ForumGüncel Politika - İskender'in Düğümü  Yeni Konu 

‘Yetmez ama’ diye diye - Nabi Yağcı

26 Temmuz 2010

hurkus

‘Yetmez ama’ diye diye - Nabi Yağcı

Çocuklar özgür...

Bu sıcak pazar sabahı alnımda tatlı bir esinti duygusu yaratan bir haberle yazıma oturdum. İyi şeyleri özlemişiz. Çatışma, ölümler, yalanlar, belden aşağı polemiklerle akıp giden günler içinde gündelik yazı yazmak bazen işkence halini alıyor. Güzel bir şeye rastlamak çölde susuzluktan ölmek üzere olan birinin yemyeşil bir vahada billur suya kavuşması gibi...

İşte bir vaha, çocuklar özgür...

TMK, yani Terörle Mücadele Kanunu mağduru çocuklarla ilgili yasa değişikliği Cumhurbaşkanı’nın bu yasayı onaylamasıyla kesinleşti ve dünkü Resmî Gazete’de yayımlandı. Şu anda cezaevinde bulunan 196 çocuk ana, babalarına, kardeşlerine, sevdiklerine kavuşmayı bekliyor. Oralarda olmak ve bu sevinci paylaşmak isterdim doğrusu. Üç binden fazlasının da davaları düşecek. Hepsi bu değil, yeni düzenleme suç işleyen çocuklar için iyileştirici yeni önlemler getiriyor. Her şeyden önemlisi artık çocuklar “terörist” damgası yemeyecek. Çocuklar için yetmez ama...

Harika değil mi?

Bu yasa değişikliğinin altında imzası olan herkesi, hükümeti, milletvekillerini, yasayı onaylayan Cumhurbaşkanı’nı kutlamak gerek. Fakat asıl kutlanması ve teşekkür edilmesi gerekenler ise bir sivil toplum örgütünün sabırlı ve becerili insanları ve kampanyaya destek veren vicdan ve adalet duygusu sahibi herkestir.

Bu sivil toplum örgütünün adı “Çocuklar İçin Adalet Çağrıcıları” idi. Bu sivil toplum girişiminin çalışmalarını, hem internet ortamında hem de bu girişimin içindeki dostlarım sayesinde doğrudan izleme olanaklarım oldu. Girişimci arkadaşların isimlerini tek tek saymak da isterim fakat arada atladıklarım olur kaygısı taşıyorum. Çocuklar İçin Adalet Çağrıcıları’nın çalışmaları, yalnızca elde ettikleri başarılı sonuç açısından değil izledikleri yöntem açısından da üstünde durmaya değer örnek bir çalışma oldu. Hatta diyebilirim ki, bu örnek bizim sivil toplum deneylerimize ve dolayısıyla sivil toplum kültürüne önemli bir katkıdır. Umarım bu çalışmaları yürütmüş olan arkadaşlar çabalarını, neler yaptıklarını, hangi dirençlerle karşılaştıklarını, bunları nasıl aştıklarını özetleyen bir derleme yaparlar.

Fakat şurası şimdiden çok açık; Vicdanlara seslenen girişimler artık toplumumuzda yankı yapıyor ve sonuç getiriyor. Demokrasi mücadelemizde daha tam söylersem sivil demokrasi mücadelemizde “vicdan ve adalet” temelli geniş ufuklu bakış çok gerekli. Böyle bir ufuk genişliği bu tür somut örneklerle sağlanabilir.

Galiba bu saptamanın yanı sıra sürmekte olan demokratik değişim sürecimizin kendini gösteren bir eğilimini de tanımlayabiliriz.

Yetmez ama, diye diye yürümek.

“Arı su içeceğim diye diretip susuzluktan ölmek” değil, demokrasi için, adım, adım, tırnaklarımızla söke söke mevzi kazanmak. Ülkemizdeki bugünkü mevcut güçler dengesi içinde bir başka yol olmadığı gibi, bu yol sindire sindire mesafe almayı getirdiği için de ayrıca değerli görünüyor bana. Gerilimli, çatışmalı süreçler içinde de olsa farklılıklarımızı yok etmeden, yarın bozulacak sözde uzlaşmalarla değil, “müzakere ve rıza” yoluyla demokratik adımları birlikte sindirerek atmak...

Oylayacağımız Anayasa değişiklik paketi TBMM’de, komisyonlarda ve aynı zaman dilimi içinde kamuoyunda da tartışıldı, müzakere edildi ve sonuçta yasa teklifi oylandı ve Meclis’te kabul edildi. Anayasa Mahkemesi’nin “denetiminden(!)” de geçti, artık sonuca geldik, evet ya da hayır diyeceğiz. Başka deyişle tutum alacağız.

Bir kez daha dikkat çekmek istiyorum, “hayır” diyenlerin önemli bir kısmı değişiklik paketinin içeriğini hiç dikkate almaksızın hayır diyorlar. Yani paketin referandumla yasa haline gelmesiyle ortaya çıkacak değişikliğin ne gibi zararlar doğuracağı üstüne somut hiçbir şey söylemiyorlar. Yetmez ama evet diyenler ise hem paketin içeriğiyle ilgili bir şey söylemiş, yetmezliğini vurgulamış hem de sonuçta eksik ve yanlışlarına rağmen “rızamız var” diyerek tutum almış oluyorlar. Yetmez ama evet tutumu kanımca referandumun da kaderini belirliyor. Zira içinde bulunduğumuz koşullarda “orta yerde ve tutumsuz” kalınamaz.

Kalınamazlığı görüyoruz: Balyoz davasında mahkeme, aralarında 25 muvazzaf general ve amiralin olduğu 102 subay hakkında “darbeye teşebbüs” suçlamasıyla tutuklama kararı verdi. Sonucu yargı belirleyecek elbette fakat böyle bir dokunma şaka değil. Üç beş sene önce rüyamızda görsek hayra yormazdık. Oysa şimdi görüyoruz ki vesayet rejimindeki sistem çatlağı derinleşiyor ve yama tutmuyor.

Ahmet Altan’ın pazar günkü yazısında çok iyi özetlediği gibi “Bugüne dek hiç sorgulanmadığı için güçlü gözükmüş, kendi halkına çok çile çektirmiş, kof bir sistem var karşımızda. Elele verdiğimizde bu sistemi değiştirebiliriz.”

Çocuklarımızı özgür kılabildiğimiz gibi, sivil demokrasiyi de taş üstüne taş koyarak inşa edebiliriz.

Etmekteyiz de.


Nabi Yağcı/Taraf

nabi.y@superonline.com


Çizim: Firuz Kutal
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Bu tartışmayı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
Facebook'ta paylaş
0