"Satyagraha" Ve Gandhi'nin "Tuz Yürüyüşü" - Ayşe Hür

05 Ağustos 2007 17:01 / 4061 kez okundu!

 

“Bizi yok edecekler şunlardır: İlkesiz siyaset; vicdanı sollayan eğlence; çalışmadan zenginlik; bilgili ama karaktersiz insanlar; ahlaktan yoksun iş dünyası; insan sevgisini arka plana itmiş bilim; özveriden yoksun din anlayışı.” İngilizl

Asıl adı Mohandas Karamçand olan Gandhi’nin mücadelesi sanıldığı gibi Hindistan’da değil, bir Hindistan şirketinin çalışanı olarak 1893’te gittiği Güney Afrika’da, Natal’da başlamıştı. Çıktığı bir mahkemede kendisinden geleneksel Hint giysisini üzerinden çıkarması istendiğinde ilk kez ırk ayrımcılığı ile yüz yüze gelen Gandhi, elinde birinci sınıf bileti olmasına rağmen kendisini siyahlar tarafından kullanılan üçüncü sınıfa zorla oturtmaya kalkan kondüktör ile tartışarak trenden atıldıktan ve otobüste bir beyaza yer vermeyi reddettiği için şoför tarafından tartaklandıktan sonra sivil itaatsizlik fikri üzerine düşünmeye başladı. 1906’da, Güney Afrika Hükümeti, Hint kökenlilerin özel bir kimlik taşımalarını öngören bir kararnameyi kabul edince, 11 Ağustos’ta Johannesburg’da düzenlenen büyük bir protesto gösterisinde ilk kez “Satyagraha” (gerçeğe kendini adama) ilkesine atıfta bulundu ve taraftarlarını şiddet içermeyen eylemlere davet etti.



Gandhi, Satyagraha'yı şöyle özetliyordu: “Cesurca çekilen gerçek acılar, bir taşın kalbini bile yumuşatabilir.” Satyagraha’nın yol haritası ise şöyleydi: Önce bir haksızlık tespit ediliyor ve onun yasakladığı şey bulunuyordu. Sonra bir grup bu yasağı deliyor ve tutuklanıyordu. Tutuklamalardan sonra Gandhi kitleleri eyleme çağırıyor, çağrıya uyan kitleler yasayı çiğniyor ve tutuklanarak hapse atılıyorlardı. Hapiste de boş durmuyorlar ve açlık grevi yaparak seslerini duyurmaya çalışıyorlardı. Bir süre sonra tutuklu sayısının artması yüzünden hapishaneleri kontrol etmekte zorlanan hükümete yasayı kaldırma çağrısında bulunuluyordu. Hükümet durumun sürdürülemez hale geldiğini görüyor ve yasayı kaldırıyordu. Henüz yeterince olgunlaşmamış da olsa, Satyagraha yöntemi işe yaradı ve 1915’te Güney Afrika Hükümeti, Britanya ve Hindistan’ın da baskısıyla, Gandhi ile uzlaşma için masaya oturmak zorunda kaldı.



Bu kısmi başarıdan sonra ülkesine dönen Gandhi 1918 yılında Bihar Eyaleti’nde aynı yöntemleri izleyerek on binlerce fakir çiftçi, köylü ve serfi örgütleyerek sivil direnişin içine soktu. İngilizler kendisini tutukladı ancak yüz binlerce kişi bu saldırıyı protesto ederek cezaevini sarınca serbest bırakılan Gandhi’ye “Bapu” (Baba) ve “Mahatma” (Yüce Ruhlu) diye seslenilmeye başlanması bundan sonra oldu. 1919’da Gandhi taraftarları tüm İngiliz ürünlerine karşı boykota başladılar, hükümet görevlerinden istifa ettiler, mahkemelerin yetkisini reddettiler, çocuklarını okula göndermediler. Bu eylem ülke çapında büyük başarı kazandıysa da, 10 Mart 1920’de Gandhi “ayrılıkçılık” suçlamasıyla tutuklandı ve sekiz yıl hapse mahkum oldu. Fakat iki yıl sonra kamuoyu baskısına dayanamayan İngiliz idaresi tarafından serbest bırakıldı.



1920’li yıllar sadece İngilizler ve Hindular arasında değil, Hindular’la Müslümanlar arasındaki gerginliklerle geçti. 1928’de Hindistan’a bir yıl içinde dominyon statüsü verilmesi teklifine İngilizler’in olumlu cevap vermemesi üzerine önce Hindistan Ulusal Kongresi, 26 Ocak 1930’da bağımsızlık ilan etti, 12 Mart’ta da Gandhi ve 78 yoldaşı (“satyagrahis”) ünlü “Tuz Yürüyüşü” ne başladı.



Yürüyüşün amacı, 1762 yılında Doğu Hindistan Kumpanyası’nın mirası olan ve yılda 25 milyon pound’luk vergiye kaynaklık eden Tuz Yasası’nı ihlal etmek için denizden tuz çıkarmaktı. Yürüyüş kolunda kadın yoktu çünkü Gandhi, kadınların varlığının İngilizler’i şiddete başvurmaktan alıkoyacağını, dolayısıyla kışkırtma işinin başarıya ulaşamayacağını düşünüyordu. Gujarat Eyaleti’nin başkenti Ahmedabad yakınlarındaki Sabarmati Ashram’dan yola çıkan heyete yolda binlerce kişi katıldı. Hint Okyanusu kıyısındaki Dandi köyüne kadarki 388 kilometrelik mesafeyi çıplak ayakla 24 günde kat eden Gandhi, 6 Nisan sabahı İngiliz polislerinin şaşkın bakışları arasında denize yürüdü ve çamura karışmış bir topak tuzu avuçlarına alarak tatlı suda yıkadı. Böylece ünlü Tuz Yasası’nı ihlal etmiş oldu. Ardından Gandhi’nin çağrısına uyan binlerce köylü deniz kıyılarına akın ederek tuz çıkarmaya başladılar. Gandhi ve 60 bin eylemci hapse atıldı ancak yasa da işlemez hale getirildi.

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
01 Ekim 2009 00:26

ERTUĞRUL BARKA

Mahatma GANDHİ hakkında türkçe telif eser sayısı sadece ikidir. İnanılmaz amma gerçek. Mahatma'ya ilgisiz bir toplumuz.Sivil itaatsizliğin dünyadaki en önemli önderlerinden biri hakkında Türkiye''de araştıran ve yazan yok. 
Himsa, sanskritçede şiddet;  Ahimsa ise, şiddetdışı demektir. Bunlar biliniyordu.Amma şiddet dışı eylem neydi ve nasıl yapılabilirdi? İşte Mahatma GANDHİ'nin toplumsal tarihe katkısı budur: SATYAGRAHA (şiddetdışı eylem). Yazıda bununla ilgili tuz eylemi örneği veriliyor. Bir başkası ise, İngiliz Veliaht Prensi Hindistan'a geziye geldiğinde, "hiçbir Hintli evinden çıkmasın..." diye direniş talimatı veriyor. Evden çıkmamak suç mu? Değil. İşte satyagraha bu. Şiddet ve hukuksuzluk içermeyen eylemler.
Yazarı, bu konuyu işlediği için kutlarım.
Ertuğrul BARKA

Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.