ForumGüncel Politika - İskender'in Düğümü  Yeni Konu 

Birlikte yaşayabilmenin çifte anahtarı... Suzan Samancı

05 Haziran 2009

hurkus

Kalemimize dolanan öyküleri ve kurguları erteliyoruz; ağrımız var çünkü... ağrımız öyle, böyle ağrı değil! Bir elimizle yaramıza merhem sürerken, bir elimizle zeytin dalını uzatıyoruz. Zeytin dalını sevmeyen gladyatörler, ne askerin ne de gerillanın derdindeler. Elde etmek istedikleri: askerî ve adli bürokrasinin paylaşılması, siyasi ve ekonomik güce sahip olma, kendi çıkarlarını koruma çabalarıdır. Ellerindeki silahlarla ve arkalarındaki kirli dipsiz kuyularıyla umurlarında mı vatan?

Türkiye siyaseti gerçek anlamda ilk kez akılcı ve gerçekçi bir yöne evrilmenin işaretini veriyor. Yıllarca baskıcı, yasak ve yanlış siyaset: göstermelik ve güdümlü bir siyasetti. Diyalog ne mümkün! Siyasetçiler birer vantriloktu. Her şey dile gelmese de, baş aktörler çıkarlarının peşinde olsa da, Türkiye artık çok farklı bir siyasi atmosfere girdi. Diyalogun, anlaşmanın ve uzlaşmanın zamanıdır. Türkiye gündemi, hükümeti ve siyasi kurumlarıyla çözüme hazır olduğunun işaretlerini veriyor. PKK de buna hazır...

Bu savaşın neden başladığı ve neden sürdüğünün yanıtı çok iyi biliniyor. Dağa çıkan gençler ve yıllarıdır, ölümleri pahasına siyasetle uğraşmayı göze alanların dertleri ne? Seçimlerde kendi tercihlerini dillendiren, alanları doldurup barış ve çözüm istiyoruz diyenler macera mı arıyor? Çözüm ve diyalog isteyenlerin ne gibi bir çıkarı olabilir? Toplumlar ihtiyaç duydukları liderleri yaratır; bir yerde bir olay varsa bunun nedenleri de vardır. Abdullah Öcalan, Türk annelerinden özür diliyorum dediğinde, Kürtler tarafından hoş karşılanmamıştı, bizim acımız yok mu demişti yaralı aileler. Şimdi Ahmet Türk “On yedi bin beş yüz faili meçhul cinayetleri unutmak istiyor ve buna rağmen barış diyoruz” diyor. Yıllarca önce dilenen özür, tek yanlı süren ateşkes süreçleri hiç ciddiye alınmadı. Ve çok iyi biliniyor ki, bu süreci baltalayanlar oldu, çünkü savaş olmazsa neye yarayacaklar, nasıl silah ve eroin kaçakçılığı yapacaklar, nasıl haraç toplayacaklar, nasıl kelle avcılığı yapıp ceplerini dolduracaklar?

Şimdi olgunlaşan ve karşılıklı gelişen bu barış ve çözüm süreci beslenmeli, savaşa harcanan paralarla Türkiye dış borçlarını ödeyebilir, kapanan fabrikalar yeniden açılabilir ve Kürt illerinde ekonomik kalkınma seferberliği başlatılabilir, çünkü para çoğalacağı güvenli yerleri sever. Savaş mağdurlarının yaraları sarılabilir, yakılan köyler yeniden inşa edilebilir, okullar açılabilir ve bu okullarda çocuklar kendi dilleriyle öğrenim görebilir. Töre cinayetleri ancak bu okulların güzel gölgesinde paslanabilir.

Diyarbakır’ın o harika surları, ilk insanlığın oluştuğu Çayönü, Adıyaman-Nemrut, Hasankeyf, Mardin ve daha birçok saklanıp gizlenen el değmemiş tarihî güzellikler turizme açılabilir. Neden yaslı ve paslı bu tarihî değerlerimiz? Her şey zincirleme birbirine bağlı, bir yandan devletin gizli ambargosu, öte yandan yaşanan savaşın korkusu... Oysa bir sussa bu çirkin silahlar, akılcı ve gerçekçi demokrasinin temeli atılsa, ne istediğini bilen, kişilik sahibi bir ülke, kendi iç dinamiklerini kullanmasını bilir ve sorunlarını çözme yetisini gösterebilirse, Türkiye neden Ortadoğu’nun en önemli ve gelişkin ülkesi haline gelmesin. Bir avuç sahte vatan kurtarıcıları mı bu ülkenin kaderini belirleyecek? Türkiye halkları yoruldu ve “Ne mutlu Türküm diyene” demeyecek kadar da olgunlaşıyor... oluşan bu tarihî fırsat iyi değerlendirilmeli ve birlikte yaşayabilmenin çifte anahtarı oluşturulmalı. Çözüm istenmiyorsa ne isteniyor? Bu savaşın, bu acının böyle sürüp gitmesi akıl kârı değil, önünde sonunda çözüm olacaksa savaş ne diye?

Taraf
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Bu tartışmayı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
Facebook'ta paylaş
0