ForumSSS  Yeni Konu 

Sizin İçin Geldiklerinde Orada Olacağız

23 Kasım 2009

hurkus

Genç Siviller ne menem bir şeydirler diye soran ve merak edenlere...

"Önce komünistler için geldiler ve ağzımı açmadım

-çünkü bir komünist değildim

Sonra sosyalistler için geldiler ve ağzımı açmadım

-çünkü bir sosyalist değildim

Sonra sendikacılar için geldiler ve ağzımı açmadım

-çünkü bir sendikacı değildim

Sonra Yahudiler için geldiler ve ağzımı açmadım

-çünkü bir Yahudi değildim

Sonra benim için geldiler

-ve baktım benim için ağzını açacak kimse kalmamıştı."


Önceleri Nazizme kısa bir süre destek vermiş ancak daha sonra Protestan kiliselerin Nazileştirmesine karşı durarak kiliseleri bu tehdide karşı örgütlerken hapse atılan Protestan din adamı Martin Niemöller hapishaneye girdikten sonra vicdan azabıyla bu şiiri yazacaktır. Hayatının daha sonrasını bir pasifist ve savaş karşıtı aktivist olarak geçiren Niemöller’in bu şiiri Türkiye’de Genç Siviller’in ideolojisi ne, Genç Siviller ne menem bir şeydirler diye soran ve merak edenlere yönelik yeterince açıklayıcıdır sanırız.

Sağcısından solcusuna, Alevisinden Sünnisine, herkesin kendi hakkı ihlal edildiğinde kaplan ve “yüce demokrat” kesilen ama iş başka kesimlerin mağduriyetlerine geldikleri zaman kayıtsız kalan ve hatta sadece kayıtsızlıklarıyla bile bu sürece ortak olan bir ortamda bizim tek referansımız vicdanımız ve her türlü haksızlıklara karşı isyanımızdır. Niye aynı insanların Madımak katliamına da, 28 Şubat’taki Müslüman kesime karşı sindirme politikalarına da, bu ülkede onyıllardır sola karşı yürütülen baskılara da, kirli savaşın canlarını aldığı faili meçhul kurbanlarına da, TSK’nın Fırat’ın doğusunda da batısında da yürüttüğü uygulamalara aynı tepkiyi göstermediğine şaşıyoruz.

Biliyoruz ki 27 Mayıs’ta, 12 Mart’ta, 12 Eylül’de, 28 Şubat’ta birileri birilerini “almaya” geldiğinde bu sorular sorulmuş olsaydı Türkiye mevcut sorunlarının hiç biriyle boğuşmuyor olurdu. 1960’da DP için geldiler,1970’lerde sol ve Aleviler için geldiler, 1980’de herkes için geldiler, 28 Şubat’ta geldiler, ıslak imzalarla hala geldikleri anlaşılıyor, Kürtler için zaten hep “geliyorlardı”. “Proto-Genç Sivil”, “öncü Genç Sivil” Niemöller’i buradan selamlıyor ve meselenin “siyasi duyarlılık” değil, ondan daha önce ve öte “insani duyarlılık” olduğuna inanıyoruz. İnsanlar bilmelidirler ki; bir gün sizin için gelirse, biz orada olacağız ve ağzımızı açacağız. Siz de başkaları için ağzını açar mısınız ki bir gün sizin için gelirlerse arkanıza baktığınızda bulacağınız birileri olsun ? O zaman siz de bizdensiniz demektir.

Gencsiviller.net
23 Kasım 2009

hurkus

Genç Siviller'den...

Aslında bugün İstanbul Barosu önünde aşağıdaki açıklamayı yapacaktık ancak dün otelde yaşadığımız linçten sonra üzerimize Bizans ateşi dökebileceklerinden korktuğumuz için açıklamayı internet üzerinden yapıyoruz.

Baro'yu tanıyalım

‘Türklerden başka herkesin hakkı köleliktir’ diyen zamanın adalet bakanı Mahmut Esat Bozkurt adına her yıl ödül vermektedir.

Üniversitelerde katsayı adaletinin sağlanması üzerine; ‘eşitlik eşit insanlar arasında olur’ diyerek faşizmin dibine vuran kişinin başkanlık yaptığı yerdir.

Avukat tutacak parası olmayanlara yasaya göre avukat ataması yapması gerekirken hiç bir karakola avukat göndermeyen baro,söz konusu ergenekon sanıkları olunca tonlarca bedava avukat yollamaktadır.

Savcılar hakimler dinleniyor diye yollara dökülen bu baro;

İlk defa kontrgerilla dediği için öldürülen ve katili göz göre 12 Eylül cuntası tarafından serbest bırakılan Savcı Doğan Öz için yürümemiştir.

Kenan Evren yargılansın diye meslekten ihraç edilen Sacit Kayasu’nun hakları için yürümemiştir.

Şemdinli iddianamesinde bombacılara ‘iyi çocuklar’ diyen Yaşar Büyükanıt’ın adını geçirdiği için hayatı söndürülen Ferhat Sarıkaya’nın en temel insan hakları için yürümemiştir.

1 Mayıs’ta kim ateş etti ve 36 kişi neden hayatlarını kaybetti sorusunu devletten sormamıştır.

Devletin 17 bin faili meçhul cinayet işlediği bir ülkede baro bu konuyu hiç umursamamıştır.

Ceylan adında bir kız çocuğu evinin önünde patlayan askeri mühimmatla vücudu parçalandı. Bugun yollara dökülen bu baro; 'devlet o köye niye savcı gönderemedi, nasıl otopsi yaptıramadı' diye sormamıştır.

Azınlıkların, başörtülülerin, sendikaların, eşcinsellerin, vicdani retçilerin en temel haklardan mahrum bırakılanların hakları için hiçbir şey yapmamıştır.

Her darbeden önce darbeye davetiye çıkaranların başında gelmişlerdir. 28 Şubat’ta davet edildikleri Genelkurmay Brifinglere koşarak gitmişlerdir. Çalışkan talebeler gibi en ön sıralara oturup gözlerini kırpmadan kendilerine verilen talimatları not alıp, görevlerini harfiyen yerine getirmenin heyecanını yaşamışlardır.

Genelkurmayın hazırladığı lahikalarda, kaos planlarında hep işbirliği yapılacak kurumların başındadır baro.

İşte baro budur.

Türkiye’nin format yemiş devlet elitlerinden olmaktan başka hiçbir özellikleri yoktur. Öncelikleri hukuk, adalet değil, rejim muhafızlığıdır.

Adalet dağıtması, adalet talep etmesi gereken insan kimsenin askeri olmaz. Ancak bunlar Mustafa Kemalin Askerleriyiz diye bağırıyorlar. Mustafa Kemali canınızdan bile çok sevebilirsiniz. Ancak cüppelerinizle, hukuk adamı kimliğinizle değil mustafa Kemalin askeri, babanızın oğlu bile olamazsınız.

Ancak dinlemeye takılan hakim ve savcılar için yaptıkları bu yürüyüş insanlık adına küçük ama bu baro için büyük bir adımdır. Hak ve adalet konusunda gösterdikleri gelişme bu hızla giderse 200 yıl sonra evrensel anlamda Barolarımız olabilir.

Gencsiviller.net

-----

BARO eyleminden ayrıntılar için bakınız:

http://www.gencsiviller.net/haber.php?haber_id=207



30 Kasım 2009

İSMAİL HAKKI ATILGAN

Bizim ülkemizde;
En iyi muhasebeci, VERGİ'yi en az gösteren muhasebecidir. Çünkü biz vergi vermek istemeyen,hele bunu kendi beyanımızla yapıyorsak kesinlikle boşlukları bulan muhasebeci tutarız. Örneği çoktur, mesala en büyük holdinglerden birine tarihi en büyük vergi cezası kesildi. biz küçük mükellefler olarak neden bundan faydalanmıyalım.

Bizim ülkemizde;
En iyi avukat, yapacağımız bilerek veya bilmiyerek her türlü hukuksuz işimizi bize zarar verdirmeden halleden, yargıtayda çevresini ve ekonomisini kullanarak davamızı bozdurabilen TUTTUĞUMUZ avukat en iyi avukattır.

Şimdi kendi kendimize soralım. Gerçekten bu böyledir değilmi?

Öyleyse (bazılarını tenzih ederim) bu üst kurumlardan sistem dışı bir toplumsal beklenti olabilirmi? Hiç sanmıyorum beklemiyorumda.

Yapılacak olan çok basit. Daha fazla demokratik talep, daha fazla toplumsal tepki, daha fazla gayret ve insanlara çelişkileri göstermektir.

KONU VE YORUMLAR İÇİN GENÇ SİVİLLERE TEŞEKKÜR EDİYOR BAŞARILAR DİLİYORUM.
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Bu tartışmayı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
Facebook'ta paylaş
0