ForumPolitikitiraf.izmir  Yeni Konu 

DARBELER ÜLKESİ TÜRKİYE

20 Temmuz 2016

habibtaskin

DARBELER ÜLKESİ TÜRKİYE Kim demiş Türkiye'de darbe olmaz? diye. Erdoğan geçmişte “Türkiye'de darbelerin dönemi bitmiştir, kapanmıştır” diye söyledi. Birkaç kez yazılarımda askeri faşist darbeler bitmez diye yazmıştım. TC'nin derin devletinin dalları vardır. Askeri faşist darbeler sosyalizmde olmaz. 15 Temmuz 2016 tarihinde askeri faşist darbe girişimi gerçekleştirildi ve bastırıldı. Fettullah Gülen'e ait üst rütbeli askerler tertipledi denildi. İler ki günlerde Kemalist askerler yaptı diye bir iddia ortalığa atıldı. Kim yaparsa yapsın askeri faşist darbeleri insanım diyen onaylayamaz. Gelelim tek başına baskıcı, faşist otorite ile ülkeyi yönetmeye çalışan kişiyi de onaylamamız mümkün değildir. Askeri faşist darbesinde Erdoğan'ın halkı sokağa direnmesi için çağırmasından sonra alanda oluşan sarıklılar dikkati çekerken rabia ve bozkurt işaretleri ağırlıklıydı. Asker cenazelerinde devlet yönetiminin katılmasıyla, Erdoğan'ın konuşması sırasında tekbir sesleri ile İdam söylemleri ağırlıklıydı. Sarıklılarda burada ağırlıklıydı. Başarısız askeri faşist darbesinde elini güçlendiren Erdoğan ve partisi AKP'dir. Erdoğan otoritesini devletin olanaklarıyla sağlamaya çalışıyor. Etrafında tarikatlarla, tabanıyla etten duvar örmeye çalışıyor. Yüzde elliyi sokağa çıkmaması için zor tutuyorum dediği günleri unutmadık. Sokakta onlar var. Birde ülkücüler. Aynı kafatasçı ideolojinin ürünüdürler. Sokağa dökülenler demokrasiyi koruyorlarmış… Mış…Mışşşş… Hangi demokrasi? Kürt yerleşim birimlerini bombalarla yerle bir edenler mi? Devrimci, Kürt ve liberal basına, daha doğrusu kendisinden olmayanlara saldıranlar mı? Yıllarca bu ülkede katledilen yazar, çizerler, gazeteciler ve halktan olanlar mı? Yıllardır bu ülkede katliamlar yaşandı. Katillerini koruyanlar mı? Kendi saltanatını korumak için katlettikleri mi? Konumuza dönelim! Fettullah Gülen Erzurum'da Komünizmle Mücadele Derneği'nin kurucuları arasında idi. Bu dernek 1963 yılında kuruluyor. Daha sonra İlim Yayma Cemiyetinin kuruluşunda yer almıştır. 3 Kasım 2002 tarihinde AKP tek başına iktidara gelmişti. Fetullah Gülen ve kadroları bu partiyi desteklemişti. 20 Aralık 2013'te liderlik çekişmesi ve rant olayı ile ipler gerildi. Sonraki günlerde düşman kardeşler olarak yolları ayrıldı. Adnan Menderes döneminde tarikat gruplarının desteklendiğini görmekteyiz. “Demokrat Partisi” Diğer yıllarda Süleyman Demirel “Adalet Partisi” Necmettin Erbakan “Milli Selamet Partisi” Necmettin Erbakan'ın öğrencileri diye anılan: Erdoğan ve Gül olmak üzere diğerleri vardır. Amaç şeriat devleti. 1974 yılında CHP, MSP koalisyon hükümetinde İmam Hatiplerin çoğunlukta açıldığı yıldır. Gülen ve diğer tarikatların elemanları askeri okullara, polisliğe, hâkim, savcı, kaymakam ve diğer makamlara yıllardır girmiştir. Erdoğan şimdide kendi yandaşlarını polisliğe, özel harekâtçılığa, askeriyeye ve diğer devlet kurumlarına yerleştirmeye başladı. Kendi gücünü sağlamlaştırma adımlarını yıllardır atmaktadır. Muhalif basın, politikacı istememektedir. Osmanlı Ocakları AKP'nin kurmuş olduğu yan bahçesidir. Sadat AŞ'ye ne demeli? Önümüzdeki günler karanlığa açık ama halkların birliği ve kardeşliği, sınıf mücadelesi öne çıktığında aydınlık günleri yakalamak mümkündür. Türkiye coğrafyasında karabulutlar ağır basmaktadır. Her an dolu yağabilir. Ürünler darbe alabilir. Çözümde, kurtuluşta bizde. Hüseyin Habip Taşkın 18.07.2016 DARBELER ÜLKESİ TÜRKİYE Kim demiş Türkiye'de darbe olmaz? diye. Erdoğan geçmişte “Türkiye'de darbelerin dönemi bitmiştir, kapanmıştır” diye söyledi. Birkaç kez yazılarımda askeri faşist darbeler bitmez diye yazmıştım. TC'nin derin devletinin dalları vardır. Askeri faşist darbeler sosyalizmde olmaz. 15 Temmuz 2016 tarihinde askeri faşist darbe girişimi gerçekleştirildi ve bastırıldı. Fettullah Gülen'e ait üst rütbeli askerler tertipledi denildi. İler ki günlerde Kemalist askerler yaptı diye bir iddia ortalığa atıldı. Kim yaparsa yapsın askeri faşist darbeleri insanım diyen onaylayamaz. Gelelim tek başına baskıcı, faşist otorite ile ülkeyi yönetmeye çalışan kişiyi de onaylamamız mümkün değildir. Askeri faşist darbesinde Erdoğan'ın halkı sokağa direnmesi için çağırmasından sonra alanda oluşan sarıklılar dikkati çekerken rabia ve bozkurt işaretleri ağırlıklıydı. Asker cenazelerinde devlet yönetiminin katılmasıyla, Erdoğan'ın konuşması sırasında tekbir sesleri ile İdam söylemleri ağırlıklıydı. Sarıklılarda burada ağırlıklıydı. Başarısız askeri faşist darbesinde elini güçlendiren Erdoğan ve partisi AKP'dir. Erdoğan otoritesini devletin olanaklarıyla sağlamaya çalışıyor. Etrafında tarikatlarla, tabanıyla etten duvar örmeye çalışıyor. Yüzde elliyi sokağa çıkmaması için zor tutuyorum dediği günleri unutmadık. Sokakta onlar var. Birde ülkücüler. Aynı kafatasçı ideolojinin ürünüdürler. Sokağa dökülenler demokrasiyi koruyorlarmış… Mış…Mışşşş… Hangi demokrasi? Kürt yerleşim birimlerini bombalarla yerle bir edenler mi? Devrimci, Kürt ve liberal basına, daha doğrusu kendisinden olmayanlara saldıranlar mı? Yıllarca bu ülkede katledilen yazar, çizerler, gazeteciler ve halktan olanlar mı? Yıllardır bu ülkede katliamlar yaşandı. Katillerini koruyanlar mı? Kendi saltanatını korumak için katlettikleri mi? Konumuza dönelim! Fettullah Gülen Erzurum'da Komünizmle Mücadele Derneği'nin kurucuları arasında idi. Bu dernek 1963 yılında kuruluyor. Daha sonra İlim Yayma Cemiyetinin kuruluşunda yer almıştır. 3 Kasım 2002 tarihinde AKP tek başına iktidara gelmişti. Fetullah Gülen ve kadroları bu partiyi desteklemişti. 20 Aralık 2013'te liderlik çekişmesi ve rant olayı ile ipler gerildi. Sonraki günlerde düşman kardeşler olarak yolları ayrıldı. Adnan Menderes döneminde tarikat gruplarının desteklendiğini görmekteyiz. “Demokrat Partisi” Diğer yıllarda Süleyman Demirel “Adalet Partisi” Necmettin Erbakan “Milli Selamet Partisi” Necmettin Erbakan'ın öğrencileri diye anılan: Erdoğan ve Gül olmak üzere diğerleri vardır. Amaç şeriat devleti. 1974 yılında CHP, MSP koalisyon hükümetinde İmam Hatiplerin çoğunlukta açıldığı yıldır. Gülen ve diğer tarikatların elemanları askeri okullara, polisliğe, hâkim, savcı, kaymakam ve diğer makamlara yıllardır girmiştir. Erdoğan şimdide kendi yandaşlarını polisliğe, özel harekâtçılığa, askeriyeye ve diğer devlet kurumlarına yerleştirmeye başladı. Kendi gücünü sağlamlaştırma adımlarını yıllardır atmaktadır. Muhalif basın, politikacı istememektedir. Osmanlı Ocakları AKP'nin kurmuş olduğu yan bahçesidir. Sadat AŞ'ye ne demeli? Önümüzdeki günler karanlığa açık ama halkların birliği ve kardeşliği, sınıf mücadelesi öne çıktığında aydınlık günleri yakalamak mümkündür. Türkiye coğrafyasında karabulutlar ağır basmaktadır. Her an dolu yağabilir. Ürünler darbe alabilir. Çözümde, kurtuluşta bizde. Hüseyin Habip Taşkın 18.07.2016
23 Temmuz 2016

nuhungemisi

Aynı yazıyı iki kere birden peşpeşe yazınca etkisi daha mı güçlü olur sence kardeş? Üstelik yazdıkların da darbeye gerçek bir karşı duruşu içermezken... Darbe sonrasının onur listesinde değilsiniz bari utanç listesine dahil etmeyin kendinizi :(
23 Temmuz 2016

nuhungemisi

15 Temmuz'un onur ve utanç listesi Yakın tarihe kadar, uluslararası konjonktüre ve dış dengelere bağımlı bir demokrasi pratiğine sahiptik. Sıradan insanlar her zaman darbelerin karşısında yer aldı, lâkin tepkisini sandık başında oylarıyla göstererek daha ziyade pasif bir karşı duruş sergiledi. 15 Temmuz'da ise cuntanın karşısında demokrasiyi, seçtikleri vekilleri ve işbaşına getirdikleri hükümeti, kendi irade ve haysiyetlerini korumak için canlarını hiçe sayarak sokaklara döküldü. Tarih bize, esas ve kalıcı özgürlük ve demokrasi kazanımlarının, toplumu derinden etkileyen, zorlayıcı ve sarsıcı kitlesel olaylar ve mücadeleler sonucunda peyderpey elde edildiğini gösteriyor. Yani hiç bir toplum aslında hakkını vermeden özgürlük ve demokrasiye tam anlamıyla sahip olamıyor. Hakkını vermek, esasen katliam, işkence, terör ve baskı karşısında olası olumsuz sonuçlarını görerek, tüm ağır maliyetlerini göze alarak dirayetle verilen mücadelelerle sağlanıyor. Ve böylece bir toplum, ağır bedeller ödeyerek kendi elleriyle inşa ettiği demokrasiyi koruma ve ona sahip çıkma konusunda psiko-sosyal bakımdan ortak bir bilince ve yüksek bir farkındalığa sahip oluyor. Sahip olduğu şeyin kadrini ve kıymetini biliyor. 15 Temmuz'un Türkiye demokrasisi bakımından böyle bir olay olarak tarihe geçeceğinden hiç kuşkum yok. Demokrasi geçmişimiz hayli eski olmakla birlikte, yakın tarihe kadar uluslararası konjonktüre ve dış dengelere bağımlı, askeri darbe ve vesayetle sık sık hizaya çekilen, gelişmesine ve serpilmesine bir türlü izin verilmeyen bir demokrasi pratiğine sahiptik. Sıradan insanların önemli sayılabilecek bir kısmı her zaman darbeler karşısında yer aldı, lâkin tepkisini sandık başında oylarıyla göstererek daha ziyade pasif bir karşı duruş sergiledi. 15 Temmuz'da ise sıradan insanlar katliama niyetli bir cuntanın karşısında demokrasiyi, seçtikleri vekilleri ve işbaşına getirdikleri hükümeti, yani kendi irade ve haysiyetlerini korumak için canlarını hiçe sayarak sokaklara döküldü. Tankla, tüfekle, uçakla üzerlerine gelenleri sıra dışı eylemler, akıl almaz çözümler ve insan üstü bir çabayla püskürttüler. Her biri birer kahramana dönüştü. Hollywood filmlerinin süper kahramanları değil, gerçek bir toplumun sıra dışı halk kahramanları oldular. Bu yüzden, darbeye direniş onur listesinin ilk sırası halkındır. Halkın arkasından siyasiler geliyor. Siyasiler darbe karşısında ilk kez iyi bir sınav verdi. Cumhurbaşkanı darbeye direndi, halka örnek oldu, rehberlik etti, çağrı yaptı ve iyi bir siyasi liderlik sergiledi. Halkın pasif darbe tepkisini yönlendirip yöneterek aktif hale dönüştürdü. Siyasi liderlik olmasaydı, halkın direnişi büyük olasılıkla gerçekleşemez veya gerçekleşse bile darbenin başarıya ulaşma şansı çok yüksek olurdu. Hükümet ve muhalefetiyle siyasi partiler de “genel olarak” iyi bir sınav verdiler; geçmişte olduğundan farklı davranarak, kendilerine emanet edilen seçmen iradesine sahip çıktılar. Darbenin başarısız olmasında üçüncü kritik unsur medyanın aldığı pozisyondu. Askeri darbe ve müdahalelerde medya her zaman can alıcı bir rol oynar. Medya darbenin kritik saatlerinde hakimiyetin ve güç dengesinin hangi tarafta olduğu, gerçekte neler olup bittiği, darbenin mi darbe karşıtlığının mı “doğru tavır” olduğu konusundaki kanaati yönlendirmede ve çatışan taraflardan hangisinin psikolojik üstünlük kuracağı konusunda etkilidir. TRT'nin işgal edilerek darbe bildirisinin Cuntacı ekip tarafından zorla okutulduğu anda ülkede yaşanan korku ve yeisi bir düşünün. NTV, CNN Türk gibi büyük ulusal kanallarda da bu bildirinin arka arkaya okunmasının psikolojik üstünlüğü nasıl değiştirebileceğini tahmin etmek zor değil. Dolayısıyla üçüncü sırayı medya hak ediyor. Son olarak, darbenin başarısız olmasında başta Emniyet ve MİT olmak üzere sahada darbeci güçlerle çatışmaya giren, darbecilerin emirlerine uymayan, saldırı altındaki kişi ve kurumları koruyan silahlı unsurların hakkını teslim etmek gerekir. Sayıları az olmasına ve darbe başarıya ulaşsa yaşayacakları felaketi bilmelerine rağmen demokrasinin ve sivillerin yanında yer alan bu insanlar da büyük kahramanlık sergilediler. Onur listesinin dördüncü sırasını da onlar hakkediyor. Elbette darbeye karşı çıkan başka unsurlar ve kişiler de var. Ne var ki, ağırlık sırasıda göre bu dört unsurun girişimin hemen başından itibaren aldığı karşıt pozisyon, darbenin başarısız olmasında esas belirleyici oldu. Kritik olan ilk 12 saat sonunda halkın, siyasilerin, medyanın ve güvenlik güçlerinin kararlı ve gözü pek direnci sayesinde, darbe başarı değil başarısızlık tarafına devrildi. Darbe karşısında sınavı geçemeyen ve utanç listesine ismi yazılacakların sayısı da az değil. Darbenin başından itibaren “hepsi tiyatro, böyle darbe mi olur” ve/ya “ne darbe, ne diktatörlük” ve/ya “Erdoğan başkanlık için kendi kendine darbe yaptı” ve/ya “sokağa dökülenler IŞİD kafasında” ve/ya “orduya o askerleri ben mi getirdim” diyenler. Sırf Erdoğan nefretinden ötürü darbe girişimine sevinenler, başarılı olmasını coşku içinde bekleyenler. Kritik süreç boyunca hiç bir şey yapmadan, sesini çıkarmadan bekleyip kimin galip geleceğini gördükten sonra kazananın yanında yer alanlar. Darbe girişiminin yarattığı kaotik ortamı kendi küçük kariyer hesapları veya şahsi düşmanlıklarının takibi için kullanmaya kalkanlar. Açık ve kanlı bir darbeye “amasız” karşı duramayanlar; seküler görünümlü her türlü darbeyi/rejimi sırf hükümet “dindarlar” tarafından destekleniyor diye bir demokrasiye tercih edenler. Demokrasi ve özgürlükler konusunda dünyaya sürekli medeniyet ayarı veren Batı'nın, darbe karşısında duran topluma destek vermek bir yana, bilhassa kritik noktada çoğunlukla köstek olan medyası. Kendisi darbeye karşı durmadığı gibi, darbeye karşı hayatını ortaya koyan insanları küçümseyen, aşağılayan ve eylemlerini değersizleştiren zevat. Liste uzatılabilir, ancak son tahlilde önemli olan, toplumun büyük bir kesiminin kanlı ve gözü dönmüş bir darbe girişimi karşısında demokrasiye sahip çıkmış olmasıdır. Bu toplum demokrasiyi ve özgür bir rejimi dişiyle, tırnağıyla ve kanıyla sonuna kadar hak etmiştir. Darbeye en iyi cevap, darbe ile bir enkaza dönüşen veya öncesinde zaten çürümüş halde bulunan siyasi sistemi, sivil, çoğulcu, demokratik, özgürlükçü, güçlü ve etkin bir şekilde yeni baştan inşa etmektir. Hepimize büyük geçmiş olsun... 23.07.2016 08:21 Cennet -Uslu caktuslu@yahoo.com Serbestiyet
23 Eylül 2016

habibtaskin

Değerli Hocam: Yazınızı okudum. Görüşlerinize düşünce özgürlüğü alanında saygı duyuyorum. Ama ben Erdoğan'ın siyasi çizgisinin Türk İslam sentezi karışımı, Sünnicilik yaptırımlarıyla kendinden olmayanlara karşı bir cephe açtı. Dindar Nesil yetiştirmek için devlet kademelerinde Fettullah Gülen ile birlikkte hareket ederek ele geçirdiler. Şeriat devletini bu topraklarda kalıcı hale getirmeye çalışıyorlar. Ben kusura bakmayın Sıla'nın ddiği gibi"ŞOV'larını desteklemem. Dönem dönem sekiz yıla yakın ceza evlerinde kaldım Hani demokrasi var denilen ülkede. Ben bu ülkede bedel ödeyen ve ödemeye devam eden, namlusu ensemde hissettiğim bir demokrasi ülkesinde yaşıyorum. Türkiye Katlettiği yazarlarıyla, Çorum, Maraş, 1 Mayıs 1977 yılı katliamı, Madımak, Sivas katliamında yakılan canların ve Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Hırant Dink,Musa Anter ve diğerlerinin katilleri aydınlığa çıkartılmadığı sürece demokrasi bu ülkede var diyemeyiz. Bu ülkede Erdoğan'a bu başarısız darbe altın tepsi ile sunuldu. Atılan birçok kamu kuruluşundaki kişiler CHP'lidir desem inanır mısınız? Devrimci ve diğerlerindend vardır. Erdoğan kendi saltanatının darbesini yaptı. İster düşünceme katılıp katılmayabilirsiniz. Sorun şudur. Biz birleşmezsek şeriat sisteminde cezaevlerinde buluşmayacağız. Linç edileceğiz. Merak etmeyin? Bu ülkede her yayın yapan muhalif basın olsun, birey olsun gözaltındadır. Saygı ve sevgilerimle. habibtaskin@gmail.com
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Bu tartışmayı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
Facebook'ta paylaş
0