ForumLevantenİzmir  Yeni Konu 

Resmi tarih tartışmaları -8- TÜRKİYE'DE AZINLIKLAR

09 Kasım 2009

hurkus

Resmi tarih tartışmaları -8-
  
TÜRKİYE'DE AZINLIKLAR

Editör
: Fikret Başkaya - Sait Çetinoğlu


Sunuş 

Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri de iktidarı gasp eden azınlık tarafından politik olarak zayıf düşürülmüş, dikkate alınmayan ve azınlık olarak tabir edilen ama aslında toplamda çoğunluğu teşkil eden gruplardır. Bu grupların değil kolektif hakları kişisel haklarından dahi söz edilemez. Resmi ideolojinin azınlık olarak algılayıp politik olarak dikkate almadığı ve aynı zamanda bu gruplardan gelen en küçük bir isteği de şiddetle bastırdığı ve cezalandırdığı bu zayıf düşürülmüş gruplara bakışını gündeme getirdiğimiz Resmi Tarih Tartışmaları dizimizin elinizdeki bu cildinde önemli bir sorunu her gruba mensup kişilerin merceğinden irdelemek istedik. Ulaşabildiğimiz grupların mercek altına alındığı çalışmayla ilk kez bu gruplar bu konuda toplu bir tartışmaya açılmaktadır.
 
Derlemede Türk etnisitesi dışında kalan unsurların resmi ideolojinin seyir defteri resmi tarihin seyrinde değerlendirdik. Egemen literatürde azınlık olarak tarif edilen bu grupları tek tek ele almaya çalıştık. Azınlık’tan kastımız sayıca az ve T.C.’nin kurucu anlaşması Lozan’da azınlık olarak tarif edilen unsurlar değildir. Siyaseten zayıf düşürülmüş unsurları azınlık olarak tarif ettik. Oysa iktidar azınlıktır. İktidar, bilindiği gibi sayıca az bir seçkin grup tarafından gasp edilir. Diğerleri zor da dahil olmak üzere çeşitli yollarla zayıf düşürülerek üzerlerindeki hegemonya pekiştirilir.
 
Türkiye’de azınlık terimi olumsuz bir niteleme olarak alınmaktadır. Bu anlamda bu derlemede yer alan grup ya da milliyetlerin azınlık olarak yer almaları en hafif deyimiyle kendilerince bir rütbe tenzili olarak algılanma riski taşır. Bu bakımdan çalışmaya başlarken bu riski göze aldık. Almak zorundaydık, konu toplu olarak tartışılmalıydı.
 
Türkiye gibi İmparatorluktan gelen çeşitli uluslara, ulus devletin gömleği oldukça sancılı ve acı bir şekilde giydirilmiştir. Bu gömleği adeta bir deli gömleği olarak görmek aslında daha doğru olur. İmparatorluktan gelen unsurlar Yeni Cumhuriyetin/Kemalizmin Türk ve Müslüman yurttaş projesinden*, bu halklar, acı, gözyaşı, baskı, sürgün, kovulma ve ölüme kadar giden bir yelpazeden paylarını almışlar ve halen de almaya devam etmektedirler.
 
Bu uygulamaları örtmenin, saklamanın da bir olanağı da yoktur. Öyle ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı çok yakın zamanda kürsüye çıkıp halklara uygulanan baskıların faşizme denk geldiğini, uygulamaların faşist yöntemler olduğunu açıkça itiraf etmek zorunda kalmaktadır. Başbakan bir yandna bunları söylerken, diğer yandan Gayrimüslim yurttaşların yaşadığı mahallelerde kapılara anlayamadığımız işaretler konulmakta bu işaretlere kimse sahip çıkmamaktadır. Bu işaretlerden sonra nelerin geldiğine yabancı olmayanlar haklı olarak tedirginlik içine girdiklerinden. Başbakanın sözleri havada kalmaktadır.
 
Politikacılar kürsüye çıktıklarında zenginlik, mozaik gibi kulağa hoş gelen sözler sarf edilmekle birlikte bu halklar en hafif deyimle ifade edersek asimilasyon betonu altına gömülerek üstlerine kalın Türk-Müslüman mermeri ile örtülmektedir. Bu bakımdan İnsanlık tarihinin en trajik olaylarının bu coğrafyada yaşandığını, bu coğrafyadaki halkların insanlık tarihinin en acı olaylarını bizzat üzerlerinde denendiğine bizzat bu halklar şahittir.
 
Uygulamalar bu coğrafyanın kadim halklarını asimile etmiş, kovmuş ve tüketmiştir. Gönüllü asimile olanların yaşadığı travma da başlı başına ayrıca incelenmesi gereken bir konu olmakla birlikte asimilasyona karşı direnen halkların başına gelenler de başlı başına insanlığa karşı işlenen bir suçun unsurlarını taşımaktadır. Bu halkların zorun en şiddetlisine uğramaları neredeyse kanıksanmıştır. Yeni Cumhuriyetin/Kemalizmin kurucu ideologlarından Mahmut Esat Bozkurt’un, Kemalizm rejimi milliyetçidir. Bunun anlamı kısaca şudur: “Herşey ve her şey Türk milleti içindir. İslamlık, insanlık, bundan sonra gelir.” sözleri aslında her şeyi açıklamaktadır.
 
Elinizdeki kitapta resmi ideolojinin seyir defteri resmi tarihte, ulus devlet adına bu coğrafyanın halklarına reva görülen uygulamalar ile bu halkların yaşam mücadelesine ışık tutulmuştur. Bu çok geniş tarihsel dilimde bir halklar mozayiği olan bu coğrafyanın halklarının serüvenini bir cilde sığdırmak tabii ki mümkün değildir. Biz sadece ulaşabildiklerimizle bu coğrafyanın halklarının acılarının tartışılmasına kanal açmak istedik. Bunları göz önüne serip uygulamaların sonlanmasını ve bir daha geri gelmemek kaydıyla yürürlükten kaldırılarak, uygulamalardan dolayı bu mağdur halklara karşı, sorumluların en azından bir özürün hala bir borç olarak ortada durduğunun ve bu özrün insanlık adına gerekli olduğunun altını çizmek istiyoruz.
 
Elinizdeki bu derlemede, politik olarak zayıf düşürülmüş halkların konumu ve sorunları bu halkların içinden gelen kişiler tarafından tartışılmaktadır. Derlemeyi hazırlarken özellikle bunu gözettik. Göreceğiniz gibi başardık da. Yaşanmışlıklardan örneklerin ve sözlü tarih çalışmalarının metinler içinde bolca yer alması derlemeye bir belgesel hüviyetini kazandırmıştır. Bu bakımdan elinizdeki derlemenin tarihi bir belge olduğunu söylemek mümkün. 

Mustafa Bayram Mısır’ın Lazlar’a dair makalesi, Beth-Sawoce & Bar Abraham’ın Asurlular’a, Donef’in Rumlar’a, Eken’in Kafkas Halklarına adaklanmış makalesi, Gündoğan’ın Kürtler’e ilişkin makaleleri tam da bir belgesele denk düşmektedir.
 
Azınlık konularında ilk ve örnek çalışmalarıyla tanıdığınız Zarakolu ve Maraşlı’nın makaleleri praksisle birlikte ayrı bir perspektif sunarlar. Etnik çalışmalarla tanınan akademisyenlerden Süvari, bu coğrafyadan kazınan Malakan halkına, Mertcan, ise Nusayrilere odaklıdır.

www.ethnologue.com’a göre Türkiye’de 36 dil konuşulmakta, hepsini üst üste koyduğumuzda aslında çoğunluktan söz ediyoruz. Amacımız bu çoğunluğun farkına varılması ve siyaseten zayıf grupların tartışılmasıdır. Umarız bir kanal açabilmişizdir. 


Sait Çetinoğlu
 

* Cumhuriyet de yeni değildir, 1908’den itibaren Sultanın bir hükmü kalmamıştır. 1908’den itibaren Sultanların fotoğraflarındaki yüzleri, ifadeleri “ben kimim?” sorusunun cevabını aramaktadır. Yurttaş Projesi de yeni değildir Abdülhamid’in ümmet projesinin bir versiyonudur. 

Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Bu tartışmayı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
Facebook'ta paylaş
0