ForumPolitikitiraf.izmir  Yeni Konu 

GECE YOLCULARI

21 Kasım 2020

habibtaskin

Hüseyin Habip Taşkın Birol ana caddeden uzak olan dağın zirveye yakın yerinde gecekonduda ev yapımında mola verdiklerinde Yol arkadaşlarına: “Benim meşhur artistlerden daha çok fotoğrafımı siyasi polis çekmiştir.” Dedi. Gülüşmeler arasında Ayşe: “Sadece senin mi? Tüm mücadele içerisinde yer alanların fotoğrafları çekilmiştir.” Konuşma devam ettiği sırada, İlyas'ın üzerindeki giyim eşyalarına yürüdüğü topraktan havalanan tozlar konmuştu. Yanlarına geldiğinde konuşulanları dinledi. Bir ara Birol'a işaret ederek birlikte evin yapıldığı yerin kum yığınının olduğu yerde: “Yarın akşam Konak'ta afişleme var. Sende desteğe gideceksin. Kendini ona göre ayarla.” Dedi. Birol itiraz etmedi. Görev görevdi. Neresi olursa geceye, gündüze bakmaksızın giderdi. Gecekonduda bir aile evinde İlyas ile tarhana çorbasını yudumladığında, arka arkaya ekmeği ısırarak midesine indiriyordu. Yemeğini yedikten sonra çayını içti. Yorgun olduğundan erkenden yatağına yattı. İlyas aile evinde diğer yol arkadaşlarıyla ne yapacaklarına dair konuşuyorlardı. Yol arkadaşları ‘gecekondularına gelen insan sayısının arttığını, gelenlerin kontrollerinin elden kaçmaması' için konuşuyorlardı. Gecekonduda belirli noktalarda nöbetçiler vardı. Sabahın erken saatinde Birol kalktı. Elini yüzünü yıkadı. İnşaatları biten yerleri dolaşmaya başladı. Olanaklar ölçüsünde yapılsa da, evlerin her yerinden rüzgârın girip çıkması bir oluyordu. Kapılar, pencereler gelişi güzel yerlerine oturtulmuştu. Kimi yerlerin iç ve dış kısımlarında sıva yoktu. İlyas Birol'a seslendi: “Kahvaltı hazır, karnımızı doyuralım. Buralarda ev ziyaretleri yapalım. Öğleden sonra Konak'taki derneğe gideriz.” Kahvaltı yapılacak tek katlı duvarı sıvasız, tuğlalı eve doğru yürümeye başladığında başını aşağıya doğru çevirdi. Körfezdeki masmavi su tabakasını gördü. ‘Manzarası da güzelmiş.' Diye aklından geçirdi. Akşama doğru dernekte sayıca çoktular. Birol ve yol arkadaşları aynı afişlemenin devamını Konak civarına yapmaya soğuk havanın ‘seni dondururum' dercesine meydan okumasına karşı akşam insanların olmadığı bir anda afişlemeye çıkarlar. İzmir Belediye binasının iskeleti son kata kadar yapılmıştı. Polis baskınında boş binaya birkaç kişi girerek üst katlara kadar çıkan olurdu. Birol ikinci kattan karşı binanın sol ve sağ köşelerini gözler, sağ taraftan ince ve uzun boylu biri gelir. Yol arkadaşlarından birine benzetir. Başını biraz daha öne doğru uzatır. Gelen kişi biraz daha yaklaşmıştır. Normal ses tonuyla seslenir. Seslenmeden önce yanına Yol arkadaşlarından Ahmet gelir: “ Ne arıyorsun orada çabuk gel!” Gelen kişi hafiften koşmaya başlar, koşarken de: “Operasyon başladı mı?” der. Birol şaşkındır: “Başladı başladı çabuk yukarıya çık.” Der. Birol Ahmet'e dönerek: “Çabuk yukarı katlara çıkalım. Gelen Siyasi Polisin fotoğrafçısı, aynı zamanda parmak izi alan kişidir.” Ahmet ile yukarı katlara doğru karanlık merdivenlerden hızlıca çıktılar. Çıktıkları katta merdivenlerden sesin gelip gelmediğine baktılar. Bir saate yakın çıktıkları katın her yerinde dolaştılar. Öyle bir yere geldiklerinde Birol boşluktan aşağıya doğru çarpa çarpa inmeye başladı. Yakalanmamaları için bağırmadı. İki kolunun yanlara açılmasıyla olduğu yerde sadece “ııııhhh” diyebildi. Birol'un gücü tükenmekteydi. Bedeni titremeye başladı. Ahmet biran durdu ve arkasına baktı. Birol yoktu. Geriye döndü sessizce: “Birol Birol neredesin?” Bir üst kattan inen yol arkadaşları bulundukları kata önlem amacıyla girdiklerinde Ahmet ile karşılaşırlar. Olan biteni anlatır. Birol'u o katta aramak için dağılırlar. Birol gücünü toplayarak “aaaahhh” diye sesini azda olsa yükseltir. Sesi duyan o yöne gelir. Bir daha “aaahh” diye bağırır. Karanlığa gözleri alışan yol arkadaşları Birol'un kollarından tutup, hızlıca yukarıya doğru çekerek çıkarırlar. Ayakta duracak hali olmadığından yere uzatırlar; konuşmada zorlanır. Yol arkadaşları aynı anda kollarına, ayaklarına, gövdesine masaj yaparlar. Yirmi dakika sonra kendine gelir: “Görmeseydiniz eşek cennetine gidecektim. Boşluğu göremedim her tarafımı çarpa çarpa indim. Yanlara açılan kollarım sayesinde kurtuldum. Genişlik biraz daha olsaydı eğer, zemine inerdim. Sayenizde Azrail'e çalım attım. Her yanım ağrıyor.” Birol'un kollarına girerek yavaştan ayağa kaldırdılar. Kollara, bacaklara, gövdeye masaj tekrar başladı. Acı beynine vuruyordu. Bağırmak istiyordu ama bağıramıyordu. Kollarına iki kişi girerek merdivenlerden yavaş yavaş iniyorlardı. Gözcüler hızlıca zemin kata indi. Dışarıda köşe başını tutan gözcüler gelecek olanları bekliyorlardı. Zemin kata iniş yavaş oldu. Dışarıya çıkıldığında köşe başına kadar iki kişinin kolunda gitti. Köşe başında ayrılanlar oldu. Üç kişi Birinci Beylerdeki derneklerine doğru yürüdüler. Yolun belirli kısmında kollarından tutan yoktu. Apartmanın giriş kapısına geldiler. Karşılarında İkinci Beylere giden yol vardı. Dış kapı açılır açılmaz içeri girildi. Asansöre binip en üst kata çıkıldı. Derneğin kapısı açılır açılmaz Birol masanın üzerine çıkıp uykuya daldı. O günden sonra üç dört gün evinde ağrılar içinde dinlenmeyle geçirdi. Babasına, annesine olanları anlatmadı. Derneğe gittiği gün tekrardan afişleme Konak'ın Konak Pier ve Konak Belediyesi'nin bulunduğu alan yapılacaktı. Birol tüm ısrarlara rağmen gece afişlemeye katılmak için dernekte kaldı. Birol ve yol arkadaşları mücadelelerine bağlı insanlardı. Hastada olsalar eyleme gitmemezlik yapmıyorlardı. Ekmeklerini, cebindeki paraları bile paylaşıyorlardı. Gece Konak civarına iki koldan afişleme yapılıyordu. Bu gece hava ne soğuk nede sıcaktı. Birol deniz kenarında gözcülük yapıyordu. Belediye Binası inşaatının yakınlarına geldiğinde düşünceye daldı. ‘Yaşamım neredeyse burada bitecekti.' Yüzünü denizden tarafa çevirdi. Karanlıktan başka bir şey gözükmüyordu. İkinci grup gözcüsünün binanın arka tarafından sesi geldi: “Baskın yedik.” Belediye Binasına doğru koşmaya başladılar. Yedi kişi binaya girdi. Birbirlerinden ayrıldılar. Birol Halil ile birlikte Belediye Binasına girdiklerinde zemin katta bulunuyorlardı. Ortası boş alanın yanından beton üzerinden yürüyerek en sonda deniz tarafında bulunan iki kolon duvarın arasına ikisi çömelerek otururlar, rahat edemezler. Karşılıklı ayaklarını kendilerine çekerek dizleri yukarıda kalır. Soluklar tutulmuştur. İki kişinin sesi duyulmaktaydı. Birinin sesi: “Sizi gördük hadi çıkın oradan yoksa canınızı yakarız.” Diğer ses: “Burada yoklar!” Birol'un başı hafiften kolonu geçer geçmez, çekmesi bir oldu. El fenerinin ışığı yanlarına kadar gelmiyordu. Yanlarına bir taş atıldı. İlk önce konuşanın sesi geldi: “Gidelim buradan pisipisine gitmeyelim.” Sessizlik oldu. Beş dakika sonra baktıklarında ortalıkta kimsecikler yoktu. Kendilerine pusu kurulmuş olabilir düşüncesiyle yerlerinde öylece duruyorlardı. Halil'in sesi kısık: “Baktığında ne gördün?” Birol aynı ses tonuyla: “ Bir tanesini Kemeraltı Karakolundan tanıyorum. İnce uzun boylu sarı kısa saçlısını. Çoban Ali ile aynı afişi yaparken bir geceliğine misafir etmişlerdi. Tanıdığım polis, hani anlatmıştım oymacı, feneri yüzüne doğru tutuyordu. Tam net gözükmüyordu ama siması onundur. Yakalandığımızı bir düşün? Hangi tezgâhtan geçirirdi bizi bilemem?” Denizden kayıkçı motoruna benzer ses duyuldu. İyice yaklaşınca ışıklarını yaktı. Tuğlaların boşluk olanların arasından ışık içeriye yansıyordu. Birbirlerine ‘ne oluyor?' diye bakındılar. Yukarıda dolaşan helikopterin ışığı, içeriyi hepten aydınlatıyordu. Sesi de geliyordu. Birkaç kez binanın çevresinde döndü. Sonrasında sessizlik oldu. Yerlerinden kıpırdamadılar. Halil: “Operasyon yaparlar mı?” “Düşünmek istemiyorum! Zevk alarak bizi öldürürler.” Gökyüzü ağırdan aydınlanıyordu. Kol saatine bakan Birol: “Saat yedi buçuğa geliyor. Geceden beri çişim var. İşeyeceğim.” “Benimde var. Arka kolonun arasına işeyelim sırayla.” Rahatlamış olarak sessizce aynı şekilde oturuyorlardı. Saat dokuz olduğunda gececilerin gittiğini yerine sabahçıların geldiğini konuşarak çıkmaya karar verdiler. İlk önden hızlıca çıkan Birol oldu. Deniz kenarına inşaatın uygun yerinden indi. Önde boş duran masanın sandalyesine oturdu. Halil arkasından ayrı bir masaya geçti. Canları çay içmek çektiysede ortada garson yoktu. Karşılıklı konuşarak evlerine gitmeyi uygun buldular. Birol aşağıya Halil yukarıya doğru normal adımlarla yürüyerek uzaklaştılar. Bir gün sonra afişe çıkan arkadaşlarıyla dernekte bir araya geldiklerinde, Sahil Güvenlik ve Helikopter işbaşındaymış… İnşaatta bulunanları, varyantın camiye yakın yerinden izlemişlerdi. Yakalanıp infaz edildiklerini de düşünce olarak konuşmuşlardı. Mücadelenin sıcaklığı eylemden eyleme her zaman yerini koruyordu. 01.11.2020
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Bu tartışmayı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
Facebook'ta paylaş
0