda artık ayaklarının seni nereye götürebileceğini düşünmemeye başlarsın çünkü. Hiçbir yere gidemeyeceğini anladığında da ne olacağını bilemezsin. Eller, geleceğini geciktirir. Kader çizgileri dikiş tutmaz…

Masamın üzerindeki karınca ne kadar hızlı gidiyor, ancak iki gün sonra yuvasına varacak, belki daha da geç…"

***
Kİm, o sabah uyandığında tüm değişiminin heyecanını duydu, Alfred'in ondan istediklerini gözden geçirdi, sete başka biri olarak gitmenin korkusunu hissetti, ürperdi. Canlandırdığı karakter, filmin ilk yarısında ölüyor, sevgilisi James de bunalıma giriyordu. Oysa bu bir tuzaktı; gerçekte ölmüyor başka bir kılığa giriyordu.

Ama işler beklendiği gibi gitmemişti Kim için. Birlikte kaçtığı adamdan kopmuş yine San Francisco'ya dönmüştü. James ise onu bir türlü unutamamıştı. Kader onları yine bir gün karşı karşıya getirecekti. James onu sokakta ilk gördüğünde kim olduğunu anlayamamış, Kim'e olan benzerliğin peşinden sürüklenmişti. Kim de James'e olan duygularından onun istediği kadın olmayı göze almıştı. Kim her geçen gün eski Kim'e benzemeye başlamıştı. James öldüğüne inandığı kadını saçından tırnağına yeniden yaratıyordu adeta. Kim bu gidişattan pek memnun olmasa da James'la oyuna devam etmeyi sürdürüyordu.

Bir gün çalışmalar öyle bir hale gelmişti ki Kim gerçekten de James'in istediği gibi eski Kim olmuştu. Saçıyla, makyajıyla, elbiseleriyle. Ama geçmişte taktığı bir kolye her şeyi bozacaktı. James, en sonunda iki kadın zannettiği Kim'in aynı kişi olduğunu anlayacaktı.

Büyü bozulmuştu yine. Dönüştürmeye çalıştığı kadın zaten oydu. Gerçeğe ulaştığı anda bitmişti her şey, ellerine baktı, kesişen hiçbir çizgi yoktu avuçlarında. 

Taraf Pazar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Bu tartışmayı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
Facebook'ta paylaş
0