Forumİsyanım Var, Şikayetim Var  Yeni Konu 

Strapless tuvaletler, müstakil evler, iğfal edilen kızlar - Perihan Mağden

11 Aralık 2011

hurkus

Strapless tuvaletler, müstakil evler, iğfal edilen kızlar - Perihan Mağden

Sanırsam Amerika’dan yayılan bir kötülük: Yurdumuz Kızları straples tuvalet ve elbise ve tişört ve bikini üstü giymekten helak olmuş durumda –lar.

Çok yorucu bir tercih; zira askısı olmadığı için iki adet ve hatta bir adet, sürekli meme uçlarına doğru düşüyor o meret straples ve de perişan oluyor kızlarımız, göstermemek için.

Ama o kadar “göstermeme” taraftarı da değiller. Zira memeleri (hani şöyle tepside bir çift kavun sunar gibin) “göstermek” üzre yapılmış bir icat söz konusu. “Gösterelim gösterelim de; ucuna kadar vardırmayalım,” havasındalar.

Bu yüzden de hani Aylin Livaneli’nin efsanevi şarkısı “Eskidendi eskiden/ Su içerdik testiden” için yaptığı efsanevi klibindeki mini jarse (yukarılara ısrarla tırmanan) eteğini çekiştirmesi/ zapturapt altına alabilmek için bitmeyen mücadelesi misali–

Şimdilerde işte, straples (illa billa) giyip onunla çekiştirme didişmesi Mücadelesever Kızlarımız arasında büyük yaygınlık kazandı. Hele bi nişan/ düğün/ mezuniyet/ sünnet mi var; straples şart! Oldular. Çekiştirmelere doyamıyorlar.

Ne iri memelilere, ne ufak; milyonda bir kadına ancak yakışan bu “Straples giyerim/ Kemalizm benim kaderim” modasının bir an önce sona erip cümlesinin rahatının/ akıl sağlığının ve şerefinin kurtulması temennimle, BU konuyu kapatıyorum.

Neden açtığımı da TAM bilmiyorum. Ama kadınların gece giydiği uzun elbiselere de, wecelere de aynı adın vermesi (TUVALET) ilginç değil mi?

Açıklamayı da ancak; (sözel yöntemlerle) kadın pataklamaya doyamayan Medyum Memiş’le Huysuz Virjin’in hakikî bir karışımı olarak tezahür eden Barbaros Şansal yapabilir –bence. Ondan bekliyor –uz.

Esasında (bu girişten tam anlaşılmıyor olsa da) mevzumuz (beni benden alıp: insanlığa armağan eden) Türk Dizileri.

Harbiden üç-dört dizinin hastasıyım. Ama adanmışça bu dizileri izlerken reklam aralarında filan (ilaveten) 3-4 diziyi daha idare ediyorum. (İtiraf ediyorum sana itiraf.)

Beni çok ırgalayan bir mesele dizilerdeki hemen herkesin müstakil evlerde oturması. Yoksullar yoksulu İffet de, onun sevgilisi Cemil de, Bir Çocuk Sevdim’deki Mine’yle teyzesi de. Al Yazmalım’daki herrr birey de, Kuzey’le Güney de, Cemre’yle annesi de, Fatmagül ve şürekâsı da herkes her zaman: ne kadar düşseler, sürünseler, mahfı perişan olsalar MUTLAKA AMA mutlaka müstakil evlerde oturuyorlar.

Zaten tümm dizilerdeki Zenginler paso müstakil konaklarda, yalılarda, malikânelerde oturmaktalar da–

Ultra-realist dizi Adını Feriha Koydum’un bireyleri dışında, bir Allah’ın kulunun sitelerde/ apartmanlarda/ sosyal konutlarda/ TOKİ’lerde filan oturmamasına ne demeli?

Sanırım Türkler’de “müstakiliyet” kavramının gelişmemesinin en önemli nedenlerinden biri olan hemen herkesin dip dibe –kıç kıça –iç içe yaşaması haline; bir isyan/ bir karşı koyuş/ bir yadsıma hali dizi ahalisinin mutlaka “müstakil” evlerde ve fakat herkes birbirini dinleyerek/ gözetleyerek/ kulak hırsızı olarak yaşaması hali.

Diyelim Steve Jobs üniversiteyi bıraktığında ana-baba evinin garajı ona sunulmasaydı, belki de Naçar Türk Gençleri gibi kala kalacaktı.

Amerika ve Avrupa’daki müstakil evlerin hakikaten müstakil olmasının –bitişik nizamdan ziyade– ve özellikle Amerika’da tam bir bağımsızlık alanına dönüştürülebilen garajların varlığının, bu ülkelerdeki “rock” geleneğinin ortaya çıkmasında çok büyük katkı maddesi olduğunu düşünüyorum.

Bir de Al Yazmalım’dan İffet’e, Bir Çocuk Sevdim’den “Bilmemne”ye bütün dizilerde bir “iğfal edilen kız”, kahırlardan kahır beğenen baba, eziyetçi aile –bu demode klişeden vazgeçsek diyorum. İçimiz kıyım kıyım kıyılıyor. Kendimize gelemiyoruz sonra.

Oysa hiper realist dizi Feriha’da böyle acayip olaylar yaşamadık mesela. Emir’le Feriha’nın ilişkisi her daim “seviyeli” ve “çekişmeli” kaldı. Harbiden o dizinin sırrı o: o denli kötü ki, şahane bir dizi! (Eski Brezilya dizileri gibi.)

Başarısının sırrı çok acayip bir dengede (dengesizlikte) yatıyor: Hem tam bir “peri masalı” (Uyuyan Güzel /Pamuk Prenses/ Sindrella ayarında!) hem de başka dizilerde olmayan gerçekçi ögelerle bezeli: Kapıcı babanın dindarlığı, sınıf farkının aşılmazlığı, yalancılığın bataklığı gibi mevzularda müthiş bir samimilik de barındırıyor.

Hakiki hayatta imkânsız bir şeyi (Gazinocular Kralı’nın oğlu kapıcının kızına âşık!) bize OLSUN! NOLUR OLSUN! diye istettiriyor. Dilettiriyor. Bu açıdan eski Türk filmlerinin ruhuna/ formatına da bizi aynen ışınlıyor.

Gelelim Vehbi’nin takkesine! (Nasıldı birader esasında o söz?) Bu yazının ESAS yazılma amacı: beni Aşkı Memnu’dan itibaren koparıp hangi diziyi yazıyorlarsa oraya götüren Ece Yörenç ve Melek Gençoğlu’na teşekkürlerimi iletmek!

Onlar sayesinde harikulade mesut geçiriyorum Çarşamba ve Perşembe gecelerimi: Kuzey Güney ve Fatmagül’ü izleyerek.

Bu iki yazar bence Türk dizi yazarlığına resmen ve alenen sınıf atlattılar. Nerdeyse günümüzün birer Hüseyin Rahmi’si, Reşat Nuri’si ayarında yazarlıkları.

Amerika’da da şu an edebiyat yazarlığından çok daha mühim işler dizi yazarlığında yapılıyor. Breaking Bad’in, In Treatment’ın, Glee’nin yazarlık düzeyi bugün edebiyatta yok, ya da çok zor rastlanıyor.

Nasıl Amerikan dizi piyasası hakiki kabiliyetleri “uuuup!” diye bağrına çekmişse, Türk diziciliği de ilk kez nerdeyse Ece Yörenç ve Melek Gençoğlu sayesinde hakiki kabiliyetlerle karşılaşmanın farkını yaşadı.

Benim bire bir izlemediğim ama ucundan baktığımda “Ne kadar sıkı yazılıyorlar birader” diye şapka çıkarttığım başka diziler de var muhakkak. (Diyelim Umutsuz Ev Kadınları fevkalâde iyi yazılıyor –bariz şekilde.)

Ama şahsî minnet duygularım için, beni kendilerine feci bağladıkları Aşkı Memnu’dan itibaren; HANGİ diziyi yazsalar resmen öttüren/ dans ettiren/ şahaneleştiren bu iki kadına ŞÜKRAN yazımı sineye çekiverin artık Taraf Okurları!

***

Not: Keh keh! Mail adresimi koymadığım için çemkiremeyeceksiniz. Hem başka teoriler de (halk arasında: zarflar) attım araya.

Taraf
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Bu tartışmayı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
Facebook'ta paylaş
0