Letafet

24 Temmuz 2009 20:08 / 2781 kez okundu!

 


Tiyatro Cef, Soner Olgun'un "Letafet" adlı oyunuyla 2008-2009 tiyatro sezonunda sahnelere merhaba dedi...

Derviş : Hüseyin Avni DANYAL
Letafet / Sibel : Zeynep GÜLMEZ
Genç Adam : Mert YAVUZCAN
Polis : Galip ARDAL
Yazan : Soner OLGUN
Yöneten : Murat KARASU
Dekor-Kostüm : Zuhal SOY
Işık : Yakup ÇARTIK
Koreografi : Cihan YÖNTEM
Müzik : Soner OLGUN 

“Ancak Rüyanda Gördüklerinle Süsleyebilirsen Hayatı, Gerçek Kazanan Olursun”

Bizlere insan olduğumuzu unutturan tüketim çağında, hızla tükettiğimiz insan ilişkileri ve günlük yaşamın yoğun temposunda göz ardı ettiğimiz duygularımız, değerlerimiz… Gün içinde durup beş dakika düşündüğümüzde eksikliğini hissettiğimiz, ama isimlendiremediğimiz, içimizde büyüyüp duran boşluk duygusu… Hızla tüketirken geçip gittiğimiz yerlerde kırıp döktüklerimize bir kez göz ucuyla bile baksak, insan olmanın farkına varacağız… Ne yazık ki, acımasız kapitalizmin kurbanları olarak duygularımızla hareket etmekten ölesiye korkup, paranın esaretine boyun eğiyoruz… Bu gönüllü bir kölelik oluyor insanlık için, ama körelen ve giderek ufalan duyguların yoksunluğunun zaman ilerledikçe onulmaz yaralar açtığını göremiyoruz… Biz kaybettiklerimizin değil, kazanamadıklarımızın ardından ağlıyoruz… Oysa ki , “Ancak rüyanda gördüklerinle süsleyebilirsen hayatı, gerçek kazanan olursun” diyor Derviş, Letafet’in bir sahnesinde… Kazanan olmakla değil, kaybeden olmakla övünüyor, çünkü “Eşyaya bağımlılık artınca, hayatla bağlantı azalır”… Neden yaşamın tadını cansız varlıkların saltanatına bırakalım ki… Nefes almak bize sunulmuş en büyük armağan, kendinizi mal varlığınızla tanımlamak yerine, yüklerinizden kurtularak sadeleşmeyi, sadeleştikçe de özgürleşmeyi istemez miydiniz?

Tiyatro Cef, “Letafet” in Koluna Girerek Uzun Soluklu Olmasını Umduğumuz Bir Yolculuğa Çıkıyor…

“Letafet”, Hüseyin Avni Danyal’ın girişimiyle kurulan Tiyatro Cef’in ilk oyunu, aynı zamanda da oyunun yazarı ve müzisyen Soner Olgun’un 1992 yılında yaptığı ilk albümünün adı… Hüseyin Avni Danyal, bu zamanda özel tiyatro kurmanın ve yürütmenin maddi-manevi zorluklarına aldırmadan Tiyatro Cef’i kurup, bu oyunu yazması için Soner Olgun’u teşvik eder… Ardından, tiyatro oyuncusu ve pek çok başarılı oyunun yönetmeni Murat Karasu’dan Letafet’i sahnelemesini ister. Tiyatro, oyun ve yönetmen hazırdır, ama İstanbul’da “tiyatro yapmak istiyorum” diyen herkesin başına gelenler Tiyatro Cef’in de başına gelir… Salon, kadro ve finans bulmak oldukça zordur, ama Zeynep Gülmez, Mert Yavuzcan ve Galip Erdem gibi yılmadan mücadele edecek oyuncular bulur Hüseyin Avni Danyal… Ayrıca, Yönetmen Murat Karasu, Dekor ve Kostüm Tasarımcısı Zuhal Soy, Işık Tasarımcısı Yakup Çartık, Koreograf Cihan Yöntem ve yazdığı oyunun müziklerini de besteleyen Soner Olgun gibi isimler Tiyatro Cef’e hayat verirler… Günümüzde özel tiyatroların güçlükle soluk aldığı düşünülürse, Tiyatro Cef, kurulma aşamasından bugüne yaşadığı sıkıntıları kuşkusuz geleceğe de taşıyacaktır. Buna rağmen, turne temsillerinde biletlerin sembolik denecek rakamlara satılması, Tiyatro Cef’in kadrosunun hayranlık uyandıracak kadar idealist tiyatroculardan oluştuğunu gösteriyor.

Oyunun Yazarı Soner Olgun ve İzmir G.S.F Tiyatro Bölümü’nün Dört Mezununu Buluşturan Oyun…

Tiyatro Cef, İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tiyatro Bölümü’nün dört mezununu aynı oyunda bir araya getiriyor… Tiyatro / Dramatik-Yazarlık Bölümü mezunu Soner Olgun, Tiyatro/ Oyunculuk Bölümü mezunu Hüseyin Avni Danyal ve Zeynep Gülmez ile yine Tiyatro / Sahne Tasarımı Bölümü mezunu Ayşe Zuhal Soy… Bu hoş tesadüf – belki de bilinçli seçim- İzmir turnesiyle şahlandı ve tiyatrocular, 2008-2009 sezonunda mezun oldukları kentte sahneye çıkarak, İzmir seyircisiyle buluşmanın mutluluğunu yaşadılar.

“Bütün Kazandıkların, Kaybettiklerinin Toplamı Kadardır”

Geçmişinde kendisini çok seven bir kadının kıymetini bilemeyen Derviş (Hüseyin Avni Danyal), çok para kazanmanın ve hızlı yaşamın büyüsüne kapılarak sahip olduğu değerleri görmezden gelmiş, sonunda da hem öğütlerini hiçe saydığı babasını, hem de sevdiği kadını kaybetmiş, hatalarının farkına vardığında da, eşyaya ve paraya olan bağımlılığından kurtulup, yapayalnız bir hayatı seçmiştir. Yalnız hayatında, sokaklarda yatmakta, ihtiyaçlarına göre tüketmeyi bilmeyen insanların atıklarıyla yetinmektedir. “Benim en büyük gücüm, mal varlığımın olmaması” diyen Derviş özelinde, insanların ihtiyaçlarından çok fazla tükettikleri, gerektiğinde bir insanın çok az şeyle yaşamını sürdürebileceği vurgulanıyor. Geçmişte yaptığı hataları, sade yaşayarak telafi etmeye çalışan Derviş karakteriyle, tüketim toplumlarına ve bu düzene alet olan bizlere yönelik bir eleştiri yapılıyor Letafet’te…

“Her Şey Senin Görebildiğin Kadar, Sen Göremiyorsan Karşındakinin Ne Kabahati Var…

Mert Yavuzcan’ın canlandırdığı, Metin Taşkaya adındaki Genç Adam karakteri de tıpkı bir zamanlar Derviş’in yaptığı gibi, kazandığı bol paranın esiri olup, gerçek sevginin ve sahip olduklarının kıymetini bilmemektedir. Eşiyle çok büyük bir aşkla evlenmiştir, fakat her şeyi hızla tükettiği gibi evliliğinden de sıkılmıştır. Bir hafta boyunca karısı Sibel’e (Zeynep Gülmez) sırtını kaşıtmak için yalvardığı halde, o bunu yapmayı reddetmiş, Genç Adam da bu gerekçeyle randevuevine gitmiştir. Randevuevi’nde Letafet (Zeynep Gülmez) adlı bir kadınla beraber olur, fakat ev polis tarafından basılınca Genç Adam kaçarak Derviş’in yaşadığı yer olan Hayal Sokağı’nda saklanır ve burada Derviş’le tanışır. Derviş, Genç Adam'ın ezip geçtiklerinin farkına bile varmadan son hızla sürdürdüğü yaşamında kendi geçmişini bulur ve sonrasında bir hesaplaşma ve sorgulama başlar…

“İnsan Canının Çektiğine Değil, Gönlünde Büyüttüğüne Hizmet Edermiş!”…

Genç Adam’ın eşiyle olan ilişkisinin nasıl olduğunu anlamamız için konulan bir anımsama sahnesinde Sibel’in kocasının sırtını kaşımama gerekçesini öğrenerek ona hak veriyoruz: “Aylardır benim saçımı okşamamış bir adamın sırtını kaşımak içimden gelmiyor” diyor Sibel… Oyunda, erkeğin veya kadının evlendikten sonra aşkına gösterdiği özeni ve heyecanı yitirmesi, bencillik nedeniyle rutine dönüşüp yıpranan ilişkiler, evli erkeğin karısına sahip olduğunu düşünerek artık onu kaybetmekten korkmaması gibi ortak sorunlar temelinde evlilik sorgulanıyor… Genç Adam için hayatta her şey o kadar sıradan hale gelmiştir, o kadar ilkesizleşmiştir ki, eşine sırtını kaşıtamaması gibi basit bir gerekçeyle bile randevuevine gider… Burada tüketim çağının insanı ne kadar köreltip duygusuz hale getirdiği vurgulanırken, aldatmak için geçerli bir sebep olması gerekmediğine, insanın bunu istedikten sonra kendisini inandıracak bir bahane bulmasının çok kolay olduğuna da değiniliyor. Bu noktada doğru bir sorgulama yapılsa da, geliri yüksek olan, genç ve yakışıklı bir adamın, ihtiyaçları için randevuevine gitmesi pek inandırıcı değil diye düşünüyorum. 

Biraz çevreye karşı duyarsızlığın, biraz popüler kültürün yönlendirdiği tüketim çılgınlığının, biraz aşk anlayışının, evliliğin ve biraz da evlilik aşkı öldürür yargısının sorgulandığı oyunda tema yüklemesi yapıldığını düşünüyorum. Buna karşın sorgulamalar, doğru noktalardan yakalanarak seyirciyi düşünmeye yönlendiriyor. 

Derviş'in etkisiyle gerçekleri görmeye başlayan Genç Adam'la Derviş'in bir sahnede yaptıkları "Aşk; insanın kendi kapasitesiyle ilgilidir", "Aşk; karşılıksız, beklentisiz sevebilmektir.", "Aşk; onun yokluğunda bile yanında olmaktır", "Aşkın en sihirli yanı, hiçbir karşılık görmesen bile sevebilmekmiş." türündeki aşk tanımları ile; popüler kültürün aşkı bile öğüttüğü, fakat her insanın, özündeki salt aşk duygusuna yenik düştüğü vurgulanıyor.
 
“Ancak Rüyanda Gördüklerinle Süsleyebilirsen Hayatı, Gerçek Kazanan Olursun”

Genç Adam için, Derviş'le geçirdiği gece değişim dönüşüm noktasıdır... Aslında tükettiğimiz tüm maddi-manevi değerlerin farkındayız, ama böylesi işimize geliyor belki de... Tüketimin esiri hayatlarımızda, pek çok şeyin değerini kaybettikten sonra anlıyoruz... Marifet; iş işten geçmeden önce harekete geçmek... İşte Derviş, hayalinde ulaşılmaz hale getirdiği Letafet adlı kadın figürü özelinde, kendi kaybettiklerine duyduğu özlemi büyütüyor... İlahlaştırdığı kadın; gerçekte bir zamanlar aşkına sahip olduğu, ama kıymetini bilemediği kadından kaynaklanan acının ve vicdan yükünün bir yansıması denilebilir. 

Tüketim çağı insanı o kadar duyarsızlaştırıyor ki; kendi kimliğine, benliğine bile yabancılaşıyor kişi... Örneğin; Genç Adam çöpün yanında düşürdüğü cüzdanından kimliğinin çalındığını bile fark etmiyor. Cüzdanı kaybettim paniği yaşıyor, bulunca da "neyse ki kredi kartları" duruyor diye rahatlıyor. Cüzdanından kimliğinin çalındığını bile fark etmeyecek kadar şuursuz bir gençle sadece kredi kartlarına bağımlı, kimliksiz hayatlar simgeleniyor. Burak Kut'un "Komple" adlı şarkısındaki "Komple Tikiyiz" sözü biraz popülist bir yaklaşımla kullanılmış olsa da, Genç Adam'ı tanımlamak için uygun bir ifade olmuş. Çünkü Genç Adam, tüketim çağında duygularını da köreltip tüketmiş olan, aşkı ve evliliği materyalist yaklaşımla yaşayan bir nesli simgeliyor. Genç Adam rolündeki Mert Yavuzcan, her ne kadar züppe ve özenti bir genci oynasa da biraz yapmacık bir oyunculuk sergiliyor. 

Gerek evlilikte istekleri hiçe sayılan kadın modeli Sibel rolünde, gerekse oyuna adını veren her erkeğin hayalindeki ideal kadın Letafet rolündeki Zeynep Gülmez, hem başarılı oyunculuğu, hem de estetik sahne duruşu ve güzelliğiyle göz dolduruyor. Ayrıca, seslendirdiği Soner Olgun bestesi Letafet şarkısıyla da sesinin güzelliğini ve dans yetisini sergileyerek, gelecekte yapılabilecek müzikal prodüksiyonlar için iyi bir seçim olabileceğinin sinyallerini veriyor. Letafet burada, işvesi, cilvesi, güzelliği ve erkekleri elde edebilme gücü ile her kadının olmaya zorlandığı, ideal olamadığı noktada tercih edilmediği kadın modelini simgeliyor... Böylece, erkek egemen toplumun, kadını kendi gibi olmaktan uzaklaşıp ona dayatılan çeşitli rollere bürünmeye zorlamasına gönderme yapılıyor. 

Derviş rolünde izlediğimiz Tiyatro Cef ' in kurucusu Hüseyin Avni Danyal, her zaman olduğu gibi bu oyunda da rolünün hakkını veren, başarısını pek çok kez kanıtlamış değerli bir oyuncu... Derviş'in geçmişteki pişmanlıklarını, seçtiği yalın hayatta kendine yeterek mutlu olmasını, azla yetinmenin hazzını öyle inandırıcı ve etkileyici bir şekilde yansıtıyor ki, o güzel ses tonuna, yalın, doğal ve bilge oyunculuğuna hayran olmamak elde değil... 

Polis rolündeki Galip Erdal, işinin başındayken bile her kadının peşinden gidebilecek yapıdaki göbeğini kaşıyan adam modeli için iyi bir seçim... Vurdumduymaz tavırları, içgüdülerinin peşinden gitmesi, çabuk kandırılabilmesi özelliklerini başarıyla canlandırıyor...

Mekan, Müzik ve Koreografi...

Letafet için soyutlanmış bir mekan tasarlanması yerinde bir düşünce olmuş... Hayal Sokağı adındaki herhangi bir sokak, sıradan hayatlar ve prototip insan davranışları için az dekor parçası ve aksesuarla yetinilmesi, sahne geçişleri için pratik çözümler bulunması, oyunun hayalle karışık gerçekliği için yerinde buluşlar olmuş. Kostümler de karakterlerin yaşam biçimine son derece uygun ve yalın olarak tasarlanmış... Dekor ve kostüm tasarımı için Zuhal Say'ı, oyunun soyut ve düşsel sahnelerindeki şiirselliği sağlayan etkileyici ışık tasarımından ötürü Yakup Çartık'ı tebrik ediyorum. 

Oyuna ilk albümünün adını veren ve her zaman olduğu gibi oyunu için de güzel müzikler besteleyen Soner Olgun'un hem eline hem de yüreğine sağlık... Oyunun yazarı ve bestecisi olarak hem müzik, hem de yazarlık adına Soner Olgun'un daha pek çok sahne yaratısını paylaşmayı umuyoruz...

Danslar, müzikler, ayrıca sahnede saksafon ve gitar çalınması rejiyi renklendirmiş... Dans sahneleri biraz uzun tutulmuş ve "Sevdikçe sevesin gelir, öldükçe ölesin gelir, Letafet'in koynuna girip de ölesin gelir..." sözlerinden oluşan Letafet şarkısı çok fazla tekrarlanmış olsa da, Cihan Yöntem tarafından yapılan koreografi genel hatlarıyla başarılı diyebilirim. 


Yönetmen Murat Karasu'yu ve oyunun tüm ekibini kutlarken, Letafet'i ve ekibin bundan sonra da sahnelemelerini umduğumuz tüm oyunlarını sevdikçe sevmenizi, izledikçe izlemenizi, Tiyatro Cef'in Letafet'in koluna girip de bir ömür boyu yaşamasını dilerim... 

İyi seyirler...

Başak SAKIZLIOĞLU
Metin Yazarı- Dramaturg

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.