ForumYeni kitaplar  Yeni Konu 

RÜYALAR VE UYANIÞLAR DEFTERÝ

16 Kasým 2009

hurkus

Manikürcü Kýz Manifestosu

Çocuk iþçi, kaçak manikürcü, kalk doðrul, ufacýkmýþým, Surdibi Mahallesi’nde, kuaförde çýrakmýþým, ustam travesti, “Öteki”leri müþteri tutmuþ; Çingeneler, seks iþçileri...

Aðda kaynatýyormuþum dükkanýn arkasýnda, tencere kaymýþ üstüme, boyum yetiþmiyormuþ, ciðer gibi yanmýþ karným, ampulde çalýþan kýzlarýn aðda randevusu varmýþ, bohçacý kýzlar doluþmuþ içeri, tesettür topuzu istiyorlarmýþ, sahne deðiþiyor rüyamda, aceleymiþ iþleri...

Yürüyor zurna, dümbelek, mahallemiz sallantýdaymýþ, yýkýlacakmýþ evimiz; baþbakan uðramýþ seçim otobüsüyle, çocuklara oyuncak daðýtýyormuþ, kýzlara türbanlý bebek, oðlanlara greyder, tank...

Babam katý atýk iþçisiymiþ, tenekeye yazmýþ sözünü, “adam yerine konmak istiyoruz” diye, fýrlayýp atýlmýþým barbi almak için, karným açýlmýþ, tiþörtüm sýyrýlmýþ, tam o sýrada deklanþöre basmýþ muhabirler, ezilmiþim ayak altýnda, kalabalýk yürümüþ üstüme, kaptýðým bebeðin türbaný düþmüþ, bacaðý kopmuþ, yanýklarým görünüyormuþ gazetelere basýlan fotoðraflarda...

Bayýlmýþým soluðum kesilmiþ, AKP sahip çýkmýþ bana, ayýlana limon, çek yastýðý sýrtýna, uyandým, hükümet hastanesindeyim, tanýmadýðým insanlar pasta veriyor aðzýma, sýmsýký yapýþýp býrakmamýþým bebeðimi, alkýþlýyorlar hayata döndüðüm için, gazeteci teyzeler, yoksul severler...

Ustam tutuklanmýþ, kardeþlerim þoka girmiþ, annemi babamý sorguya götürmüþler, aðabeyimde iþkence izlerine rastlanmýþ, Hanýmefendi türban getirmiþ, hem bana hem bebeðime, alýnmýþým ailemden, ümitle bakabilecek miymiþim geleceðe, kameralar üstüme çevrilmiþ, gündemine oturmuþum ülkenin, reklam arasý...

Babam babam deðilmiþ. Annem kýzgýn ütüyle daðlamýþ beni, söylüyorum inanmýyorlar, aðabeyimi bir martý yaralamýþtý, sahil yoluna dondurma yemeðe gitmiþtik, þehrin köpekleri, kuþlarý üstümüze saldýrmýþtý, sahne deðiþiyor rüyamda, bir þovmene eþlik ediyorum televizyon programýnda, “Yanýk Kýzlar Seçim Öncesi...”

Flaþ flaþ, skandal, beþ kuruþ girmiyor cebime, çocuk istismarý dizisinde oynuyorum ayrýca, 1 milyon dolara satýlmýþým televizyona, eðitim amaçlý bir kuruluþun hesabýna yatýyor param...

AKP kampanyasýný benim üstüme kurmuþ, partiler arasý rekabetin sembolü haline geliyorum derken Ana uçaðýyla gezdirilmemi eleþtirmeye baþlýyor medya, derin sivil toplumcular yaz okuluna kaydettirmek istiyor beni, kadýn derneklerinin baskýsýyla harekete geçiyor ulusalcý kanallar, haberlerinde annemle babamla görüþtürülüyorum günlerden sonra, sarýlýp aðlaþýyoruz, konuþmada gerçek ortaya çýkýyor, mahallemize yýkým kararý çýkmýþ iki yýl önce, kesik elektriklerimiz, zaten ütümüz de yok bizim, SMS yaðýyor halktan “Hayatýmýz buruþ buruþ 6999”a, katýlýmcý psikologlar aðlayarak açýklýyor sonucu, masum bulmuþ Dijitürk üyeleri bizi, temize çýkýyoruz ailece, ustama yöneliyor suçlayýcý bakýþlar, travestilere sevgimden aðzýmý açýp aðdadan yandýðýmý söyleyememiþim, aðda davasýyla ilgili haberler seçim haberlerinin önüne geçiyor, hazýr aðda satýþý patlýyor, aðda reklamlarýnda gözüktüðüm için AKP anlaþmayý bozuyor benimle...

Reklamlardan da para aldýðým yok, eðitim amaçlý kuruluþ kanýmý emiyor benim, öyle bir kuruluþ var mý yok mu, muamma çetesinin eline düþmüþ olabilirim, bilinçleniyorum günden güne, ne yapsalar yoksullarýn eline para verilmiyor, iki kere iki dört...

Bugün sözü Latife Tekin’e býraktým. Yukarýdaki öykü son kitabý “RÜYALAR VE UYANIÞLAR DEFTERÝ”nden.. Yeni çýktý. Doðan Kitap’tan. Meraklýsýna.


Mutlu Tönbekici
Gazetevatan
14.11.2009

----------

RÜYALAR VE UYANIÞLAR DEFTERÝ
Latife Tekin

Doðan Kitap
2009

16 Kasým 2009

hurkus

'Dile dolanmýyorum artýk'

Latife Tekin: 'Ýnsanlarýn kafalarýný örtüp açmalarýný bir 'yasal hak' olarak görüyorum ben. Fakat bunu özgürlük sözcüðüyle bulandýramayýz. Özgür olmak isteyenler, kapýlarý dýþarý doðru açar. Hapishaneden kaçmak isteyenler, tünelleri dýþarý doðru kazar. Kuþlar, kafeslerinin kapýlarýný dýþarý doðru açar... Oysa kafalarýnda türban olsun ya da olmasýn, üniversiteye gitmek isteyen insanlar, üniversitenin kapýsýný içeri doðru itmeye çalýþýyor. O kapýlarýn içi özgür mü ki, bu bir özgürlük hareketi olsun?'

SEMA ASLAN (Arþivi) - Radikal

Rüyalar ve Uyanýþlar Defteri’nde Latife Tekin, ‘doða’ ve ‘kadýn’ meselelerine bakýyor, doðanýn sesiyle konuþuyor ve bildiðimizi sandýðýmýz dünyayý, bir kez daha ve baþka bir yerden durarak iþaret ediyor. Bunu yaparken noktalama iþaretlerinden en çok virgülü kullanýyor, bir sayýklama hali yaratýyor ve okuyaný, iþaret ettikleriyle soluksuz býrakýyor. Kendi deyiþiyle, “Uyku ve uyanýklýk hali arasýnda yazýlmýþ” bu metinler, oðlu Mehmet Tekin’in çizimleriyle desteklenmiþ: “Bu, oðlumla ortak kitabýmýz. Benim için bu yanýyla da çok heyecan verici.”

Muinar’dan sonra bu kez bir deneme kitabý... Kimi daha önce Birgün gazetesinde yayýmlanmýþ yazýlarý da içeren Rüyalar ve Uyanýþlar Defteri’nin ikinci bölümünde öyküler de var ama neden ‘deneme’?
Benim romancýlýðým da biraz deneyerek, el yordamýyla ilerleyen bir macera çünkü. Denemeye yakýn bir yaný var romanlarýmýn; çok klasik bir roman kurgusu içerdikleri söylenemez. Burada yazdýklarým da çok kolaylýkla bir romanýn içine girebilecek þeyler bence. Bir de benim zaten çok uzun zamandýr, adýna ‘Rüyalar ve Uyanýþlar Defteri’ dediðim defterlerim var. Bir sürü... Kitaplarýmý yatakta yazarým; belki de uykuyla uyanýklýk arasýndaki ara durumda olmak, birçok yükten beni kurtarýyor. Gündelik yaþamýn içine düþmeden önceki zamaný ne kadar uzatabilirsem, o kadar mutlu hissediyorum kendimi ve elim hafifliyor. Gündelik hayatýn biraz kenarýnda, dýþýnda durabilmek istiyorum hep. Sabahlarý gözümü açar açmaz yazdýðým cümleler var. Ýþte buradaki metinlerin çoðu o cümlelerden doðdu.

Rüya ve uyanýþ terimlerine, kitaptaki metinler ýþýðýnda baktýðýmýzda aslýnda bir taraftan da hiç uyanamadýðýmýz bir kâbusa iþaret ettiklerini söyleyebiliriz gibi geliyor bana.
Ýnsan ayný zamanda ýþýkla karanlýk, rüyayla uyanýþ arasýnda bölünmüþ bir varlýk. Geceleri gördüðümüz rüyalarý, sabahlarý, sanki toplu bir iç kararla unutuyoruz, unutmayý tercih ediyoruz. Çünkü rüyalarýmýzda kendimizi çok yabansý ve çýplak da olabilen türlü hallerde görüyoruz. Bu ürkütücü durumu unutup, toplumsal olarak kendimizin kurduðu hikâyeye dönmeyi seçiyoruz. Diyorum ki, galiba bütün o unuttuðumuz rüyalar intikamýný alýyor bizden; onlarýn sisi ve sesi, gündüzlerimize de karýþmaya baþladý, gündüzün gerçekliði rüyalarla örtüldü ve galiba biz artýk hep bir rüya halinde yaþýyoruz. Ýþin kötüsü, artýk ne gündüze uyanabiliyoruz ne de geceye. Artýk galiba topluca rüya görüyoruz.

Belki de artýk topluca bir þeyleri sezme haline geçmiþizdir.

Ya da þöyle diyebiliriz: Artýk kendi kiþisel rüyalarýmýzý göremeyecek kadar, bu ülkenin hikâyesiyle, kâbusuyla baskýlanýyoruz. Bu biraz da, ‘Kâbusu söyleyelim de üzerimizden bulutu kalksýn,’ demek gibi bir þey oldu.

Kitapta kadýn ve doða, baskýn iki tema. Ki, kendinizi de eko-feministlere ve eko-sosyalistlere yakýn hissettiðinizi söylüyorsunuz. Eko-feminizmi romantik bir çerçeveleme olarak yorumlayanlar var; sizin algýnýz nedir?
Dünyanýn neredeyse bir canlý olduðuna inan ve aslýnda doðaya eklenerek yaþamak isteyen insanlara yakýn hissediyorum kendimi. Benim mutluluk imgemle özgürlük imgem örtüþür; kendimi, vahþi doðanýn içinde tek baþýma gördüðümde, mutluluk ve özgürlük kavramlarýnýn da içini doldurmuþ oluyorum. Yanýmda hiç kimse yok... Neredeyse toplumsal olmayan, asosyal bir imgeyle karþý karþýyayým. Özgürlük dediðim zaman, hemen vahþi ve sonsuz ufuklu bir manzara açýlýyor gözlerimin önünde. Biz, sonsuzluðun ve doðanýn bir parçasýyýz. Bunun çok ferahlatýcý olduðunu düþünüyorum ama bu tabii, benim hissiyatým. Ben doða dediðim vakit, çevremdeki insanlar “Seni anlýyoruz ama bize çok uzak bir yerden konuþuyorsun,” diyorlardý. Romantik çerçeveleme dediðiniz belki de budur; kapýlmýþ bir doða rüzgârýna, kendi kendine sayýklýyor duygusu veren bir edebiyatçý! Ama giderek tabii duyarlýlýklar da farklýlaþmaya baþladý. Sonunda, bütün dünyada eko-feministler ve eko-sosyalistler, bir biçimde seslerini duyurmayý baþardý; insanýn doðayla iliþkisindeki saldýrganlýða karþý bir duyarlýlýk oluþturuldu. Ve hatta bunu bize o mücadeleci insanlar deðil de, doðanýn kendisi söylemeye baþladý önce.

Yazar kiþinin sesinden söz edebiliriz belki tam da bu noktada. Empatiyi aþan bir ses kullanmýþsýnýz; adeta doðanýn kendisini konuþturmuþsunuz. Doðanýn sesiyle rüya sayýklamalarý, bir tür efekt olarak kitapta yerini almýþ.
Zamanýnda yoksulluðun kendisi benim için felsefi bir hâl almýþtý. Sonra giderek ötekileþtirdiðimiz bütün varlýklar beni ilgilendirmeye baþladý. Onlarýn dünyada nasýl var olduðu meselesi... Yani insanýn köleleþtirdiði insandan, dilsiz yoksullardan öteki canlýlara doðru aktý gitti kalbim. Eðer dilsizleþtirilmiþ yoksullara bakmasaydým, dünyada var olan diðer varlýklara bir merak, bir ilgi, bir yakýnlýk duyabilir miydim, bilmiyorum. Þimdi hissediyorum ki, asýl öteki, tam da olamadýðýmýz þeydir. Baþka bir dili konuþan, baþka bir kültüre ait insandan çok, kuþlar, aðaçlar, bulutlar, deniz, kayalar ve aslýnda dünyanýn kendisi. Yani asla olamayacaðýmýz, dönüþemeyeceðimiz þeydir. Bizim dýþýmýzda var olanlar... Bu, empatiyi elbette aþan bir þeydir. Ben, diðer varlýklarla aramýzda sandýðýmýzdan çok daha fazla geçiþ olduðunu düþünüyorum. Aynýyýz aslýnda; giderek o aynýlýk duygusu aðýr basmaya baþladý düþüncemde: Ötekileþtirdiðimiz bütün diðer varlýklarla ‘ayný’yýz, ayný canlý organizmanýn parçalarýyýz. Þöyle düþünün: Sabah kalkýyorum, bir karýnca ordusu kendine olmadýk bir yerden bir yol açmýþ, büyük bir göç hareketine giriþmiþ. Ama benim gözüme minicik görünüyorlar ve eðer ben istersem, bahçedeki hortumu alýp onlarýn üzerine su fýþkýrtabilir, ölümlerine neden olabilirim. Bunu yapabilecek bir canlý olduðumdan tümüyle habersizler. Þu durumda, ben de baþka bir varlýðýn, varlýðýndan habersiz bir þekilde dünyadayým duygusuna kapýlýyorum. Biri de bizi öyle görüyor olabilir. Biz, kendimizi ne sanýyoruz?

‘Beyaz Aðaç’ta güzel bir cümleniz var: “Bizim onlarý gördüðümüz gibi, bizi de gören gözler var.” Giderek mistisizme kayar gibi misiniz?
Hayýr, hiç mistik deðilim. Var olana baktýðýmýzda, insanýn ýþýkla deðiþtiðini görürüz. Sözcüklerin çok da yeterli olduðunu düþünmüyorum. Hayýr, bu bir yolculuk... Ýnsan doðanýn içine çekildiðinde ve büyük bir dikkatle doðaya eklemlendiðinde zaten o sonsuzluðun bir parçasý haline geliyor. Aksi mümkün deðil. Ben, perdeleri olmayan bir evde, Ege’de, yamaçta, yattýðým yerden yýldýzlarý görerek uyuyorum ve sabah uyandýðýmda da ayný sessizliðin içine uyanmýþ oluyorum. Yirmi yaþýmdan beri de kitaplar yazýp, hayatýn anlamý üzerine, eziyet görmüþ insanlar üzerine bir kadýn yazar olarak düþünüyorum, bir canlý olarak bakýyorum. Hiç mistik deðil, çok çýplak. Varlýklarla kurduðumuz iliþki çýplak ve yalýn. Tabii böyle bir yerden baktýðýnýzda doða, anlamý siliyor. Rüzgâr esiyor ve bir sürü þey anlamsýz geliyor size. Diyelim ki, anlam eþiði yükseliyor. Kent içinde bir þey ifade eden birçok þey, doðanýn içinde anlamsýz bir hâl alýyor.

Dil meselesine gelince... Dille çok uðraþtým, biliyorsunuz. Bir gün bekliyorum ki, foklarýn sesi de müziðe girsin. Vahþi doðanýn sesi girsin müziðe... Yazýda da böyle olacaðýný düþünüyorum. Nasýl olacak bilmiyorum ama dille aslýnda iþim bitti gibi geliyor bana. Kaçýnýlmaz bir þekilde dil kullanýlmaya devam edecek ama giderek böyle bir farklýlýk da oluþacak. Dil, yetmiyor. Sadece gündüzün hikâyesine bakmak yetmiyor; sinemaya da gidiyoruz ki sinema da rüya halini yakalamaya çalýþýyor bence. Bu kitapta da rüzgârý, bulutu kullanarak, onlarýn sesini kullanarak bir dil yaratmaya çalýþtým, keþke doðanýn tüm sesini cümlelerimle duyurabilsem. Yani, artýk dile takýlmadan yazýyorum. Hani “Arife din gerekir mi?” derler ya, “Yazara da dil gerekir mi?” demek lazým belki de. Gerçekte yazara dil gerekmez; bir zamanlar öyle deðildi, dil bir engeldi benim için ve onunla cebelleþiyordum. Dili ‘yendim’ mi? Tam öyle deðil ama dile dolanmýyorum artýk, elim hafifledi.

‘Tülbent Sihirbazý’ndan söz edelim biraz... Bir özgürlük manifestosu bu metin ama bir diðer okumayla da bir tür savunma gibi. Türban konusunda yeterince anlaþýlmadýðýnýzý düþünüyor olabilir misiniz?
Anlaþýlmadýðýmý deðil, özellikle anlaþýlmadýðýmý, anlamamýþ gibi yaptýklarýný düþünüyorum aslýnda. Ýnsanlarýn türbanlarý beni ilgilendirmiyor aslýnda; istedikleri þeyi geçirebilirler kafalarýna. Ben sadece usul hakkýnda söz almak istedim. Yani usulen bir yanlýþlýk var; dil orada yanlýþ kuruluyor. Ve eðer ‘dil’le bir yalan söyleniyorsa, bir edebiyatçýnýn müdahale etmesi gerektiðini düþünüyorum. Ýnsanlarýn kafalarýný örtüp açmalarýný bir ‘yasal hak’ olarak görüyorum ben. Bu, toplumsal bir anlaþmadýr. Fakat bunu özgürlük sözcüðüyle bulandýramayýz. Ben özgürlüðü özgür býrakmamýz gerektiðini düþünüyorum ki bu nedenle söz alýyorum. Diyorum ki, özgürlük sözcüðünü rahat býrakalým ve bu meseleye bir ‘yasal hak’ meselesi olarak bakalým. Özgürlük tam da yasal haklarýn reddiyle ele geçirilebilecek bir þey çünkü. Kafa karýþtýrmayalým. Bir de, özgür olmak isteyenler, kapýlarý dýþarý doðru açar. Hapishaneden kaçmak isteyenler, tünelleri dýþarý doðru kazar. Kuþlar, kafeslerinin kapýlarýný dýþarý doðru açar... Oysa kafalarýnda türban olsun ya da olmasýn, üniversiteye gitmek isteyen insanlar, üniversitenin kapýsýný içeri doðru itmeye çalýþýyor. O kapýlarýn içi özgür mü ki, bu bir özgürlük hareketi olsun?

Aydýnýn aydýna sansürü
Kitabýn yayým aþamasý sanýrým sancýlý oldu. Süreçten söz eder misiniz lütfen?
Evet, kitap daha yayým aþamasýnda sansüre uðradý! “Rüyalar ve Uyanýþlar Defteri” için Turkuvaz Kitap’la bir sözleþme imzalamýþtýk. Yayým aþamasýnda dosyadan üç yazýnýn çýkarýlmasý ve bir yazýda geçen ‘türbanlý bebek’ lafýnýn sadece ‘bebek’ olarak kullanýlmasý önerilince, yayýnevlerinin hukuk bürolarý deðil, fikir evleri olduðunu söyleyerek dosyayý geri çekip sözleþmeyi iptal ettik. Ben, Memet Fuat’la, Türk edebiyatýnýn efsane editörüyle çalýþtým ve onca yýl içinde böyle bir sansür uygulamasýyla karþýlaþmadým. Otuz yýldýr romanlar yazýyorum ve düþüncelerimi de yazýlý ve görsel medyada açýk açýk söylüyorum. Bunu bir oto-sansür olarak yorumladým ve bu beni baþka türlü düþündürdü; aydýnýn aydýna sansürü, en kötüsü.

23.10.2009
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.

Bu tartýþmayý Facebook'ta paylaþabilirsiniz:
Facebook'ta paylaþ
0