ForumDemokratik İzmir Dosyası  Yeni Konu 

Atatürk kime bakıyor?Ece Temelkuran / İzmir'deki Türklerin ve Kürtlerin hikayesi - 3

16 Aralık 2009

hurkus

Atatürk kime bakıyor?Ece Temelkuran / İzmir'deki Türklerin ve Kürtlerin hikayesi - 3 (02.12.2009)

Bir Kürt kızı, “İzmir yine iyidir. İyiydi yani. Bu açılım filan, gerildi insanlar” diyor. O meşhur Atatürk maskı, Kadifekale gecekondularına bakıyor. Oysa yoksulluğun gizli savaşı, Atatürk maskının burnunun dibinde sürüyor. Mardinli Rahşan, 1992’de Kadifekale’nin tepe noktasında kendini yakıyor. Her Nevruz’da Kadifekale’deki Kürtler Rahşan’ın kendini yaktığı yere gül bırakıyorlar

Onun bir tek şehri var: İzmir. Başka yer bilmiyor. “Diyarbakırlıyız” diyor belki ama bir kere gitmiş oralara. İzmir’den sonra olamamış oralarda. Diyarbakır’da da zaten Kürtten saymamışlar onu pek, “İzmirli geldi” derlermiş. Nihayetinde dedim ya, İzmirli. Bir İzmir kızı. Sadece biraz daha esmer belki.

İsmi? İsmi lazım değil bu yazıda, ama hayatı boyunca başına ne geliyorsa isminden geliyor. Diyelim ki Rojbin olsun.

‘Kuyruklu Kürt’
“İlkokul 1. Sınıftaydım. Kürt müyüm, neyim nereden bileyim! Çocuğum zaten. Öğretmen gelmeyince bir gün 5. sınıflardan bir abla geldi. Herkese adını soruyor tek tek. Bana sıra gelince durdu. Tekrar ettirdi ismimi. ‘Kürt müsün?’ sen dedi. Sustum. ‘Çık dışarı pis Kürt’ diye bağırdı. Ben ağlamaya başladım, dışarı çıkıyorum koşarak, arkamdan bağırıyor hâlâ: ‘Kuyruklu Kürt! Kuyruklu Kürt!’ Hakkârili bir öğretmenimiz vardı, o avutmuş beni.”
Gülümsedi, durdu. “Yıllar sonra” dedi, “O ablayı bir devlet dairesinde çaycı olarak gördüm. O kadar zaman bırakmamış peşimi o hikâye. Gözlerinden tanıdım biliyor musun?”

Eee? Ne oldu? Ne dedi ‘ablaya’?

“Hiç. Ne bileyim acıdım. Ben üniversite okumuşum, o öyle çayı olmuş. İncinir diye bir şey söylemedim. Ama keşke... Bilmem, belki de söylemeliydim. Niye yaptığını sormalıydım belki. Keşke...”

Sessiz ‘keşke’ler
İzmir’de doğmuş ya da bu şehirde büyümüş yüz binlerce Kürt var. Kim bilir kaçının boynunda asılı o görünmez ‘keşke’.

“Zaten” diyor Rojbin, “İlk erkek arkadaşımla da bu yüzden ayrıldım. İşler ciddileşince... Yani eninde sonunda ortaya çıkıyor bu Kürtlük-Türklük meselesi. Şimdiki erkek arkadaşım da Türk, ama Kürt olmama saygı gösteriyor en azından.”

Açılım gerilimi
Rojbin, Kürt siyasi hareketinden gelmiyor. Sadece bir Kürt ilinden geliyor. Yoksul bir ailenin okumuş kızı. Beni Kadifekale’ye çıkarıyor. Böylece öteki İzmir’in perdeleri açılıyor. İzmir en güzel buradan görünür ama burası İzmir’den hiç görünmüyor.

“Biliyor musun” diyor, “Acı olan şu, Kürtlere nasıl baktıklarının farkında değiller. Diyorlar ki ‘Benim Kürt komşumla aram iyi, ama öteki Kürtler’. E öteki Kürtler de birinin komşusu. Kendi arkadaşı Kürt’ü ayırıyor öteki Kürtlerden. Irkçı olduğunun farkında bile değil. Ama İzmir yine iyidir. İyiydi yani. Bu açılım filan, gerildi insanlar.”

Devlet büyüğünün göz zevki
Gergin İzmir düzlüğünden Buca’ya doğru gidiyoruz. Bana o meşhur Atatürk maskını gösterecek. Nihayet kapkara mask görünüyor. Gecekondu mahallelerinin bulunduğu bir tepenin tüm yüzünü kaplıyor. Acayip, korkunç bir Atatürk, gecekonduların ortasından kafasını çıkarmış, Kadifekale gecekondularına bakıyor. ‘Yurtta barış, dünyada barış’ yazıyor altında dev harflerle. Oysa yoksulluğun gizli savaşı, Atatürk maskının burnunun dibinde sürüyor.
“Komik. AKP’li belediye başlattı bu inşaatı üç yıl önce. Tam 4.2 milyon YTL! Bu tepelerde insanlar açlıktan ölüyor ama bu maska bu kadar para... Neyse. Şimdi bu mask burada ya, yani havaalanı yolunda, devlet büyükleri geçecekmiş buradan, maska bakacaklarmış. E öyleyse gecekonduların maska bakan yüzlerini beyaza boyanması lazımmış. Büyüklerimizin göz zevki bozulmasın diye!”

Rahşan kendini yakıyor
Bir tepenin tamamını kaplayan maskın yüksekliği yaklaşık 60 metre. 450 tondan fazla çelik taşıyıcı, 3 kat püskürtme beton kullanılmış. 3 yılda biten maskın açılışı 10 Eylül’de CHP’li belediye tarafından yapılmış.
“Sanki Atatürk Kürtlere bakıyor gibi. En azından buralarda oturanlar bunu böyle algılıyor” diyor Rojbin ve İzmir’deki simgeler savaşını anlatıyor...

Mardinli Rahşan, 1992’de Nusaybin’de halkın taranması üzerinde Kadifekale’nin tepe noktasında kendini yakıyor. Şimdi her Nevruz’da Kadifekale’deki Kürtler Rahşan’ın kendini yaktığı yeri taşlarla çevirip oraya gül bırakıyorlar. Ve her Nevruz’da polis gelip o taşları ve çiçekleri dağıtıyor. Rojbin’in söylediğine bakılırsa Kadifekale’de insanlar tepeye dikilen bayrağın buna bir ‘misilleme’ olduğunu düşünüyor. Trajik bir biçimde ironiktir, İzmir’deki şehitlik de Rahşan’ın kendini yaktığı yerin sadece birkaç metre ilerisinde duruyor.

Kadifekale’de duvarlarda ‘Devrim’ yazıyor, Kürtçe sloganlar yazıyor ve tepelerde devleti sadece bir karakol temsil ediyor. Başka bir resmi kurum yok. Onun yerine ne var? Tandırlar!

Dumana karşı tandır
Kadifekale’nin tam tepesinde Türkçe bilmeyen kadınlar ağızlarını yüzlerini dumana karşı kapamış tandır ekmeği pişiriyorlar. Tıpkı Doğu illerindeki tandırlar bunlar. Kim yaptırmış bunları? Belediye mi? Gülüyor Rojbin:
“Ne belediyesi? İnsanlar kendileri yaptılar bunları. Başka bir geçim kaynakları yok. Ekmek yapıp satıyorlar. Belediye ise bunları ikide bir gelip yıkıyor. Sonra onlar yeniden yapıyor. Turistlerin göz zevki bozuluyormuş. Zaten şimdi kentsel dönüşüm yüzünden evler yıkılıyor. Bak şuralara taşınacaklar insanlar.”

Gösterdiği yeri sadece benim miyoplu gözüm değil İzmir’deki kimsenin gözü görmez, o kadar uzak.

‘Artık yerimiz yok bizim’
Tandırların başında bize ekmek ikram eden Kürt kadınlarla konuşuyorum. Kürdiye ve kocası İzmir’de huzurlu olduklarını anlatıyorlar ama Kürdiye’nin kocası ekliyor:

“Başbakan kışkırtmasa bizim durumumuz iyi aslında!”

Belli ki onlar da İzmirli olmuş!

Vahap Turan’la tanışıyoruz. O da tıpkı Rojbin gibi artık İzmirli olduğunu, geri, memleketine dönse bile dışlanacağını söylüyor:

“Batılı olmuşsunuz siz, deyip dışlıyorlar orada da bizi. Yani artık yerimiz yok bizim.”

Sonra İzmir’e yapılan eleştirileri 17 yıldır burada yaşayan bir Kürt olarak cevaplıyor:

“Kadifekale’de Kürt-Türk birlikte yaşıyor. Bak şimdi, şu fırıncı Kürttür, yanındaki kasap Türktür, onun yanındaki kahveci Kürttür. Bir günden bir güne de bir olay çıkmadı. Ama bu açılım işi çıktığından beri var biraz gerginlik.”

Kürt neye benzer?
Fakat sonra durup düzeltiyor:

“Şimdi yanlış anlaşılmasın. İzmir’deki gerginlik önemsiz. Bu konvoy İzmir’e gelmekle iyi etti. Bu memlekette başka hangi ile giderlerse gitsinler başlarına çok daha fena olaylar gelirdi. İzmir yine de en yumuşak yeri bu ülkenin.”
Sonra İzmir’in ‘derininden’ söz ediyor:

“Bazen birilerinin yanında telefonda Kürtçe konuşuyorum. ‘Aa, sen Kürt müsün? Hiç Kürde benzemiyorsun!’ diyorlar. Kardeş sen kaç Kürt gördün ki? Kürt neye benzer ki! İnsanlar kafalarındaki ayrımcılığın çok farkında değiller. Bilinçli, kötü niyetli yapmıyorlar. Bilgisizlikten oluyor bazı şeyler.”

Kara betondan, donuk Atatürk büstüne baka baka iniyoruz aşağılara. İzmir boylu boyunca. Son teşhis mi?

Nihai teşhis
İzmir Kürtlerle adlı adınca ilk kez tanışıyor. Kolay değil bu onlar için. Çünkü hakikaten de eskiden orada değillerdi. Onlara nasıl davranmaları gerektiğini, neyin onları kıracağını bile bilmiyorlar bazen. Kişisel ilişkileri olan Kürtlerde sorun yok onlara göre, ama uzaktaki ‘Kürt’ kavramından endişe duyuyor ortalama İzmirli. Oradaki Mehmet Efendi, buradaki Ali arkadaş olunca sorun yok, ama ortaya ‘Kürdüm ben’ diye çıkınca insanlar, buna nasıl karşılık vermesi gerektiğini bilmiyor. Hele ki siyasi ve kültürel talepler söz konusu olunca... Hepten kanı donuyor. Ve diyor ki ‘Ama ben Mehmet Efendi’yi severim, iyi, efendi, zarif adamdır. İyi de anlaşırız. Nereden çıktı bu Kürtlük meselesi?’
Korkmaya, sonra kızmaya, en son da öfkelenmeye başlıyor. Kafalar karıştıkça işler karışıyor. Bir de bu açılım işi AKP’den gelince... Yani kendisine karşı mevzi aldığına inandığı bir siyasi hareketten... Alıyor eline bayrağını, bir şey söylemeye çalışıyor. İzmir bir şey söylemeye çalışıyor. Sorsan, o da tam olarak bilmiyor. Ama bu kadar acele, bu kadar ani gelen ‘açılımda’ bir tuhaflık olduğunu düşünüyor. Ama yine de şurası kesin:

İzmir düşünüyor. Kafa yoruyor. Anlamaya çalışıyor. Tehlikeli bir biçimde ‘kafası net olan’ şehirlerden değil İzmir. Samimiyetle tartışıyor. Her zaman yaptığı gibi.

Milliyet.com.tr
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Bu tartışmayı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
Facebook'ta paylaş
0