ForumGüncel Politika - İskender'in Düğümü  Yeni Konu 

Askerle Erdoğan'ın ortak hedefi: İslami Kemalizm dönemi! - Ergun Babahan

13 Aralık 2013

hurkus

Askerle Erdoğan'ın ortak hedefi: İslami Kemalizm dönemi! - Ergun Babahan Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un askere sızmasından en çok şikayet ettiği kesim Cemaat'ti. Polis, yargı, İçişleri bürokrasisinden sonra Silahlı Kuvvetler'de de güçlenmesinden endişe ediyordu Cemaat'in ve bunun için gerekirse yasaları zorlamaya da hazır görünüyordu. Ancak o dönem Başbuğ ve silah arkadaşlarının tek endişesi Cemaat değildi, AK Parti'nin gerçek niyetinden de kuşkuluydular ve yolunu kesme çabasında içinde oldukları bir gerçekti. O dönem, Cemaat ve AK Parti için ortak bir hedef vardı: Askeri vesayet. Fethullah Gülen'in de büyük destek verdiği 12 Eylül referandumu vesayet rejiminin kırılmasında bir dönüm noktası oldu. Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası Çankaya'nın kontrolünü kaybeden askerler, referandum sonrası yargıdaki üstünlüklerini de kaybetmişlerdi. Ancak, tabiat boşluk kaldırmaz. Yargıda askerden boşalan yeri hemen Cemaat doldurdu. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nda ağırlık Cemaat'ten yetişmiş yargıçların eline geçti. Bu güçle cesaretlenen bu kadrolar, yargıdaki gücünü rahat rahat kullanmaya başladı. MİT Operasyonu bu güç kullanımın doruk noktası oldu. Daha önceleri AK Parti kadrolarının kapılar ardında eleştirdiği gazetecilere, akademisyenlere yönelik operasyonlar vardı ama Başbakan Erdoğan'ın hastalığı sırasında MİT Müsteşarı Hakan Fidan'a yönelik dava açma girişimi bardağı taşıran damla oldu. O noktadan sonra araya giren bir çok isme rağmen, AK Parti-Cemaat ilişkisi dikiş tutmadı. Erdoğan, Cemaat'in devlet içindeki kadrolarının kendisine yönelik bir darbe girişimi içinde olduğuna emindi. Cemaat'in önde gelen isimleri ise iktidarın kendilerine yönelik bir tasfiye operasyonunu bundan çok önce başlattığına emindi. Cemaat'in kilit bir ismi, TMSF uzmanlık sınavını kazanan bir yakınının göreve başladıktan 3 gün sonra Ankara'dan gelen bir emirle işine son verildiğini üzüntüyle anlatmıştı bir akşam bana. Cemaat, Ankara'da kendilerini bürokrasinin tüm kadrolarından temizlemek için operasyon başlatıldığını, MİT'in fişlemeleriyle bu operasyona destek verdiğini söylüyordu. Önceki akşam bir araya geldiğimiz bir dostum, konuya olan hakimiyetiyle, sorunun dershanelerden gelen paradan değil, devlet bürokrasisine kimin hakim olacağı kavgasından kaynaklandığını anlattı. Cemaat, dershaneler üzerinden büyük bir avantaj elde ediyordu. Şöyle ki, Anadolu'nun muhafazakar ailelerinin parlak çocukları Cemaat dershanelerinin sunduğu parlak cazipler sonucu bu kurumları tercih ediyordu. Burada yetişen ve üniversite sınavında başarılı olan gençler, devlet bürokrasisinde etkili olacak hukuk, siyasal bilgimler gibi bölümlere girmek için teşvik ediliyordu. Üniversiteyi de başarıyla tamamlayan gençler, hem idealizmin sonucu olarak, hem de devlet bürokrasisini cazip gördüklerinden emniyetten yargıya kadar geniş bir alanda göreve başlıyordu. Başbakan Erdoğan'ı Cemaat'e yaklaşımında köktenci bir çözüme iten nokta da burasıydı çünkü Cemaat kültürü içinde yetişen gençlerin bağlılık önceliği devletten önce Hizmet Hareketi'ne oluyordu. Yani, dershaneler Cemaat'in devlet bürokrasisine kadro yetiştirmek için en önemli asetiydi. Dershane bağını kaybeden hareketin, devlet kadrolarına yerleştirmek için yetiştireceği insan havuzunda ciddi bir kuruma olacaktı. Bu dostuma göre, Erdoğan, Cemaat'in bürokrasideki gücü konusunda askerle aynı görüş noktasına gelmekle kalmadı, tek tek tasfiye yerine köklü bir çözüme yöneldi. Cemaat'in bu kadar büyük tepkisinin altında da insan kaynağını kesmeye yönelik bu hamleye duyulan öfke var. PKK konusunda çok yapılan bir benzetmeyle, sivrisinekleri tek tek öldürmek yerine bataklığı doğrudan kurutmaya yönelik bir girişim söz konusuydu. Erdoğan, kendisine rakip gördüğü İslami kadroların devlet bürokrasisine hakim olma tehdidine karşılık olarak askerin olağanüstü hal dönemlerinde başvurduğu yolu seçmiş ve hukuku zorlama kararı almıştı. Milli Görüş'ün iktidarda olduğu ama devlet bürokrasisine Cemaat'in hakim olduğu bir tablo Erdoğan'ın katlanacağı bir durum değildi ve sonuçta bu hamleyi yaptı. Bürokrasinin şu veya bu görüşün hakimiyetinde olmadan nötr bir şekilde hizmet verdiği rejime demokrasi deniliyor. Türkiye'nin oraya ulaşması için kat etmesi gereken epey yol var hala. T24 08.12.2013
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Bu tartışmayı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
Facebook'ta paylaş
0