ForumPolitikitiraf.izmir  Yeni Konu 

AÝLE ÝLÝÞKÝLERÝ BÝTERKEN

07 Ekim 2019

habibtaskin

Safiye bu koca þehire yýllar öncesinde ailesiyle geldiðinde sekiz yaþýndaydý ve ilkokula gitmekteydi. Uzun saçlarý koyu kestane rengindeydi. Ýncecik bir dal gibiydi. Ayaðýnda naylon ayakkabýlarý vardý. Soðuk havada ince kiremit renginde kazaðý üzerindeydi. Babasý inþaat iþlerine duvar örme ustasý olarak gider, aile geçimlerini saðlardý. Annesi ev kadýný olmakla birlikte ev temizliðine ara sýra gündelikçi olarak, Safiye'nin aðabeyleri ise Ýsa, Hasan, Hüseyin ilkokula giderdi. Köyden þehire geldiklerinde akrabalarýnýn kaldýklarý Tepe Gecekonduda ayný evi dört aile çocuklarýyla paylaþmýþlardý. Ev dedikleri yer ince uzun çatýsý olan tek katlý olmakla birlikte, dýþ ve iç duvarý kireçle boyasý yapýlmýþ, zaman içinde rengi kirli beyaza dönüþmüþtü. Ýnce uzun olan evi aileler iple bölerek, üstüne çarþaf, pike asarak kendilerine oda yapmýþlardý. Her ailenin çocuklarý oda diye adlandýrdýklarý yerde birlikte yatmaktaydý. Sabahlarý erken kalktýklarý gibi yataklarý toplayarak ön cephenin karþý duvarýna býrakarak üzerlerine iplerin üstündeki çarþaf ve pikeleri örterlerdi. Tuvaleti, evin arka bahçesine kapý çýkýþýnýn saðýna örme taþtan yapmýþlardý. Bu yer ayný zamanda banyo yaptýklarý yerdi. Kýþýn yapýlan her banyo Safiye ve diðer akrabalarý için eziyete dönmekteydi. Mutfaklarý ise evin ön kapý giriþinin sað köþesindeydi. Yapýlan her yemeðin kokusu ince uzun evi kaplardý. Safiye gurbete niçin geldiklerini gece sohbetlerinde aile büyüklerinin konuþmalarýndan anlamýþtý. Köydeki tarla kalabalýk nüfusa yeterli olamayýnca zorunlu göç, gurbet yollarý gözükmüþtü. Paralarý olmadýðý için zorunluluktan bir arada kaldýklarýný aklý ermeye baþlayýnca anlamýþtý. Evin büyükleri ise bu yaþantýya ‘yardýmlaþma' adýný vermiþti. Köyde de aileler bir arada kalabiliyorlardý. Durumu biraz iyi olanlar kendilerine taþ parçalarýndan aralarýna çamurlu kumu sývayarak bir göz oda yapýveriyorlardý. Aileler birlikte tarlaya gidiyorlar ve çalýþýyorlardý. Köyde evin büyükleri olan erkeklerin sözleri geçerdi. Hiç kimse bu sözleri eleþtiremez, karþý koyamazdý. Safiye ev iþlerinde evin kadýnlarýna yardýmcý olurdu. Sokakta oynamaya çýktýðýnda, aðabeyleri, komþu erkek, kýz çocuklarý da olunca sesleri gür çýkarak her yerden duyulurdu. Duyulan sesleri hiç kimse yadýrgamazdý. Sokak daracýk toprak yoldan oluþmaktaydý. Saðlý, sollu ufacýk bahçeli evler geliþi güzel emanetçi gibi yapýlmýþtý. Sokaðýn yamaca doðru olan sol tarafýnda sývasý yapýlmamýþ kiremitten oluþan tek katlý bahçeli evin duvarýnýn önünde çeþme vardý. Bu çeþme sokaktakilerle, çevrede oturanlarýn kullandýklarý ortak çeþmesiydi. Safiye okumayý sevdiði gibi öðretmeni Hatice'yi de seviyordu. Öðretmeni, sýnýftaki öðrencileriyle abla, arkadaþ gibiydi. Sýnýftakilerin sorunlarýyla da yakýndan ilgilendiði için ve sorunlarýný olanaklarý doðrultusunda çözdüðünden dolayý sýnýftaki öðrencilerle, öðrenci velileri tarafýndan sevilmekteydi. Safiye sýnýfýn çalýþkaný ve konuþkanýydý. Üstün zekâsý vardý. Hatice öðretmen bunu bildiðinden onunla yakýndan ilgilenirdi. Bir gün Safiye Hatice öðretmenine: “Öðretmenim ben okumak istiyorum istemesine! Babamla, annem baþ baþa konuþurlarken birçok kez duydum. Bu yoklukla çocuklarý nasýl okutacaðýz? Dediklerinde. Benim caným yanýyor.” Hatice öðretmen sorulan soru karþýsýnda düþünceye daldý. Öðretmenlik yaptýðý yer Tepe Gecekondu olduðu için burada bulunan tüm insanlar ülkenin dört bir tarafýndan gelmiþ, dilleri, kültürleri farklý olsalarda ortak buluþtuklarý yer ise yokluk içinde var olma mücadelesi verdikleri yerdi. Safiye bakýþlarýný Hatice öðretmenden ayýrmadý. Ondan gelecek mutlu yanýtý bekliyordu ki, dayamadý: “Öðretmenim öðretmenim.” Hatice öðretmen kendine gelir gelmez: “ Evet, Safiye” Hatice öðretmen yutkundu ve bakýþlarýný onun gözlerinden ayýrmadan: “ Þu anda düþünmem gerekir, elbette bir yolu, çözümü vardýr. Senden isteðim karamsar olma.” O gün okul dönüþünde Safiye okuyup, okumayacaðý arasýnda düþüncelerinde gidip, geldi. Yemeklerini yerlerken iki ayrý sofra kurulur, biricisinde evin büyükleri olan kadýnlar ve erkekler. Ýkincisinde kýzlý erkekli çocuklar. Yemek yerlerken sofrada hiçbir ses çýkmaz. Yenilen günün yemeði bol ekmekle, aðýrlýklý tahrana çorbasý olurdu. Arkasýndan bolca su içildi mi yeme iþlemi biterdi. Akþam yemeðinden sonra erkekler köþe duvar dibindeki yer minderlerine oturarak, sýrtlarýný duvar dibinde bulunan minderlere yaslayarak, evin büyükleri ortak tabakadan aldýklarý az miktar tütünü kare þeklinde olan ince kâðýda koyarak sigaralarýný sarmaya baþlarlar, ustalýkla ince sarýlan sigaralar aðýzdan çýkan diller sayesinde kâðýdýn bir baþýndan sonuna kadar inceden ýslatýlýr ve ýslatýlan yer kuru yerle birleþtirilerek iki parmak arasýnda yapýþtýrýlýr. Sonradanda muhtar çakmaðýyla da yakýldýktan sonra içilmeye baþlanýr, evin içi sigara dumaný ile dolar. Kadýnlar ve kýzlar iþbölümüyle yedikleri yemeklerin bakýr tabaklarýný, sofrayý kaldýrarak, bulaþýklarý yýkarken, boþta kalanlar demlikte çayý hazýrlamakla uðraþýrlar. Tepsiye boþ bardaklar ile bir plastik kabýn içinde bulunan küp þekeri býrakýlýr. Soðuk havalar hýzýný kaybettiði bir akþam evin büyük olan erkekleri sohbet ederlerken, Hamdi dayý dedikleri: “ Ev halký, kýymetli akrabalarým. Söze nasýl baþlayacaðýmý bilemiyorum? Bir yerden baþlamam gerekir deðil mi? Çalýþtýðým konfeksiyon fabrikasý buraya çok uzaktadýr. Çalýþtýðým yerde burasý gibi ucuz evler kiraya veriliyormuþ, yeni öðrendim. Evi yakýn zamanda tutup aranýzdan ayrýlacaðým. Karým Nazmiye'yi de iþe koyarým. Ýþi çabuk kavrar. Cemal, Nuri ve Sevilay'da ayný iþe girerler. Okuyup ne yapacaklar! Para kazansýnlar ki, ev bark sahibi olalým. Yoksa sürünürüz vallahi…” Ev halký konuþmayý dinledikten sonra þaþkýnlýk içinde birbirlerine bakarlar. Hamdi dayýnýn eþi Nazmiye ve çocuklarý Cemal, Nuri ve Sevilay'da þaþkýndýr. O gece herkes yattýðýnda hiç kimseyi uyku tutmamýþtý. Evin büyükleri akraba iliþkilerinin dayanýþmasýnýn daðýldýðýný, daðýlacaðýnýn farkýna varmaya baþlamýþtý. Safiye ise tam anlamasa da, ‘Hamdi dayý ile ailesinin gittiðinde evin içinde büyük boþluk olacaðýna inanýyordu. Düþüncesini zorlarken ya diðerleri giderse?' diye düþünürken. ‘Ya biz ne oluruz?' diye düþünmeye baþladý. Gecenin geç saatlerine doðru düþünceler içinde ev halký uykuya daldý. Hamdi dayý evden gidiþini uzatmadýðý gibi birkaç gün içinde ailesi ile birlikte topladýklarý yataklarýný, yorganlarýný, yemek yedikleri bakýr tabaklarý, kaþýklarý, çatallarý alarak tuttuðu kamyonete yükledikten sonra geride kalan akrabalarýyla vedalaþarak ayrýlýrlar. Hamdi dayý ve ailesinin gitmesiyle geride kalan akrabalarýnýn bu duruma alýþmasý epeyce zaman aldý. Yaþam tüm zorluklarýna raðmen yinede onlar için devam ediyordu. Herkes kendi iþine gitmekteydi. Ev halkýnda bireysel kurtuluþ yolunun iyi olacaðýný düþünen aile bireyleri akþamlarý evde bir araya geldiklerinde konuþuyorlardý. Birde biriktirdikleri paralarý hesaplayarak gidecekleri yerde ne kadar gün idare edebileceklerini, istedikleri gibi giderse rahata kavuþacaklarýný söyleyip duruyorlardý. Bir pazar sabahý erkenden evin tahta kapýsý ‘tak taaak' diye çalýnýr. Safiye'nin babasý: “ Sabah sabah herhalde birisi yolunu mu þaþýrmýþ ne?” Kapýya doðru yatan Hasan amca söylenmeye baþladý. Kapýya doðru giderken sesini yükseltti: “ Kapýyý açmaya gidiyorum. Kimmiþ bizleri sabah sabah rahatsýz eden!” Kapýda kimin olduðunu sormadan açtýðýnda karþýsýnda Hamdi dayý ile ailesini görünce var gücüyle baðýrdý: “Kalkýn kalkýn ey ahali kimler gelmiþ bir bakýn.” Evin içinde bir hareketlilik baþladý. Üstünü, baþýný giyen kapýya koþtu. El öpmeler, birbirlerine sarýlmalar, hoþ geldinlerden sonra evin içindeki oda bölümlerindeki eþyalar hýzlýca toparlandý. Kadýnlarýn bir kýsmý mutfakta sabah kahvaltýsýný hazýrlamakla uðraþýrken, geri kalanlarý yer sofrasýný hazýrlama telaþýndaydýlar. Evde herkesin yüzü gülüyordu. Hamdi dayýnýn eþi Nazmiye mutfakta evin kadýnlarýna hava atarcasýna kolundaki iki tane bileziði göstererek: “ Anam, gýýýzzz… Ýyi ki herif akýllý çýktý. Yoksa bu köhne yerde eriyip bitecektik.” Mutfakta ki kadýnlarýn bu söz aðýrlarýna gitmiþti gitmesine ama söyledikleri de yanlýþ deðildi. Diye düþünenler vardý. Ev halkýnýn gözlerinden kaçmamýþtý. Giyimleri bile deðiþmiþti. Sabah kahvaltýsýndan sonra konuþmaya baþladýlar. En çok konuþan Hamdi dayýydý: “Bu yerden ayrýlýn, para kazanamazsýnýz. Gariban çevrenizde sizlerde garibansýnýz. Rahat yaþamak için karar verin, korkmayýn bizlere bir bakýn! Kiradayýz ama yaþamýmýz iyi. Epeyce para biriktirdik, yakýnda ev alacaðýz. Buralarý terk edin.” Safiye'nin babasý üzgün üzgün bakýndýðýnda: “Ben hiçbir yere gidemem gücüm zaten yok!” Hasan amca gülümseyerek sigarasýndan bir yudum içine çekerek, birkaç saniye sonra dýþarýya doðru dumanýný üflemesiyle: “Hamdi dayý her yönüyle haklýdýr. Yokluk içinde buralara kör, tenha yere geldik. Hiçbir kul bizi aramaz sormaz. Bende kafaya koydum. Bu iþ cesaret iþidir.” Bir günün konuþmalarý böyle sürüp gitti. Hamdi dayý ve ailesi öðleden sonra yolcu edildikten sonra evin erkekleri baþ baþa konuþmaya daldý. Herkesin bireysel yaþamýn yolunu çizme telaþýna düþtüðünü konuþmalarýnda, kendi düþlerinde yarattýðý özlemlerle belli ediyorlardý. Gece ev halký yattýðý sýrada Safiye'nin babasý eþi Leyla'yla konuþuyordu: “Biz bir yere gidemeyiz. Burada kalmak zorundayýz. Bizde paramýzý burada biriktiririz. Biz nerde olursak olalým çalýþmak istedikten sonra iþ var. Buradakiler insan deðil mi? Hamdi dayýnýn, Nazmiye yengemin burayý küçümsemeleri, Hasan amcanýn gaza geliþi, hiç hoþ deðil.” Leyla onun ne demek istediðini anladýðýndan, elini Adil'in baþýnda gezdirerek: “ Korkma yiðidim korkma! Sen baþýmýzda olduðun sürece biz burada ailece varlýðýmýzý sürdürürüz. Bende temelli iþ bulurum. Ha bizim komþu Nigar var ya sabun fabrikasýnda çalýþýyor. Ona söylerim bende çalýþýrým.” “Olur, olmasýna ama asýl beni üzen akrabalarýmýz, örf ve adetlerimiz bir bir yok oluyor. Bu þehir bizleri yuttu yutmasýna da, bakalým ne zorluklar bizleri beklediðini yaþayarak göreceðiz.” Leyla kendi bedenini Adil'in bedenine yaklaþtýrarak sýmsýký sarýlýr: “El ele verirsek zor günleri de atlatýrýz be Adil'im.” Hatice öðretmen okul bitiminde Safiye ile birlikte öðretmenler odasýnda baþ baþa kalýrlar. Kapý giriþinin karþýsýnda bulunan pencere dibindeki sandalyelere karþýlýklý otururlar, aralarýnda, üstü beyaz örtüyle örtülmüþ masa vardý. Hatice öðretmen gülümseyerek: “Seni derslerinde çalýþýr görmek, tahtaya kalkýp dersin konusunu anlatman hoþuma gidiyor. Bana söylediðini düþündüm ve öðretmen arkadaþlarýma senin konumunu açtým. Þimdilik karýnca kararýyla ihtiyaçlarýný Hamit, Rüþtü, Aysel, Mine öðretmenlerinin katkýlarý olacak, benimde. Ortaokulu ve yükseði için elimizden geleni yapmaya çalýþacaðýz. Sen derslerine var gücünle çalýþ. Senin aklýnda meslek olarak düþündüðün var mý?” Safiye sevinç içinde oturduðu yerden bir oyana, buyana hareketleniyordu: “ Öðretmenim senin gibi iyi bir öðretmen olmak istiyorum.” Hatice öðretmen ayaða kalkarak onun yanýna gider, hafiften eðilerek her iki yanaðýndan öper. Ýki eliyle baþýný okþar. Safiye mutluluktan eve koþarak gelir. Geldiðinde ter içinde kaldýðý gibi nefes nefese kalmýþtý. Hasan amcanýn eþi Zübeyde onu öyle görünce: “Kýzým bu ne haldir?” “Zübeyde teyze ben okuyacaðým. Hatice öðretmenim benim yanýmda.” Zübeyde iki elini beline koyarak öylece bakýndý. “Hayýrlýsý olsun kýzým. Ýçimizden bugüne kadar okumuþ, yazmýþ hiç kimse çýkmadý. Bari sen aramýzdan çýk, çýk ki seninle gurur duyalým.” Safiye, eve kim gelirse, sokakta gördüðü kadýna, arkadaþýna ‘ben okuyacaðým' diye söyledi. Ev halký Safiye adýna çok mutlu oldular. Aðabeyleri ise þaþkýnlýk içindeydiler. Çünkü onun baþarýlý bir öðrenci olduðunu hiçbir zaman fark etmemiþlerdi. Hasan amca, eþi Zübeyde ve çocuklarý Arif, Kerim'de evden ayrýlmýþlardý. Evde insan sayýsý yavaþ yavaþ azalýyordu. Selim amca, eþi Nuran, çocuklarý Hakan, Ýsmail, Nilgün evden ne zaman ayrýlacaklardý? Evde yemek yerlerken iki sofra kurulmuyordu. Çocuklarýyla birlikte yer sofrasýna oturuluyordu. Artýk evin büyükleri erkekler baþ baþa konuþmuyorlardý. Birlikte konuþuyorlardý. Örf ve adetlerinin sonuna gelindiðinin hepsi farkýndaydý. Aradan geçen günler içinde ev halkýnýn kafasýnda ister istemez; ‘ne olacaðýz?' sorusu vardý. Ailenin büyüklerinden tutun çocuklarýna kadar hepsinin gelecek için umutlarý, özlemleri düþüncelerinde canlanýyordu. Safiye ilkokulu bitirdiðinde, son halka olan Selim amca ve ailesi de evden ayrýldý. Ayrýlanlar bin bir umut içinde kendi rotalarýnda yolculuða çýkmýþlardý. Uzun süre Safiye'nin ailesi yalnýz kaldýklarýna alýþamadý. Safiye, Hatice ve diðer öðretmenlerinin yardýmýyla Tepe Gecekondunun en sapa yerinde bulunan tek katlý olan sarýmsý binada bulunan ortaokula kaydýný yaptýrdý. Okullar açýlýncaya kadar Safiye Nesrin adýnda bir kuaförün yanýnda çýrak olarak çalýþmaya baþladý. Kuaförde çalýþmaya baþlamasýyla birlikte yaþamýn farklý olaylarýyla da karþýlaþtýðý gibi hayrete düþüyordu. Kendi dünyasýndan çýkarak, baþkalarýnýn ruh ve halini görüyordu. Mahallede olan biteni kuaför dükkânýna gelen müþterilerden ve mahalleli kadýnlardan duyuyordu. Ayaklý gazeteler sayesinde kendi kabuðunu kýrmýþ, yaþama biraz daha farklý bakmaya baþlamýþtý. Safiye, halktan yana olan kiþileri burada tanýmýþtý. Kadýn erkek eþitliðinden, birlikte yaþamaya ve insan için ne gereksinim varsa hep beraber paylaþmaya kadar öðrenmeye baþlamýþtý. Tepe Gecekonduya zabýtalarla, Jandarmalar yýkým ekipleriyle ara sýra gelirlerdi. Her geliþlerinde halktan yana olan kurtarýcýlarý en ön safta yerlerini alýr ve ortalýk savaþ alanýna dönerdi. Safiye olanlarý gördükçe etkisinde kalýrdý. Yaþamýn yüzünde acýmasýzlýðýn, ayrýmcýlýðýn olduðunun da farkýndaydý. Tatil günleri evden ayrýlan akrabalarý ayrý zamanlarda Safiye'nin ailesinin evine geldiðinde giyimlerinin biraz daha düzgün olduðu gözlerden kaçmýyordu. Konuþmalarda kendilerini farklý yerde görmelerini hissettirmeye çalýþýyorlardý. Safiye ve ailesi de sýk olmasa da ara sýra evden ayrýlan akrabalarýný ziyarete giderlerdi. Safiye ve ailesi o zaman tahtadan yapýlma siyah beyaz televizyonla tanýþmýþlardý. Safiye her geçen günde olgunlaþýyor, yaþamýn çeliþkilerini sorguluyordu. Ayrýca duvarlara yazýlan sloganlara bakarak ne anlam ifade ettiðini anlamaya gayret ediyordu. Tepe Gecekonduda duvar yazýlamalarý hýz kazanmýþtý. Safiye her sloganý okurdu. En çok hoþuna giden slogan ise; ‘üreten biziz yönetende biz olacaðýz'dý. Safiye'nin evden ayrýlan akrabalarý koro halinde: “Bu mahalleden ayrýlýn baþýnýza bir iþ gelecek!” Safiye'nin babasý Adil ailesine belli etmese de, akrabalarý bir zamanlar burada misafir olarak kalmýþlardý. Tepe Gecekondu kendi ailesine ve diðer ailelere kucak açmýþtý. Gördüðü bu tepkiden dolayý onlara dolaylý sözlerle sitem etmiþti: “Geçmiþinizi sakýn unutmayýn.” Artýk akraba iliþkileri biterken, görüþmelerde eskisi gibi deðildi. Safiye bunun farkýndaydý. Farkýnda olduðu için insanlar arasýndaki iliþkilerin nasýl olmasý gerektiðini ailesine anlatýyordu. Adil eþi Leyla ile evde baþ baþa kaldýðý bir gün kendi aralarýnda sohbet ediyorlardý. Konu Safiye'ye gelince: “ Bir zamanlar bizim ailemizde erkeklerin sözü fermandý. Hiç kimse atasýna, babasýna hayýr diyemezdi. Bu þehir bizleri bir baþka yaptý. Ýster istemez ayak uydurduk. Safiye'ye bir baksana! Giriþken mi giriþken, konuþkan mý konuþkan.” Selim amca ve eþi bir pazar Safiye ve ailesine oturmaya gelmiþlerdi. Safiye evden ayrýlarak ‘Yardýmlaþma Derneðine' gitmiþti. O günde seminerde emek, sömürüsü konuþulmaktaydý. Akþamýn nasýl olduðunu anlamadý. Safiye dernekten ayrýlýp eve giderken, evlerin çarpýk, geliþi güzel yapýldýðýna bakýyordu. Adýmlarýný hýzlandýrdý boþ olan toprak yollarý aþarak evine geldiðinde, Selim amca ve eþi gidiyorlardý. Annesi, babasý arkalarýndan bakarken Safiye: “Farkýnda mýsýnýz akrabalýk iliþkileri bitti.” Babasý baþýný salladý. Annesi iki elini yana açarak: “Bunlarý görmekte varmýþ.” Dedi. Hüseyin Habip Taþkýn Adil, Leyla (baba ve anne) Safiye, Ýsa, Hasan, Hüseyin. (Çocuklarý) Hatice (Öðretmen) Tepe Gecekondu (Kaldýklarý yerin adý) Nesrin (Kuaför)
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.

Bu tartýþmayý Facebook'ta paylaþabilirsiniz:
Facebook'ta paylaþ
0