Lozan, Þark Islahat Planý ve Kürtçe

21 Ekim 2012 15:31 / 1967 kez okundu!

 


12 Eylül günü, 58 cezaevinde 483 PKK ve KCK tutuklusunun baþlattýðý açlýk grevlerinin bir arka planý var elbet.

12 Eylül 2012 günü, 58 cezaevinde 483 PKK ve KCK tutuklusunun "Abdullah Öcalan'ýn saðlýk, güvenlik ve özgürlük koþullarýnýn yaratýlmasý, anadilde savunma ve eðitim hakkýnýn tanýnmasý" talepleriyle baþlattýklarý süresiz açlýk grevleri 40. gününe girdi. Süresiz açlýk grevi, bir insanýn talepleri yerine gelinceye kadar kendi varlýðýný adým adým ölüme götürmesi anlamýna geliyor. Bu arkadaþlarýn ölüm yolculuðunu kimimiz acý çekerek ve yetkilileri bu trajediyi durdurmak için bir þeyler yapmaya davet ederek; kimimiz sadece acý çekerek, kimimiz hem acý çekerek hem kýzarak, kimimiz sadece kýzarak, kimimiz tepkisiz 40 gündür izledik, izliyoruz. Kimimiz farkýnda bile deðiliz belki. Ben ne yapacaðýný bilemeden acý çekerek izleyenlerdenim. Davasý uðruna canýný feda etmeye hazýr olanlara sonsuz saygý duyuyorum ama bir dava uðruna ‘ölüme yatma’ yöntemini desteklemiyorum. Ama karar alýcýlarý, bu trajediye karþý duyarlý olmaya, eylemcilerin haklý taleplerine en kýsa zamanda cevap vermeye çaðýrýyorum.

Çevremden, sosyal medyada yazýþtýðým kiþilerden veya bana yazan okurlardan “Kürtçe hiçbir zaman yasak olmadý ki, mahkemelerde de sadece resmi dil kullanýlýr, bu adamlarýn derdi ne?” türü sözler duyuyorum. Buradan anlýyorum ki, özellikle gençler, Cumhuriyet tarihi boyunca Kürtçeye konulan yasaklardan haberdar deðiller. Bu yüzden, bu hafta Cumhuriyet tarihinin bu konudaki siciline bir göz atalým diyorum.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu unsurlarýndan 1923 tarihli Lozan Barýþ Antlaþmasý’nýn 39. Maddesi’nin 4. Fýkrasý (ki Türk tarafýnýn önerisi ile eklenmiþti) “Herhangi bir Türk uyruðunun, gerek özel gerekse ticaret iliþkilerinde, din, basýn ya da her çeþit yayýn konularýyla açýk toplantýlarýnda, dilediði bir dili kullanmasýna karþý hiçbir kýsýtlama konulmayacaktýr” derken, 5. Fýkrasý “Devletin resmi dili bulunmasýna raðmen, Türkçeden baþka bir dil konuþan Türk uyruklarýna, mahkemelerde kendi dillerini sözlü olarak kullanabilmeleri bakýmýndan uygun düþen kolaylýklar saðlanacaktýr,” diyordu. Kýsacasý, Lozan Barýþ Antlaþmasý, kâðýt üzerinde Türkiye Cumhuriyeti uyruklu (vatandaþý) bir Kürt’ün, Kürtçe gazete çýkarmasýný, Kürtçe televizyon yayýný yapmasýný, Kürtçe seçim propagandasý yapmasýný, mahkemede Kürtçe savunma yapmasýný mümkün kýlýyordu.

Þark Islahat Planý, Madde 14

Lozan’ýn bu maddeleri ne yazýk ki baþýndan itibaren uygulanmadý ama Kürtçe konuþmanýn cezalandýrýlmasý fikri 13 Þubat 1925’e patlak veren Þeyh Said Ýsyaný’ndan sonra ortaya çýktý. Ýsyanla büyük bir telaþ içine giren Kemalist kadrolarýn ‘Kürt Meselesi’ni halletmek için yürürlüðe koyduklarý ve yakýn tarihe kadar devletin Kürt politikasýnýn ana çerçevesini oluþturan 8 Eylül 1925 tarihli Þark Islahat Planý’nýn tümü çok vahim ‘tedbirler’ içeriyordu, sadece konumuzu ilgilendiren 14. Maddesini (sadeleþtirilmiþ Türkçeyle) aktaralým: “Aslen Türk olup Kürtlüðe yenilmeye baþlayan Malatya, Elaziz, Diyarbakýr, Bitlis, Van, Muþ, Urfa, Ergani, Hozat, Erciþ, Adilcevaz, Ahlat, Palu, Çarsancak, Çemiþkezek, Ovacýk, Hýsnýmansur, Behisni, Hekimhan, Birecik, Çermik vilayet ve kaza merkezlerinde, hükümet ve belediye dairelerinde ve diðer kurum ve kuruluþlarda, okullarda, çarþý ve pazarlarda, Türkçeden baþka dil kullananlar, hükümet ve belediyenin emirlerine muhalefet etmek ve direnmek suçundan cezalandýrýlacaktýr."

1926’da toplanan Türk Ocaklarý Kurultayý’nda en büyük tartýþmalar Türkçeden baþka dillerin en çok da Kürtçenin konuþulmasýný yasaklanmasý üzerine yapýlmýþtý. Örneðin kurultayýn 28 Nisan günkü beþinci oturumunda konuþan Van Milletvekili Ýshak Refet (Iþýtman) Doðu Anadolu’da yaþayan Kürt unsurlarýn dillerini muhafaza ettikleri gibi, Karakeçililer. Serkanlar, Türkanlar gibi Türk kökenli topluluklarýný Kürtleþtirdiklerinden söz ediyor, bu konuda cezai tedbirler alýnmasýný öneriyordu. Ona göre Orta Anadolu’da yaþayan yerleþik Kürtler “nasýl olsa Türklerle sarýlýyordur, boðulmaya mahkûm” idiler. Benzeri tartýþmalar ertesi yýl da yapýldý. Türkçenin diðer dil topluluklarýna zorla empoze edilmesinin zirvesini ise 1928’de baþlayan “Vatandaþ Türkçe Konuþ!” kampanyalarý oluþturdu.

Her Kürtçe kelimeye 5 kuruþ cezasý

Bu cezalarýn nasýl uygulandýðýna dair sözlü tarihten bir örnek verelim: “Kozluklu Mele (Hoca) Abdullah anlatýyor. 1940’lý yýllar. Diyarbakýr’a gitmiþ. Çarþýda Türkçe bilmediði için Kürtçe konuþuyor. Biri çarþýda kolunu tutuyor ve “Gel, belediyeden seni çaðýrýyorlar” diyor. Hoca, “Tû kîyî?” (Sen kimsin?) diye soruyor. Þahýs, “Ben belediye zabýtasýyým” diyor. Hoca, “Belediye reisi beni tanýmaz ki beni çaðýrsýn” dese de zorla Reis’in huzuruna çýkarýlýyor. Reis, “Çarþýda Kürtçe konuþmuþsun. Her kelime için 5 kuruþ para cezasý vereceksin” diyor. Hoca itiraz etmeden cebindeki paralarý masaya býrakarak, “Al sana para” diyor. Memur paranýn üstünü vermeye çalýþýrken ekliyor: “Paralar sizde kalsýn. Ben Türkçe bilmiyorum. Akþama kadar çarþýda Kürtçe konuþacaðým. Senin zaptiye efendin de benimle gelsin. Akþam onunla sana geliriz. Ne kadar cezam varsa alýrsýn ve üstünü verirsin, ben de evime giderim.” (Bakýþ, 30 Haziran 1999.)

“Ka nane kî bi Tirkî bide”

Bir örneði de Diyarbakýrlý yazar, araþtýrmacý Þeyhmus Diken anlatýyor: “Aklýma tek partili dönemin bir uygulamasý takýlýyor. Düþünmeden edemiyorum. Kürtçe konuþmak yasak! Aðýzdan alenen duyulacak dozda çýkan her Kürtçe kelime için vatandaþ ceza ödemekle mükellef. Ýspiyoncular çarþý Pazar fýr dönüyor. Adamýn evinde çocuklar aç. Fýrýna gidip ekmek almak lazým. Ama ekmeði istemek için de birkaç kelime Türkçe sözcük bilmek gerek. Adam çaresiz. Fýrýncýnýn karþýsýnda ve “Ka nane kî bi Tirkî bide”. Fýrýncý arif adam, halden bilen biri. “Ha ji tere nane kî bi Tirkî. Tercümesi þu: ‘Bana Türkçe bir ekmek ver.’ ‘Al sana Türkçe bir ekmek.’”

‘Ape’ Musa Anter ve Kýmýl Olayý

Þimdi anlatacaklarým ise, Þark Islahat Planý’ný hazýrlayan zihniyetin Demokrat Parti’nin son yýllarýnda bile hala capcanlý olduðunu gösteriyor. 31 Aðustos 1959 günü, Diyarbakýr’da yayýnlanan Ýleri Yurt gazetesinde Musa Anter’in ‘Amma Ne Ýleri Yurt’ adlý hiciv sütununda ‘Qimil’ (Kýmýl) adlý Kürtçe bir þiir yayýmlanmýþtý. Olayýn ayrýntýlarýna girmeden söyleyelim, ‘kýmýl’, can yoldaþý ‘süne’ ile birlikte, tüm Cumhuriyet tarihimiz boyunca (hatta bugün de) bir türlü baþ edemediðimiz bir hububat zararlýsýydý.

Kürtçe þiirin temasý þuydu: Siverekli bir kýz, kýmýl zararlýsý tarafýndan samana döndürülmüþ bir torba buðdayý çerçiye götürüyor, çerçi buðdayýn iþe yaramadýðýný görünce, buðdaya karþýlýk mal veremeyeceðini söylüyordu. Kýzcaðýz da yüzyýllardýr gelenek olduðu üzere, üzüntüsünü bir türküyle dile getiriyordu: “Bi çîya ketim lo apo, çîya melûlbûn rebeno/ Ceh seridî lo apo, genim hûrbûn êvdalo/ Qimil hatî lo apo, bi refa ye rebeno/Xwar genimî lo apo, hiþtî qâye rebeno” (‘Daða týrmandým amca, zavallý dað mahzunlaþtý/Arpa olgunlaþtý amca, buðday un ufak oldu biçare/Kýmýl geldi amca, kafile halen de zavallý/Buðdayý yedi, geride samaný býraktý zavallý...’) Yazar yazýnýn sonunda þiirin kahramaný kýza þöyle diyordu: “Üzülme bacým, seni kýmýl, süne ve sömürenlerin zararýndan kurtaracak kardeþlerin yetiþiyor artýk.”

‘Welcome’ yazýnca sorun yok

Kýmýlýn bu metaforik kullanýlýþýný Ankara affetmedi elbette. 6 Eylül 1959 tarihli Cumhuriyet gazetesinde “Doðu illerimizden birinin merkezinde çýkan bir gazetede anlaþýlmaz sebeplerle Kürtçe bir þiir neþrediliyor” dendikten sonra “Ýnsaf edelim. Bu Doðu ili Ýstanbul deðil ki, 20-30 gazete çýksýn da insan meþgul bir gününde hepsine bakamasýn. Sonra hadi kendisi bakamadý, o il merkezinin zabýtasý yok mu, adliyesi yok mu?” diye ortalýk velveleye veriliyor, 19 Eylül 1959 tarihli Ulus ise “Bir soru da benden: Bu gazeteye kim kâðýt veriyor” diye öküz altýnda buzaðý arýyordu. Beklendiði üzere Ýleri Yurt ve Musa Anter aleyhine dava açýldý. Ancak olay yerelden ulusal düzleme taþmýþ, sanýklarý savunmak için baþka þehirlerden avukatlar gelmeye baþlamýþ, mahkeme salonu ve adliye binasýnýn önü miting alanýna dönüþür olmuþtu. Ödemiþ’te yayýnlanan Cephe isimli gazete kelleyi koltuða alarak, Diyarbakýr’a ve Musa Anter’e þöyle destek vermiþti: “Ýstanbul gazeteleri kýyamet koparýyor. Diyarbakýr’da çýkan Ýleri Yurt gazetesi Kürtçe bir þiir neþretmiþ. Bakýn Küstaha. Genelevlere kadar ‘Welcome’ diye Amerikanca yazýlan memleketimizde, Kürtçe þiir Garbilik þerefimize dokunuyor...”

Ýddialara göre durum Ankara’nýn canýný o kadar sýkmýþtý ki, Celal Bayar Diyarbakýr Valisi’ne telefon açýp, Musa Anter’in ‘kafasýnýn ezilmesi’ni istemiþti. Yaþar Kemal’in deyiþiyle, ‘Öfkesiz Kürt’ Musa Anter, sevenlerinin deyiþiyle ‘Ape’ Musa, bu olaydan ve sonrasýnda yaþadýðý nice olaydan sað salim kurtuldu ama hemen her makalesine, yaptýðý her hayali röportaja Kürtçe cümleler serpiþtirdiði için hayatý mahkemelerde geçti. Bu yargýlamalardan birinde Musa Anter’e, hâkim “Ne diye Kürtçe yazýyorsunuz” diye sormuþ, Anter de “Hâkim Bey, Ýstanbul’da Yahudiler, Rumlar ve Ermeniler gazete çýkarýyorlar. Ayrýca Ýngilizce ve Fransýzca gazete de çýkýyor. Ben Kürtçe yazýyorum diye ne olacak?” demiþti. Hâkimin muhtemelen Lozan’a atýf yaparak “Efendim onlar azýnlýk” karþýlýðý üzerine de taþý gediðine koymuþtu: “Hâkim Bey, yani bir memlekette azýnlýk çoðunluktan daha mý avantajlýdýr? Eðer bir azýnlýk kadar hakkým yoksa ben böyle çoðunluðu ne yapayým? Lütfen karar verin ve beni de azýnlýk kabul edin.”

Ardýndan ünlü 49’lar Davasý geldi. Dava 27 Mayýs 1960 darbesinden sonra da devam etti, Musa Anter ve arkadaþlarý ancak 1965’te ‘paçayý kurtardýlar.’ Daha nice badire atlatan Musa Anter, 20 Eylül 1992 günü, JÝTEM ajanlarý tarafýndan bir tuzaða düþürüldü ve ensesinden vurularak öldürüldü. Öldürüldüðünde 74 yaþýndaydý.

12 Eylül yasaklarý

Kürtçeye (ve elbet diðer azýnlýk dillerine) en sert tavýr 1980 darbesinden sonra takýnýldý. Darbeciler kendi elleriyle hazýrladýklarý 1982 Anayasasý’ndaki “Düþüncelerin açýklanmasý ve yayýlmasýnda kanunla yasaklanmýþ olan herhangi bir dil kullanýlamaz” ifadesini, 1983’te çýkarýlan Türkçeden Baþka Dillerde Yapýlacak Yayýnlar Hakkýnda Kanun’la perçinlediler. Kanuna göre, Türk vatandaþlarýnýn anadili Türkçeydi ve Türkçeden baþka dillerin anadil olarak kullanýlmasýna ve yayýlmasýna yönelik her türlü faaliyette bulunmak yasaktý! Kanun 12 Nisan 1991’de kaldýrýldý ama 6 Kasým 1991’de, milletvekillerinin TBMM’de Kürtçe yemin etmeleriyle baþlayan süreç, yedisi (BDP’nin selefi) DEP’li, biri baðýmsýz, sekiz milletvekilinin aðýr hapis cezalarýna çarptýrýlmalarý ile sonuçlandý. 1980’ler, 1990’lar hatta yakýn tarihe kadar, hapishanelerde Kürtçe konuþma yasaðý sürdü, Türkçe bilmeyen analar evlatlarýyla tek kelime konuþturulmadýlar.

Son yýllarda bu konuda çok olumlu adýmlar atýldý ama hala anadili Kürtçe olanlar, anadili Türkçe olanlarla ayný haklara sahip deðiller. Býrakýn günümüzün temel insan haklarý sözleþmelerini, insan haklarý açýsýndan son derece geri bir düzeyi temsil eden Lozan Barýþ Anlaþmasý’nýn hükümlerine bile uyulmuyor. Anadilin seçmeli ders deðil eðitim dili olmasýnýn bir insan hakký olduðunu hükümet baþta olmak üzere çoðu kesimler tarafýndan kabul edilmiyor. Kürtçe televizyon ve radyo yayýnlarýnda hala sýnýrlamalar var. Halka Kürtçe hizmet veren belediye baþkanlarý görevlerinden alýnýyor. Belki bir uç örnek ama bu yýlýn baþýnda Konya'da bir kadýn, 2 çocuðu ile Kürtçe konuþtuðu için ‘gürültü kirliliði’ yarattýðý gerekçesiyle 62 TL para cezasýna çarptýrýldý! Açlýk grevleri, iþte böyle bir arka plana sahip. Yöntemleri aklýmýza yatmasa bile, kalbimizin kapýlarýný onlara kapatmayalým. Kurban Bayramý’nda bu insanlarý da kurban etmeyelim…

Özet Kaynakça: Baskýn Oran, “Lozan’da azýnlýklarýn korunmasý”, Toplumsal Tarih, S. 115, Temmuz 2003, s. 72-77; Mehmet Bayrak, Kürtlere Vurulan Kelepçe, Þark Islahat Planý, Öz-Ge Yayýnlarý, 2009; Musa Anter, Kýmýl, Avesta, 2000; Kemal Kiriþçi&Gareth M. Winrow, Kürt Sorunu, Kökeni ve Geliþimi, Tarih Vakfý Yayýnlarý, 1997.


Ayþe HÜR

Radikal, 21.10.2012


 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.