Ýzmir Devlet Tiyatrosu'nun Usta Yazar Orhan Asena'ya Layýk Yorumu: 'Simavnalý Þeyh Bedreddin'

18 Aðustos 2009 19:30 / 2032 kez okundu!

 


1402-1412 yýllarý arasýný anlatan bu dönem oyununun, Þeyh Bedreddin’in fikirlerini hayata geçirmek uðruna isyanlarda can verenlerin memleketi Ýzmir’de sahnelenmesi, Ýzmir Devlet Tiyatrosu’nun oyun seçimi adýna ayrý bir gurur kaynaðý. 

"Herkes Ne Denli Kendi Efendisi Olursa O Denli Yücelir" 

Ýzmir Devlet Tiyatrosu, Orhan Asena'nýn 1968 yýlýnda yazdýðý "Simavnalý Þeyh Bedreddin" adlý oyunla çaðýnýn çok ötesinde olan bir kiþiliði sahneye taþýyor. Doðan Yaðcý'nýn yönettiði oyun, ikiliklerin yaratýldýðý ve körüklendiði günümüzde, “Sevgi tüm dinlerin ötesindedir" mesajýný veriyor. Asena'nýn bu destansý yaklaþýmlý oyunu, idealist bir tarihi kahramaný evrensel ve insani boyutuyla ele alýyor.

"Çaðýndan 500 Yýl Önce Dünyaya Gelmiþ ve Çaðýyla Çatýþmasý Olan Birey: Simavnalý Þeyh Bedreddin" 

Simavnalý Þeyh Bedreddin veya Simavna Kadýsýoðlu Þeyh Bedreddin olarak tanýnan Bedreddin Mahmut, Tasavvuf felsefesinin Vahdet-i Vücud okuluna mensup ünlü mutasavvýf ve düþünürüdür. Hayatý hakkýnda bilinenler büyük oranda torunu Hafýz Halil'in yazdýðý Menakýbname'ye dayanýr. Günümüzde, Yunanistan topraklarýnda bulunan Simavna kasabasýnda 1300’lü yýllarýn ortalarýnda doðmuþtur. Büyükbabasý Abdülaziz, Selçuklu soyundandýr. Menakýbname'ye göre son Selçuklu Sultaný III. Alaeddin Keykubad'ýn yeðeni ve veziridir. Babasý Ýsrail ise Rumeli'yi fethe giriþen ilk gazilerdendir, daha sonra Simavna kadýsý olur. Annesi Rum asýllý bir Hýristiyan iken Müslüman olan Melek Hatun'dur. Edirne'nin Osmanlýlar tarafýndan alýnmasýndan sonra aile buraya yerleþir ve Bedreddin eðitimine Edirne'de, babasýnýn yanýnda baþlar. Bursa ve Konya’da fýkýh, astronomi, matematik, mantýk, astronomi dersleri aldýktan sonra eðitimine Kahire’de devam eder. Sultan Berkuk'un sarayýnda geçirdiði üç yýl zarfýnda Hüseyin Ahlati ile tanýþýr ve düþüncelerinden etkilenir. Berkuk, Bedreddin ve Ahlati'ye birer Habeþ cariye sunar. Menakýbname'nin yazarý Hafýz Halil'in babasý Ýsmail'i, bu cariyelerden biri olan Cazibe doðurur. Diðer cariye Meryem ise, Bedreddin'in tasavvuf yolunda yol göstericisi olan Ahlati'nin öðretisini özümsemiþtir. Hüseyin Ahlati bir süre sonra Bedreddin'i Tebriz'e yollar. Burada Anadolu seferinden dönen Timur'la karþýlaþan Bedreddin, ilmiyle Timur'u ve maiyetini etkiler. Timur kendisiyle beraber gelmesini istese de Bedreddin bunu kabul etmez ve Kahire'ye döner. 

Ahlati ölümünden hemen önce Bedreddin'i halifesi ilan eder. Ancak müritlerinin bazýlarý buna tepki gösterir. Bedreddin altý ay sonra Mýsýr'ý terk ederek önce Halep'e sonra Karaman ve Germiyan Beyliklerinin topraklarýna gider. Gittiði yerlerde tanýnmaktadýr. Buradan Menderes Vadisi boyunca ilerleyerek Aydýn'a gelir. Menakýbname'ye göre, yolu üzerindeki Nizar köyünde en önemli müritlerinden Börklüce Mustafa ile tanýþýr. Daha sonra Tire üzerinden Ýzmir'e geçer ve ülkenin pek çok yerini dolaþtýktan sonra gittiði Edirne’de yedi yýl kalýr. Fetret Devri’ni yaþamakta olan Osmanlý Devleti’nde Musa Çelebi'yi destekler… Bedreddin, Osmanlý Devleti’nin içinde bulunduðu yönetim bunalýmýnda hiçbir zaman taraf olmamýþtýr. Ne Süleyman Çelebi’yi, ne Musa Çelebi’yi, ne de Çelebi Mehmet Han'ý desteklemiþtir. 

Musa Çelebi, fikirlerinden etkilendiði Þeyh Bedreddin’i kazasker yapmak ister, fakat Bedreddin “düzeni bozmamak için” teklifi reddeder. Ýleri görüþlülüðüyle bilinen Musa Çelebi, her türlü tepkiyi göze alýp, “birlikte düzeni deðiþtirelim” diyerek onu ikna eder. Böylece Bedreddin, herkesin eþit olacaðý bir dünya özlemini yaþama geçirebilmek için Kazasker olmayý kabul ederek, bu görev sayesinde Balkanlar’da yaþayan halkla yakýn iliþkiler kurar. Halktan yana biri olan Musa Çelebi, “Herkese kendi ektiði topraðý” ferman buyurduðu ve bu yolda Bedreddin’in görüþlerinden etkilendiði için çevresindekilerin tepkisini alýr. Musa Çelebi’nin tüm itirazlara raðmen Bedreddin’e itibar etmesinin nedeni; onun fikirleri uðruna ölecek biri olduðunu düþünmesidir. Bir süre sonar Simavnalý Þeyh Bedreddin, Musa Çelebi'nin, kardeþi Mehmet Çelebi karþýsýnda yenik düþmesiyle 1413' te ailesiyle birlikte Ýznik'e sürgün edilir, kendisine 1000 akçe maaþ baðlanýr. Mehmet Çelebi Bedreddin’i öldürtmez, çünkü onun düþünsel anlamdaki gücünün farkýndadýr; hatta oyunda, “Fikirlerini kanýyla sulamaya kalkarsa, bir Bedreddin’den bin Bedreddin fýþkýrýr” sözleriyle bu korku ifade edilmektedir. 

Bu sýrada Aydýn ve Manisa'da Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal'in yönettiði isyan patlak verince, Bedreddin kaçarak Ýsfendiyar Beyi’ne sýðýnýr. Sinop üzerinden Eflak'a gider. Daha sonra Edirne'ye dönmeye karar verir. Sultan Mehmet isyanlarýn baþýndaki kiþi olduðuna inandýðý Þeyh Bedreddin'i Edirne'ye varamadan ele geçirir. Bir heyet tarafýndan yargýlanan Bedreddin'in, malý ve ailesi korunmak þartýyla idamýna karar verilir. Serez çarþýsýnda asýlýr ve burada defnedilir. 

Þeyh Bedreddin Dönemi’ndeki Ýsyanlar… 

Simavnalý Þeyh Bedreddin’in, Kazaskerliði sýrasýnda kethüda olarak yanýna aldýðý Börklüce Mustafa, Bedreddin'in sürgüne gitmesiyle beraber Aydýn'a döner. Burada Osmanlý idaresinden memnun olmayan köylüleri ve yoksul derviþleri etrafýna toplayarak isyan eder. Ýsyanýn merkezi Karaburun Yarýmadasý’dýr. Ýsyaný bastýrmak üzere harekete geçen Saruhan Beyi’nin ordusu bozguna uðrar. Bunun üzerine Sultan Mehmet oðlu Murat ile veziri Beyazýt Paþa'yý bölgeye yollar. Ýsyan bastýrýlýr ve isyancýlar Börklüce Mustafa'nýn gözünün önünde kýlýçtan geçirilir. Börklüce Mustafa ise, bir deve üzerinde çarmýha gerilir ve ölüsü þehirde gezdirilir. 

Börklüce isyanýyla muhtemelen ayný zamanlarda, Manisa civarýnda Torlak Kemal liderliðinde bir isyan daha patlar. Daha küçük olan bu isyan da bastýrýlýr ve isyancýlar öldürülür. Bu sýrada Sinop üzerinden Eflak'a giden Bedreddin'in Edirne'ye dönüþ yolculuðunda, Osmanlý otoritesinin çok güçlü olmadýðý Balkan topraklarýnda da kaynaþmalar baþlar. Osmanlý ordusu bu isyaný da bastýrýr bastýrmasýna, ama etnik ve sýnýfsal ayrýmcýlýða karþý çýkan ilerici fikirleriyle tehlikeli olduðu düþünülen Þeyh Bedreddin, Börklüce, Ayasuluk ve Torlak isyanlarýný teþvik ettiði gerekçesiyle ölüme mahkum edilir.

“Herkes Ne Denli Kendi Efendisi Olursa O Denli Yücelir.” Diyen Simavnalý Þeyh Bedreddin’in Öðretisi… 

Bu sözün sahibi Þeyh Bedreddin'in bugün geniþ kitlelerce tanýnmasýnýn en önemli sebeplerinden biri Nazým Hikmet'in Þeyh Bedreddin Destaný adlý eseridir. Nazým Hikmet’in eserinde ve Orhan Asena’nýn bu oyununda görüldüðü gibi, modern Türk yazarlarý Þeyh Bedreddin'i sýnýf mücadelesinin öncüsü ve otoriteye isyan ederek sosyalist bir düzen kurmayý kendine amaç edinen cesur bir devrimci olarak yorumlamaktadýrlar. Bedreddin'in yaydýðý söylenen diðer önemli fikir, dinler arasýnda fark olmadýðý, bütün dinlerin eþit ve benzer ilkeler üzerine kurulduðudur. Kendisi Ýslam alimi olmakla birlikte annesi, eþi ve gelini sonradan Müslüman’lýðý benimsemiþ olan Hýristiyan’lardýr. Þeyh Bedreddin, “Sevgi tüm dinlerin ötesindedir” düþüncesinden hareketle Hýristiyan Balkan halkýyla da yakýn iliþkiler içinde olmuþ, dini ve kökeni ne olursa olsun herkesi kucaklamýþtýr, kaynaþtýrmacý Türk-Anadolu mistisizminin bir halkasý olarak görülebilir. Bu veriler göz önünde bulundurulduðunda, Bedreddin’in dinler arasýnda fark olmadýðýna inandýðý için bu düþüncesini yaymýþ olmasý mümkündür. 

Yazar Orhan Asena ve Yönetmen Doðan Yaðcý’nýn Bedreddin Yorumlarý… 

Simavnalý Þeyh Bedreddin, çaðýnýn anlayýþýna ters düþerek trajedi yaþayan bir kahraman. Bu yönüyle ele alýndýðýnda; Orhan Asena’yý böylesi destansý bir oyunu yazmaya iten etken kuþkusuz Þeyh Bedreddin’in hikayesinin dramatik boyutudur. Düþünceleri uðruna kurban olan çaðýnýn ötesindeki bu kiþilik, “Bana zarar gelirse benden gelir” diyerek kitaplarýný Nil Nehri’ne dökmüþtür… Özgür düþüncelerin cezasýnýn ölüm olduðu, hür iradeli insanlardan þeytan görmüþ gibi korkulduðu 1402-1412 yýllarý arasýnda, tüm dinleri kucaklayan güçlü insan sevgisini ve eþitlikten yana fikirlerini yaymaya çalýþan Bedreddin karakteri uç noktada bir cesaret örneðidir. “Kahraman” niteliðinin yaný sýra insani boyutuyla da Asena’nýn oyun kiþisi olan Bedreddin, günümüzden yola çýkýlarak sahneye taþýnmýþ… Tarihsel nitelikli konularý günümüze göndermeler yaparak dramatize eden yazar, düþünce özgürü oluþundan ötürü dýþlanan, hatta kurban edilen Bedreddin karakteriyle, tarihi bir gerçeði belgesel nitelikli olmaktan çýkartýyor, destansý bir kurguyla yansýtýyor. 

Son zamanlarda bir karakterin insani boyutuyla ele alýnmasý konusunda kavram kargaþasý yaþýyoruz… Asena’nýn Bedreddin karakteri sýkça yapýlan bir yanlýþa düþmemek için mükemmel bir örnektir aslýnda: Gerçek bir kahramanýn “insani yönlerini” anlatmak, onun “zaaflarýný” ön plana çýkartmak deðildir, eðer bir kahraman insani boyutuyla ele alýnacaksa, onun “yüreðindeki titreþimi” izleyiciye veya okura hissettirmek, karakter yaratmanýn temelidir. 

Oyunun Yönetmeni Doðan Yaðcý, Asena’nýn yarattýðý “gerçek kahraman” ýn içinde kopan fýrtýnalarý yüreðimize dokunarak yansýtýyor. Yönetmenin sahne yorumunun en büyük baþarýsý; sadece dönemsel ve yerel motifleri ön plana çýkartmayýp, Þeyh Bedreddin'i insani ve düþünsel boyutuyla ele almasý diye düþünüyorum. Bedreddin’in yaþadýðý dönemdeki toplumsal gerçeklerin günümüzle örtüþtüðü düþüncesiyle yola çýkan sahne yorumu, insanlar düþüncelerini özgür býrakmadýðý ve bakýþ açýlarý deðiþmediði sürece, çaðlar geçse de insanlýðýn trajedisinin deðiþmeyeceði düþüncesini ortaya koyuyor. 

“Sevgi tüm dinlerin ötesindedir” diyerek herkesi kucaklayan Þeyh Bedreddin, Müslüman köylüleri, Ahi’leri, Rumeli Hýristiyanlarý’ný ziyaret eder… Oyunun bu sahnelerinde gerek yerel motifler, gerekse yöresel aðýzlar, türküler ve giysiler titiz araþtýrmalarýn sonucunda sahneye taþýnmýþ… Dönem oyununu sahneye getirirken, gerçekliði ve inandýrýcýlýðý saðlamak adýna dramaturgi ve reji aþamalarýnda tüm detaylarýn titizlikle ele alýndýðý belli oluyor. Kalabalýk oyuncu kadrosuna raðmen, toplumsal tavýr (gestus) ve dilde birlik yakalanmýþ. Iþýk kullanýmý ve müziklerle saðlanan simgesel anlatým, Orhan Asena’nýn metnindeki þiirsellikle örtüþüyor, böylece sahnede destansý bir oyun izliyoruz. 

Oyunculuk… 

Simavnalý Þeyh Bedreddin’in yaklaþýk kýrk kiþilik oyuncu kadrosu genel olarak abartýsýz bir oyun sergiliyor. Simavnalý Þeyh Bedreddin’i canlandýran Özkan Gezgin, yalýn oyunculuðuyla dikkat çekiyor ve Bedreddin karakterinin, düþüncelerini hayata geçirmek yolunda egolarýndan sýyrýlmýþ mütevazý kiþiliðini baþarýyla canlandýrýyor… Özkan Gezgin, sadece bir sahnede gözden kaçan anlýk bir hataya düþüyor; iþlevsiz “Ninja Kaplumbaðasý” þapkalý üç meçhul kiþi tarafýndan kaçýrýlýrken, sanki arkadan yaklaþan tehlikenin farkýndaymýþ da þaþýrmamýþ gibi soðukkanlý olmak yerine, baþýna çuval geçirildiðinde biraz debelenmesi ve direnmesi daha doðru olurdu diye düþünüyorum. 

Mehmet Çelebi rolündeki Tamer Yýlmaz, gerek mimik kullanýmý gerekse sahne duruþuyla rolünün gerektirdiði sert görünüþlü, otoriter kiþiliði inandýrýcý ve ölçülü bir oyunculukla yansýtýyor. Tamer Yýlmaz da, Özkan Gezgin de, bu sezon Ýzmir Devlet Tiyatrosu’nun iki oyununda baþrolleri paylaþýyorlar… Her iki oyuncu da, Felatun Bey ve Rakým Efendi oyunundaki Felatun ve Rakým karakterlerindeki baþarýlarýný, Simavnalý Þeyh Bedreddin oyununda da sürdürüyorlar. 

Þuayip Ünsal, Musa Çelebi olarak rolünün hakkýný verirken, cariyeleri oynayan Hande Kýlýç ve Neþe zindan da dikkat çekici oyuncular arasýnda… Candaroðlu, Ýsfendiyaroðlu rollerinde Çaðatay Özçelik, Gazi Evrenuz Mevlana Haydar rolünde Cemalettin Çekmece, Börklüce Mustafa’da Mustafa Kýlýkçý, Bayezid Paþa ile 2. Mülteci rollerinde Fatih Paþalý, Köylü Aytaç Özgür, Rumelili Balýkçý Mete Tataroðullarý ve adlarýný sayamadýðým tüm oyuncularla dansçýlar reji bütünlüðü içinde son derece uyumlu ve ölçülü oyunlarýyla alkýþý hak ediyorlar. 

“Mal Mülk Ýcat Olundu, Dünyanýn Tadý Kaçtý” Diyen Bedreddin’in Felsefesine Uygun Yalýn Bir Sahne Tasarýmý ve Müzik... 

Oyunun müthiþ bir görsel þölen sunan dekor tasarýmý Kaan Güreþçi’ye, kostüm tasarýmlarý da Ebru Çulpan’a ait… Yaratýlan atmosferin þiirselliðini pekiþtiren önemli bir etken de, Kemal Gürgün’ün elinden çýkan ýþýk tasarýmý… Doðan Yaðcý’ya göre; Bedreddin’in, yaþamýn tüm renklerini aþan bir kahraman olmasýndan hareketle, sahne bembeyaz perdelerle kaplanmýþ… Perdelerin toplanýp indirilme þekli ve sahneye hakim olan beyazlýk, þiirselliði desteklerken atmosferi de hareketlendiriyor… 

Müziðe gelirsek, Orkestranýn sahne gerisinde bir yükselti üzerine yerleþtirilmesi müziðin etkisini arttýrýyor. Devlet Türk Müziði Konservatuarý Türk Halk Oyunlarý Bölümü’nde Öðretim görevlisi olan müzisyen Tarkan Erkan ve Barbaros Ünlü imzalý koreografi, de yalýnlýðý ile dikkat çekiyor… Yerel figürlerden yararlanýlarak oluþturulan dans düzeninde tüm dansçýlar uyumlu bir bütünlük içindeler. Ahiler’in “Emeðimiz haktýr, yolumuz haktýr…” türküsü ile Derbent Türküsü, ayrýca anlatýmý zenginleþtirmek için bestelenmiþ olan diðer þarkýlar, oyuncular tarafýndan baþarýlý bir þekilde seslendirilmiþ. Tarkan Erkan ve Barbaros Ünlü’ye ait olan koreografide yerel danslardan sade ve ölçülü bir þekilde yararlanýlmýþ. Geleneksel enstrümanlarýn kullanýlmasý da, oyunun özünü destekliyor. Böylece, Yönetmen Doðan Yaðcý’nýn yorumu, evrensel boyutuyla ön plana çýkan Simavnalý Þeyh Bedreddin oyununu amacýna ulaþtýrýyor. 

Yine yerel motiflerden yararlanýlarak modern çizgiyle tasarlanmýþ olan kostümler de, toprak tonlarýnýn ve doðanýn renklerini estetik bir þekilde simgelerken, Þeyh Bedreddin’in köylüye verdiði deðeri ön plana çýkartýyorlar. Kostümlerde toprak tonlarý kullanýlarak yumuþak geçiþler saðlanmýþ, böylece oyunun pek çok yerinde sahnenin saðýnda, solunda, ortasýnda duran köylüler, birer yaðlýboya tablo gibi son derece estetik görüntüler oluþturuyorlar. 

Þeyh Bedreddin’in kaçýrýlma sahnesi ise, hem kostüm, hem de oyunculuk açýsýndan oyun bütünlüðünü bozan sorunlu bir sahne… “Karar vermeli… Yarýn çok geç… Saat çok geç…” þeklindeki þarký sözlerinin yer aldýðý üçlü dans sahnesinde, Bedreddin’i kaçýran kiþilerin, Ninja Kaplumbaðalar gibi görünen baþlýklarýna bir anlam veremedim... Kostüm ve aksesuarlarda soyut anlatýmdan yararlanýlmadýðý halde, neden böyle tuhaf baþlýklar tasarlandýðýný anlamak güç. Gizemli olmak hedefleniyorsa, oyunun yöneliþiyle ilgisi olmayan grotesk görünümlü baþlýklar yerine, oyunculara daha iþlevli bir kamuflaj yapýlabilirdi diye düþünüyorum. 

Son Söz… 

1402-1412 yýllarý arasýný anlatan bu dönem oyununun, Þeyh Bedreddin’in fikirlerini hayata geçirmek uðruna isyanlarda can verenlerin memleketi Ýzmir’de sahnelenmesi, Ýzmir Devlet Tiyatrosu’nun oyun seçimi adýna ayrý bir gurur kaynaðý. Kýrk kiþilik oyuncu kadrosu, on kiþilik orkestrasý ve teknik ekibiyle birlikte yaklaþýk altmýþ kiþinin emeðiyle sahneye konan bu baþarýlý oyunun tüm kadrosunu Doðan Yaðcý özelinde tebrik ediyorum. 2009-2010 Tiyatro Sezonu’nda da repertuarda olmasýný umduðum oyun için iyi seyirler…

Baþak SAKIZLIOÐLU
18.08.2009

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.