Benim cennetim cehennem - Mutlu Tönbekici

27 Ocak 2010 14:33  

 

Benim cennetim cehennem - Mutlu Tönbekici

Cennet: Dışarıda kar yağarken uyandığın sıcak yatağın. Sevgilin de sarılmışsa sana, erken kalmak için de bir nedenin yoksa... Daha mutluluk verici, daha çiçekli, daha sarhoş edici bir şey var mıdır?

Cehennem: O yataktan bir türlü kalkamamak. Sevgili çoktan kalkıp gitmiştir, sen tek başına kalmışsındır, bir türlü kendine gelemezsin, o yatak kabus üstüne kabus gördüğün içi yılanlarla dolu bir bataklığa dönüşür. İçine çektikçe çeker seni. En başta duyduğun mutluluk derin bir suçluluğa dönüşür. Dünya gri olmuştur. Kendini vurmak istersin.

***

Cennet: Emeklilik hobisi olarak senin ıvır zıvır işlerinle ilgilenmeyi seçmiş tonton bir anne ve baba. Arabanın vergisini öderler, kütüphaneyi monte ederler, alet dolabını düzenlerler, senin için perdelik ve döşemelik kumaş bakar, numune getirirler, alırlar, diktirirler, asarlar, tesisatçının başında dururlar, bozuk ekmek kızartıcısının çakalın bilmemne bıraktığı yerdeki servisini bulup tamir ettirirler...

Cehennem: Bütün bunların değerini bilmediğini düşünüp sana kırılan, içlenen, darılan bir anne baba..

***

Cennet: Günümüz güzellik anlayışında ince bacaklı, dar kalçalı, geniş omuzlu uzunca bir kadın olmak.

Cehennem: 300 yıl öncesinin güzellik anlayışında yuvarlak hatlı, geniş kalçalı, dar omuzlu, minyon bir kadın olmak.

***

Cennet: Birine aşık olmak

Cehennem: O birinin sana aşık olmaması.

***

Cennet: Küresel ısınma imiş, Maçahel’e HES kuracaklarmış, Dalyan’daki kaplumbağalar azalıyormuş, darbe planlarıymış, ırkçılık almış başını gitmiş, millet birbirini boğazlıyormuş, Hrantmış, Dinkmiş, toprağa gömülü silahlarmış, lavabodan dökülen kızartma yağlarmış, laboratuar kimyasallarıymış, nükleer reaktörlermiş, balıktaki civaymış, özene bezene yaptığın kardan adamın başkaları tarafından bozulmasıymış, tarihi binaların tahribiymiş, yeşil alanların tek tek satılıp AVM yapılmasıymış, dünya güzeli kasabaların dünya çirkini şehirlere dönüşmesiymiş hiiiç umursamamak... “Bana ne, siz yaptınız, sizin çocuklarınız çekecek” demek ve Arjantin’e veya Vanuatu adalarına yerleşme planları yapmak...

Cehennem: Bütün bunları ve daha fazlasını umursamak, dert edinmek ve dertlene dertlene aynı ülkede yaşamaya devam etmek...

***

Cennet: 40 yaşına geldiğinde 18’inde hayal ettiğin yerde ve konumda olmak.

Cehennem: 40 yaşına geldiğinde 18’inde hayal ettiğin yerin ve konumun yakınında bile olmamak.

***

Cennet: Yeni bir yakın arkadaş edinmek.

Cehennem: Eski arkadaşlarını bile görememek.

***

Cennet: Bir esnaf çaycısının önündeki taburelere oturup güzel demlenmiş bir çayı ince belli bardakta içmek.

Cehennem: Lüks lokantada önüne fincanda sallama çay getirilmesi.

***

Cennet: İyi bir yemek, iyi şarap ve iyi bir seks.

Cehennem: O iyi şarabı bitirip arkasından kötü şaraplara geçip onları da fazla kaçırıp, iyi bir seksi geçtim iyi bir muhabbeti bile yapamayıp bütün gecenin tadını kaçırmak. Ertesi gün de akşamdan kalmanın bol bol cezasını çekmek.

***

Cehennem ne demek bilir misiniz peki? Kelime İbranice’den geçmiş Arapça’ya. İbranice’si “Ge Hinnom”. Gözyaşı vadisi demek. (ge: vadi, hinnom: gözyaşı) Kudüs yakınlarında bir vadi imiş. Hinnom Vadisindeki Moloh tapınağını MÖ 8. yüzyılda Kral Hosea yıkınca burası lanetli sayılmış ve vadi Kudüs kentinin çöplüğü olarak kullanılmış.

Cennet ise Aramice’den geçmiş Arapça’ya. Esas anlamı bahçe. Etrafı çevrili, korunmuş bahçe.

Ve işte günün sorusu, şefin çorbası: Hayatınız çöplüğe dönmüş bir “gözyaşı vadisi” mi yoksa etrafı çevrili bir bahçe mi?



Vatan
26.01.2010


 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0