ForumPolitikitiraf.izmir  Yeni Konu 

BİR GRUP NASIL ÇÖKERTİLDİ "ÖYKÜ"

16 Ekim 2018

habibtaskin

BİR GRUP NASIL ÇÖKERTİLDİ Tek katlı bir bina yapıldığından buyana duvarına hiçbir boya sürülmemiş, binanın içinde bir berber dükkânı, babadan oğula öylece kalmış, hiçbir yenilik yapılmamış, berber bu haliyle memnun, gelen müşteride memnun olsa gerek? Bu haliyle müşteri çekebiliyor. Müşteri dediysek, mahallelinin kadınları değildir. Cinsiyeti erkek olanından söz ediliyor. Mahallenin insanları genel olarak sakindir. Yalnız lafta en önde gidenleridir. Hiçbir vukuatı olmayan, bir yapısı vardır. Huyundan mıdır yoksa suyundan mıdır bilinmez? Koltukta Ağır Amca oturuyor. Uzun saçı hiç sevmez; ayda bir buradadır. Koltuktan aynaya bakarak berberi kesmekte, o ise sessizce işini yapıyor. Küçük televizyondan tansiyonu fırlatan haberleri spiker okuyordu: “ Akaryakıta, doğal gaza, elektriğe yüzde bilmem ne geldi. Ey vatandaş şimdi yandınız mı? Hadi rahatla rahatla…” Berber hafiften başını salladı. Neredeyse koltukta oturanın başına çarpacaktı. Dudaklarını oynatırken posbıyığı da hareketleniyordu: “Ooooffff…” diye sesi çıktı. Ardından konuşmaya başladı: “ Şu fiyat artışlarından bıktık! Bu ne yaaaavvv?” Ağır Amca aynadan onu dövecekmişçesine bakıyordu. Hantal yapısından dolayı yıllarca lakabıyla çağrıldı. Ülkenin Büyük Şefi konuşmaya başladı. Kulaklar onu dinlemeye koyuldu. Tıraş yapma işi duruverdi. Ona, buna, şuna gelen artışları üzerine almıyordu: “Uzaylıların işi, elimizde kanıtları var. Yakın zamanda inlerine girip, kendilerini cezalandıracağız. Ülkemizde her iş yolunda gittiği için bizi çekemiyorlar. Vatandaşımın yüzü gülüyor.” Her zaman olduğu gibi Büyük Şefin suratı asıktı. Kadın muhabir soru sorduğunda: “ Kazıklar pardon fiyat artışları sıraya girmiş, komşu kasaba, manava küsmüş, bakkal, kasap toptancıya küsmüş, işin sonunda herkes birbirine küsmüş.” Ülkenin Büyük Şefi: “ Talimatı verdim. Hava ölçümlerini yapıp, gerekeni yapacağız. Vatandaşıma laga luga yapanları en ağır biçimde cezalandıracağız. Herkes rahatlasın…” Berber ağzını açmadan edemez: “ Efendi bunları bana verecekler ki, mum gibi yapmazsam. Ne böyle fiyat artışı canımızdan bezdik.” Ağır Amcanın gözleri parladı. Bende konuşayım dercesine: “ Fiyat artışı durmadan maaşlara bir gelse!” Berber tıraşa söylenerek devam eder. Ağır Amca aynaya bakmakta, kendisinden geçmektedir. Ara sıra düşleriyle baş başadır. ‘Apartmanın en üst katında oturan, denizi, dağları, dereleri gören olarak kendisini düşündü. Düşünmeye devam etti. Her baba yiğit yükseklerde oturamaz.' Diye kendisini teselli etti. Berber tıraş ederken konuşmasına devam ediyordu: “Berber malzemeleri ha bire fiyatı artıyor. Yönetenler halimizi görmüyor. Belim bükülüyor.” Ağır Amca: “ Bunlarda hiç insaf yok azizim. Kendi maaşlarını dolgunlaştırıyorlar. Ekstra paralarını katlıyorlar. Ondan sonra bizden fedakârlık bekleniyor.” İçeriye üniversite öğrencisi girdi. Sırasını beklemek için duvar dibindeki sandalyeye oturdu. Bir yandan konuşulanlara dikkat kesildi. Ağır Amca tıraşın uzadığına sinirlendi. Ani hareketle Berberin yüzüne döndü yüzü: “ Sende fırsatı avantaya çeviriyorsun. Hemen üstüne ekliyorsun. Elinin ayarı yok!” Hararetli tartışma olurken içeriye Giyimi Yırtık Pırtık bir müşteri girdi. Boş sandalyeye oturarak sırasının gelmesini beklemeye başladı. Konuşulanlara dikkat kesildi. Konuşmanın hararetinden gireni fark eden olmadı. Konuşmanın seyri kendi yerleşim birimindeki sorunlara döndü! Üniversiteli dayanamadı. Ne de olsa kanı yüz de yüz daha çok fokurduyordu. Bilgisini aktarması ve kendisini ispatlaması gerekiyordu: “ Fiyatların artışının sorumlusu ne berberdir! Ne de çulsuz vatandaştır. Kocaman sermayedir.” Berber bıyık altından gülerek, havalara girer: “ Bak genç üniversiteli ne diyor? Berber masumdur diyor.” Ağır Amca aynadan üniversiteliye kızgınlıkla bakar, neredeyse üstüne çullanacaktı: “Dünkü çocuk, her şeye maydanoz olma! Okulda verilen bilgi bilgi değildir. Hayat mektebine gitsen! Kulaktan dolma sözlerle atış sahasına girme derim.” Berber cenge çıkıyormuşçasına havadaki elinin birinde tarak, diğerinde makas vardı: “ Öyle deme! Başımıza illet olan her şeyin başı olan Oligarşiyi toplumsal düşünceyi savunanlar arıyor. Oligarşi denen şu adamı bir elime geçirsem kafasına birkaç el mermi patlatsam. Hepimiz rahatlayacağız. Kazık mazık yok olacak. Eşkâlini bilmiyorum. Bir bilsem vurmazsam anam avradım olsun.” Yırtık Pırtık oturduğu yerden kalkıp, kapıya doğru hızlandı. Kapıyı açar açmaz kayıplara karıştı. Berber dükkânındakiler kendi havalarında söz düellosuna girmişlerdi. Gireni fark etmedikleri gibi çıkanı da fark etmediler. Üniversiteli Oligarşinin bir insan olmadığını anlatmaya çalışsa da, Berber ile Ağır Amca ona bakarak bir ağızdan: “ Senin bu işlere aklın ermez. Daha çok toysun.” Dediler. Bir anda berber dükkânının önü resmi ve sivil arabalarla doldu. Keskin nişancılar yerlerini aldı. Bir emirle kurşunlar hedefine yağmurun yağması gibi yağacaktı. Berber dükkânındakiler taş heykele dönmüşlerdi. Berberin ses titreşimi ölecek birinin son sözlerini andırıyordu: “ Buuunnnnlllaaarr kiiimmmeee baaaassskkıınnn yaaappptııılar?” Ağır Amca: “ Oligarşi yoksa bizim mahallede saklanmış olmasın?” Üniversiteli: “ Beni konuştursaydınız eğer lafı ağızıma tıkamasaydınız, Oligarşinin ne anlama geldiğini bilirdiniz.” Berber Üniversiteliye bakarak: “ Yoksa yerini biliyor musun?” Üniversitelinin asfalyası atarken: “ Kafanız mı almıyor? Anlamadım gitti.” Sözü bittiği anda, megafondan bir ses duyuldu: “ Silahlarınızı atın. Şefkatli kollarımıza kendinizi emanet edin. Ya da kevgire dönersiniz!” Basın ordusu olduğu gibi oradaydı. Yayın akışını kafalarına göre anlatıyorlardı. Onu ona katıyor, ortaya acayip düzmece bir senaryo çıkıyordu. Hepsi ayrı bir havadan anlatım yapıyordu. Demek ki ilk elden haber kaynağına ulaşmak böyle bir şeydi. Elleri havada ilk önce Berber dışarıya çıktı. Ağır Amcanın tıraşı yarım kalmıştı. Tipi biraz kayık olarak ikinci sırada dışarıya çıktı. Sonuncu olarak Üniversiteli dışarıya çıktı. Mahalleli ne olduğunu anlayamadı. Dedikodu yapılacak zamanda değildi. Üst baş araması yapılır yapılmaz; arabalara ayrı ayrı bindirildiklerinde, hastane yoluna aceleleri varmışçasına tam gaz gidiyorlardı. Bu arada basının başıbozuk spiker bozmaları olayı maç anlatırcasına anlatıyordu: “ Çatışmada yakalandılar. Çok şükür ölen olmadı. Çok sayıda silah ve el bombaları yakalandı.” Diye yayına balıklama daldılar. Mahalleli olayın şokunu atlatamadı. Gözaltına alınanların aileleri hepten şoklanmışlardı. Aptal değillerdi. Başka bir ruh haline bürünmüşlerdi. Üç kişi için hastane doktoru, her türlü uygulamayı üzerinde yapabilirsinizi verince, görev aşkıyla yönleri şubeye doğru oldu. Nihayet şubeye getirildiklerinde apar topar arabadan iner inmez bahçe kapısından içeriye girdiler. Bir koşuşturmaca, birinciyi belirlemiyorlardı ve madalya vermiyorlardı! Gözle kaş arasında kendilerini son katta buldular. Üzerleri arandı. Bir takım özel eşyalarına geri verilmek üzere el konuldu. Gözleri bozulmasın diye arkadan bağlandı. Her biri rahatlatması için ayrı odalara alındı. Vakit vakittir diyerek üzerlerine çöktüler. Tekmelerin, şamarların, sopaların nereden geldiğini anlayamadılar. Bağrışma sesleri odadan, koridora ve gidebildiği yere kadar ulaşıyordu. İnsanlığın başka bir gösterimi burada yasal kılıfıyla uygulanıyordu. “Yandım yandım anam!” Sesi bir odadan geliyordu. Diğer odadan: “ Ağabey kulunuz, köleniz olayım vurmayın.” En son odada çıt yok. Yırtık Pırtık adam bugün güzel bir iş çıkarmıştı. Kendisine gelecek okkalı cukkayı düşünüyordu. Bir yanıyla olanları zevk alarak izliyordu. Yanına sivil biri geldi. Önemli Bir Şahsiyet olsa gerek, karşısında esas duruşa geçti. Önemli Bir Şahsiyet ona gülümserken: “ Aferin sana, çok büyük baş belası bir grubu çökerttin. Birazdan hepsi bülbül kesilir.” Tüm odalarda aynı anda yapılan işlemler durdu. Bir ses yükseldi: “ Hangi gruptansınız? Bana adını verin?” Berber can havliyle: “ Ben Berber Grubuna üyeyim.” Der demez suratında bir okkalı şamar patladı. “Konuş konuş… Yöneticilerinizin adları ve soyadları, görevleri nedir?” Berber pusulayı hepten şaşırdı. Önüne geleni saydı döktü. Verilen ifade doğrultusunda, Berber Grubuna ait bina resmi ve sivil kişilerce basıldı. Başkan, yardımcısı, yönetim kurulu, üyeler dâhil olmak üzere herkes birinci şüpheli olarak tutuklandı. Sorgu sürdükçe, çığlıklar arttı. Verilen ifadelerle bir dalga daha baskın yapıldı. Listede olmayan sokakta yatanları da şubeye getirmişlerdi. Sivil ve resmilerde kendilerinden geçmişlerdi. Ne de olsa dokunulmazlıkları vardı. Şubede boş yer kalmayınca, cıvar yerlere gönderilenler oldu. Ağır Amca ile Üniversitelinin sorgusu kargaşa ortamında unutuldu. Sorgulamaya ek süre ala ala ikametgâhları şube oldu. İsimler gelmeyince sıra Ağır Amca ile Üniversiteliye geldi. Sivil ve resmiler fazla işlem yaptıklarından, hareketleri yavaşladığından ucuz yollu bir sorgulama yapıldı. İkisi çözülmediler. Yalnız ilk sırayı ikisi alarak yönetici kadrosuna layık görüldüler. Berber Grubunun mali hesaplarında usulsüzlük yapıldığı ortaya çıktığında, gruba para finansmanını sağlayan başkan, başkan yardımcısı, yönetim kurulu, sekreter ilk sırada yerlerini aldılar. Berber, grubun çökmesi için canla başla çalıştığı için itirafçılığı seçti. Gelelim basına; basın karşısında her çeşit silah masanın üzerinde vardı. Arkasında çökertilen grubun elemanları ve başları vardı. Arkalarında beyaz boyalı bir duvar vardı. Duvarda bir yazı vardı: “ Uçan sineği bile yakalarız.” Manşetler çoktan atılmıştı: Yakalanmasaydılar kocaman şehrimizi kana bulayacaklardı. Hüseyin Habip Taşkın 11.10.2018
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Bu tartışmayı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
Facebook'ta paylaş
0