ForumPsiko-drama  Yeni Konu 

Kurbanlar, cellatlar ve melekler - Ayten Zara Page

17 Nisan 2009

hurkus

09/04/2009

Bir yetişkin tarafından şiddete maruz kalıyor ve ona yakın diğer yetişkinler bu şiddeti durdurmak ve kendisini korumak için hiçbir şey yapmıyorsa güvenecek hiç kimse yoktur, yaşamı şeytan yönetiyordur ve insan nefret edilecek bir yaratık, bir düşmandır artık çocuk için

AYTEN ZARA PAGE - İstanbul Bilgi Üniversitesi, Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi

Şiddetin kaynağı ve cellatların doğumu Sesinin acılı yankısı hala kulaklarımda olan bir veda konuşmasıyla seslenmişti bu ülke insanlarına Rakhel Dink: ‘Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılmaz kardeşlerim...’ Kaybettiğimiz o güzel insan Hrant Dink’in acısıyla ve katillerine duyduğumuz öfkeyle hâlâ diplerde bir yerde yakar durur bu sesleniş bazılarımızı değil mi?

Şiddete başvuran insanların kişiliğinin derin katmanlarında yıkıcı etkiler nedir diye araştırır dururum. Eskiden kötülük ve iyiliğin genlerde olduğu sanılırdı. Ama dünkü ve bugünkü nörobiyolojik araştırmalar kötülüğün nedeninin yaşanılan ihmal ve istismar olduğunu göstermiştir. Örneğin, terkedilmiş, uzun süre ve ağır şekilde istismar edilmiş çocukların beyin nöronlarını zedeleyen stres hormonlarının daha fazla ve duyguları yöneten beyin kısımlarının diğer çocuklarınkine göre daha küçük olduğu bulunmuştur. Başka bir deyişle bulgular, şiddet kurbanı çocukların insanlarla ilişki geliştiremedikleri, duygusal küntlüğün yanı sıra, insanlara karşı acıma ve merhamet duygularından yoksun olabileceklerini göstermiştir. Hitler, Mao, Stalin, Eichmen katı yürekli ve vicdansız olsalar bile pek çok insan gibi iyi insan olma şansıyla başlamışlardı yaşamlarına. Bu insanların yaşamlarını ayrıntılı bir biçimde okuduğumuzda yaşadıkları çocukluk travmaları nedeniyle yüreklerinin nasıl ve ne kadar katılaştığını, insan olma şanslarını son olarak yitirip nasıl da ölümsever bir cellada dönüştüklerini anlayabiliriz.

Olmayan barış
Bir yetişkin tarafından şiddete maruz kalıyor ve ona yakın diğer yetişkinler bu şiddeti durdurmak ve kendisini korumak için hiçbir şey yapmıyorsa güvenecek hiç kimse yoktur, yaşamı şeytan yönetiyordur ve insan nefret edilecek bir yaratık, bir düşmandır artık çocuk için. Sahip olduğu masum, temiz dünyasının kartondan bir ev gibi yıkılması çocuğu dehşete düşüren nevrotik bir çökmeye sebep olur. Zamanla kafası, kolları, bacakları kopmuş, çaresiz depresif bir beden, bir torso haline dönüşür. İyi olmak için her ne kadar çırpınsa da kendi için de olmayan barışı başkalarını da veremez, çünkü insancıl tarafını kaybetmiştir gördüğü şiddetle. Bedensel ve ruhsal bakımdan ızdırap çekiyordur. İçinde kaybolduğu bir dünya da içindeki bu ızdırap nasıl duracaktır ve buna sebep gaddar kişi kimdir, kimlerdir?

Bu yeraltı savaşı sürüp giderken bedeni yeni kimliğini doğuracak duyguları biriktirmeye başlar: Nefret, öfke ve korku! Bu duygular yeterlidir cellat olup şiddeti kullanarak insanları cesede dönüştürmeye. Ölümsever bir cellattır artık, ya planlayarak ya da ani bir kararla yaşamları yok etmeye başlar. Okulları basıp ölümlere sebebiyet verenler, çocuklarını, anne ve babalarını öldürenler ve vücutları parçalayıp çöpe atanlar gibi. 

‘Önce benim canıma kıyıldığı için’ diyecektir cellat.
Yaşam yaratan melekler: Çocuklar için adalet isteyenler Kimsesiz çocuklar, sokak çocukları, çalışan çocuklar, cinsel istismara uğrayan çocuklar, küfredilen, dövülen çocuklar; taş atıkları için amansız, haksız ve gamsız yargılanan, hüküm giyen çocuklar... Bunlar ülkemiz çocukları: Yoksun, mahrum ve mağdur...

Çocukların anne babasının sevgisine, insanların doğru sözlülüğüne ve adaletsizliğine olan güven inançları çok kez yıkılır. Hatta ülkemizde çoğu kez çocukları asıp sonra da duruşmalarını yaptığımız olur! Türkiye’nin dibinde Doğu’da ve Güneydoğu’da insanı güvensiz, mutsuz ve çaresiz bırakan bir adalet sistemi var, bir sosyal sistem var ve birde devlet yönetimi. Kürt oldukları için mi doğuştan suçlu sayılıyorlar bu insanlar? Ve bundan mıdır nedir aileler ve çocukları bu sistem içinde savaşarak sorunlarla başa çıkmaya, yaşamaya çalışıyor? Yüzlerce çocuğumuz terör örgütü adına suç işledikleri için aylardır, yıllardır cezaevlerinde şiddettin bin bir türlüsüne maruz kalarak yargılanmakta ve bazıları da hepimizi şaşkına çeviren hapis cezaları almaktadır. Hapsedilmiş sonra beraat etmiş çocukların içerdeyken maruz kaldığı şiddeti anlattıkları ‘Gözmece’ adlı bir belgesel izledim birkaç gün önce. Çocuktur suçu ne olabilir ki deyip anlayan çıkmamış onu. Çocuktur deyip merhamet eden olmamış ona. Ve bir acıyan çıkmamış kıymışlar bedenine, ruhuna...

Şimdi bizim bu çocuklara çok borcumuz var.

Nasıl dayanıyorlar?
Her şeyden önce ‘bunca şiddet, haksızlık ve mahrumiyet gibi kader darbeleri karşısında nasıl da dayanıklılık gösterebiliyor bu çocuklar’ diye merak ediyor insan? Her şiddet kurbanı ille de cellat olmuyor, sadece her bir cellat çocukluğunda yaşadıklarını anlayacak ve kendisine yardım edecek birilerini bulamayışının kurbanı oluyor. Çok farklı boyutlarda şiddete maruz kalmış çocukların hayatlarına kendilerine sevgi, şefkat ve destek veren birileriyle devam edebilmeleri onların hayatı ve insanı sevmeleri için çok iyileştirici bir etkiye sahiptir. Merhamet ve şefkatle yaşam yaratan insanlar olarak tanımlarım onları. Sevgi ve güven kıtlığı çeken çocuğa, sevgi ve merhamet bolluğuyla yaklaşırlar ki bu da çocukların bedenleri ve ruhlarında depoladıkları kötürüm eden, çocukları ilerde cellada dönüştüren travmaların etkilerini alıp götürüyor. Böyle insanların oluşturdukları birçok sivil toplum kuruluşu ve grubu var Türkiye’de. Bunlardan biri de Çocuklar İçin Adalet Girişimi. Bu insanlarda çocukların asıl ihtiyacı olanları biriktirmişlerdir ruhsal bütünlüklerinde: sevgi, empati, şefkat ve iyi niyet. Toplumsal koşullar içinde ırk, dil, din, etnik köken gözetmeksizin çocuklara yapılan adaletsizliğin ortadan kaldırılması, hak ettikleri özgürce, doyumlu ve onurlu bir yaşama sahip olmaları için çalışmaktadırlar.

Çocukluğunu dört duvar arasına kapatıp yargılanan çocuklara borcumuz var; barış ve adalet, verilmesi için çabalıyorlar.

Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Bu tartışmayı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
Facebook'ta paylaş
0