Bana doğru uzanan el... - Yasemin Çongar

20 Ocak 2013 21:10  

 

Bana doğru uzanan el... - Yasemin Çongar

Yasemin Çongar: 1995’te annem kanserden öldüğünde, “Kimse ölmez biliyorsun” demişti bana, “sadece giderler...” Birand gitti

Cama yapışıp kaldı ikindi yağmuru. Damla damla. Bulutları tepemize topladığı gibi, hızla da dağıtan lodos şehrin renklerini değiştiriyor. Akşam yakın. Dört mevsimlik bir gündü sanki. Öyle şaşkın bir hava. Birand toprağın altında şimdi.

“Kız nasılsın” diye başlayan o şen konuşmalar olmayacak artık. Birand gitti.

Derya Sazak aradı. “Birand için yazmak istersen, gazete sana açık” dedi telefonda. Boğazım düğümlendi.

Birand da böyle şeyler yapardı; “Gelmek istersen ekran senin. Çık anlat... Gel şu seyahate birlikte gidelim, yayınları ikimiz yaparız, çok eğleniriz... Falancayla söyleşi ayarladım, gel yanıma otur, sırayla soralım.”

Uzanan bir eldi Birand. İstediğimde tutabileceğim, tutunabileceğim. Bana verdiği his buydu. Her zaman.

Birand’ı yirmi beş yıl önce tanıdım. Brüksel’de, Avrupa Komisyonu’nun Türkiye ile ilgili bir açıklamasını beklerken, kalabalık salonda, yanıma geldi; “Ben Mehmet Ali Birand, Cumhuriyet’teki haberi sen yazmışsın. İmzan yoktu ama sorup öğrendim. İyi haber. Tebrik etmek istedim.” Şaşırmıştım. 32. Gün’ün Tanrısı, isimsiz bir gazeteciyi arayıp buluyor, kutlamaya geliyor.

O çok yapardı böyle şeyleri, sonradan öğrendim. “Bravo” derdi, “helal olsun; kıskandım; yaşşa be kız!”

En son gazeteden ayrıldığımda konuşmuştuk. Nasıl cömertti sözlerinde, nasıl sıcak. Sonra bir mesaj göndermiş telefonuma, ona bakıyorum şimdi: “Ahmet’le ne zaman isterseniz gelin, gülelim” diye bitirmiş.

Gidemedik.

Habere ve hayata iştahlı bir adamdı Birand. İmrenilecek bir heyecanla çalışır, insanın içini kamaştıran bir haz alırdı yaşamaktan. Uzattığı eli tuttuğunda, aynı heyecanı sen de hisseder, aynı hazza sen de varırdın.

Kendine ait bir ışığı vardı. Onun yanında sen de ışırdın.

1995’te annem kanserden öldüğünde, “Kimse ölmez biliyorsun” demişti bana, “sadece giderler...” Birand gitti.

Gökler de şaşırdı sanki buna. Bütün gün bir açtı bir kapadı. Artık akşam. Artık lacivert.

Kendine ait bir ışığı vardı Birand’ın, içinden bin bir rengin kırıldığı bir ışık.

O renkleri çok özleyeceğim.

Milliyet

Son Güncelleme Tarihi: 21 Ocak 2013 00:36

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0