Arap Baharına kara diyenler, sizin baharınız kara değil mi?

21 Eylül 2011 00:23 / 1738 kez okundu!

 


Arap Baharı devam ediyor. Onlarca yıllık diktatörlüklerin toplumsal hareketlerle alaşağı edilme çabaları bölgede demokrasinin yaygınlaşması adına sevindirici elbet.

Yine de birileri ısrarla yaşananları es geçmek için ellerinden geleni arkalarına koymuyorlar. Olanları ‘emperyalist oyun’ diye nitelendiriyorlar…

Baharın rüzgârına kapılmış ülkelerin kanlı diktatörlerini sıkılmadan anti-emperyalist ilan ediyorlar.

Yetmiyor, katliamcı ordularını yurtsever olarak addedenler dahi var.

Bu çabalar en basitinden sokaklara dökülmüş halkların yaşadıkları acılarla alay etmek gibi geliyor bana.

Bıçağın kemiğe dayandığı yerde ayağa kalkmaya çalışan insanların iradelerinin sıkılmadan küçümsenmesi nasıl bir şey?

Onlarca yıldır üzerlerinde dilediklerince at oynatan firavunları alaşağı etmek için sesini çıkaranların karalanması nasıl bir pervasızlık?

Ya onca zamandır 'umutsuz halklar' diye aşağılanan insanların daha fazla özgürlük için bugün sokaklara taşan eylemlerinin kirletilmesi neyin nesi?

Bu tepeden bakmacı, köksüz, haksız tavırlar ağızlarından düşürmedikleri ‘anti-emperyalist olmak’ ile de fena halde çelişirken üstelik.

Öyle ya her anti-emperyalist mücadelede işgalcilere, işbirlikçilere karşı ayağa kalkmış olanlar hep aynı senaryo ile kirletilmez mi?

Zulme başkaldıranlar her defasında 'birlik-beraberliği bozmaya çalışanların oyununa gelen, kökü dışarıda kimseler’ olarak suçlanmazlar mı en basitinden?

Ne farkı var şimdi bu ‘Arap Baharı'ndan çıksa çıksa ancak zemheri çıkar’ diyen gudubet kuşlarının yaptıklarının, iktidarın ellerinden kaydığını gören zalimlerin yaptıklarından?

Şu komedinin vehametine bakar mısınız?

Mazlum, zalimin ettiğine dayanamayıp ayağa kalkmış, efendiler yatıp kalkıp 'bu emperyalistlerin bir oyunudur' diyorlar...

Oh ne ala…

Sen sırça köşkünde hayatı kötü okuyacaksın diye insanlar zulme itiraz etmeden yaşasınlar, öyle mi?

Neymiş, ‘zalim firavunlardan kurtulacaksınız ama emperyalist oyunlara geleceksiniz, durum daha kötü olacak.’

Haydi oradan!

Topunun canı cehenneme…

Ve de merak edilmesin hiç, firavunlardan kurtulmayı öğrenenler, elbet emperyalistlerden de kurtulmayı becerirler günü geldiğinde.

Hayat sırayla öğretir öğreteceğini, parayla değil.

Zaten görecek kadar yaşarlarsa, bu halklar sıranın emperyalistlere geldiğini de gösterecek onlara…

Peki, nedir Arap halklarının sokaklara dökülmüşlüklerinin ısrarla kaale alınmamasının ya da çirkince kirletilmeye çalışılmasının nedeni?

Ne istiyor bu efendiler?

Diğerlerini bir kenara bırakalım, Türkiye'deki redcilerin derdi basit.

Sadece kendi ülkelerinde statükonun etkisizleştirilmesinden duydukları derin üzüntüden kaynaklanıyor bu tavırları.

Gücün, statükonun gölgesinde palazlanan bir solculuk böyle bir şey işte.

Ne zaman ki statükonun elinin zayıfladığını görse garip bir şekilde ondan yana tavır aldı ve alıyor bizimkiler.

Söylemleri farklı da olsa, hatta zaman zaman o statükonun zulmüne kendileri de uğramış olsa arızalı bir anti-emperyalistlik, yurtseverlik, ulusalcılık damarı var onlarda.

O yüzden de bu türden ucubelikler kolayca ortaya çıkabiliyor maalesef.

Arap ülkelerinde olanları ters yüz etmekten kendilerini alıkoyamamalarının sebebi de ‘Niye statüko yıkılıyor.’

Çünkü onlar için ha Türkiye ha Suriye ha Libya, fark etmiyor… Statükonun yıkılması kötüyse her yerde kötü olmalı, mantık bu kadar düz.

Ya da statükonun etkisizleştirilmesi biz de emperyalist bir oyun ise her yerde de böyledir, bu kadar basit onlar için.

Ergenekon, Balyoz, İnternet Andıcı gibi davalar nedeniyle ordunun itibarı sarsıldı ya ordu ve askeri çağrıştıran her şeyi kafadan yurtsever ya da antiemperyalist ilan etmeleri de ondan.

Derin bir psikolojik şartlanma içindeler. Öyle bir şartlanma ki sınır dahi tanımıyor artık.

İçeri alınan generallerin emperyalist bir oyunla içeri alındıklarını ve her birinin yurtsever olduğuna inanıyorlar ya, Suriye'nin katliam yapan ordusunu dahi bizde olduğu gibi 'peygamber ocağı' olarak tanımlayabiliyorlar.

Hatta Suriye ordusunun ya da Kaddafi'nin fedailerinin de benzer argümanlarla emperyalist bir kumpas içinde yıpratıldıklarını yazanları bile var.

Bir zamanlar savundukları (hala da kullanabildikleri) sol argümanları inkâr edercesine davranmaktan zerre rahatsızlık duymamaları statüko ile aralarında var olan o göbek bağı.

O yüzden de kör bir ret cephesinden hayata yumruk sallıyorlar.

İçinde bulundukları kör dövüşü doğal olarak Türkiye'nin, bölgenin ve de dünyanın nasıl bir dönüşüm içinde olduğu gerçeğine es geçirtiyor onları.

Oysa Arap Baharı, iktidarlarını Tanrı'nın lütfu sayan egosu gökyüzüne dokunan kanlı diktatörlerin öyle ya da böyle tarihin çöplüğüne gönderilmelerini amaçlayan bir ayağa kalkış.

Analarının ak sütü kadar içten ve saf bir iradeyle geliştirdikleri bir 'Yeter artık!' feryadı.

Ha sonunda sesini çıkaran bu insanlar çok mu biliyorlar nereye gittiklerini? Yok, sanmıyorum, çok da gerekmiyor zaten…

Peki, içlerinde emperyalist düşlerin, ellerin, ayakların olmadığını söylemek mümkün mü? Hayır, büyük olasılıkla onlar da meydanlar da boş durmuyorlar.

Lakin iyilerin mücadelesinden yararlanmaya çalışan art niyetlilerin var olması değişim ve dönüşümün geciktirilmesini mi gerektiriyor?

Onlar var olacak diye kendi zalimlerinden kurtulmaya çalışan insanlar zulmün altında inlemeye devam mı etsinler yani?

Ya da sonunda silkelenip kendine gelen insanların iradeleri çarçabucak kirletilmeli mi?

Tabii ki hayır...

Ama bizim baharları kirletmeye alışkın efendiler bunları görecek denli doğru bakamadıkları için hayata, işleri güçleri ayağa kalkana çamur atmak.

O yüzden de bütün küçümseme, aşağılama, kirletme çabaları en basitiyle insanların verdikleri mücadeleye saygısızlıktan öte bir anlam ifade etmiyor.

Ya da zalimlerin boyunduruğu altında inleyen mazlumların ayağa kalkmaya çalışma çabalarına ihanet etmekten.

Lakin ne kadar atılırsa atılsın güneşin çamurla kaplanmayacağını bilenler de biliyor elbet.

Hele de boğazlarına kadar çamura bulanmışların güneşi çamurla kapladığına insanlık hiç şahit olmamışken.


Baki MURAT

20.09.2011

Son Güncelleme Tarihi: 28 Eylül 2011 14:13

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.