Vicdanımız, tarafımızdır!

22 Aralık 2014 15:19 / 1160 kez okundu!

 

 

Gündem değiştirmek ve muhaliflerini bu gündemlerle oyalamak konusunda hayli uzmanlaşmış olan Tayip Erdoğan; geçmişte de sıkça kullandığı bir sözle yine ülke gündeminde gereksiz bir polemik ortamı oluşturdu.

“Taraf olmayan, bertaraf olur!”

Aslında sözün özü,” bitaraf olan, bertaraf olur.” Bir terör örgütünün sıkça kullandığı bir slogan olarak bilinir. Bir dönem taraf gazetesi de tarafsızlığa gönderme yaparak kullanmıştı.

Burada kastedilen taraf olmak, “haklıdan yana, haktan, hukuktan, adaletten yana, halktan yana taraf olmaktır.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın vurgulamak istediği de bu olabilir. Ya da sorsanız, bu şekilde izah edecektir. Ancak toplumda oluşan algı hiç de böyle değil.

“Benden yana olmayan, benim gibi düşünmeyen, bana karşı olan herkes; yani muhalifler, gazeteciler, polisler, paralelciler, tümüyle karşı taraftır ve bertaraf edilmelidir.”

Tarafsızlık, benim de çok benimsemediğim, biraz çıkarcılık, eyyamcılık kokan, durumu kurtarmak adına takınılan bir tavır gibi gelir. Günü kurtarmak adına, bir o yana, bir bu yana yalpalayan, çıkarları ve kendi doğruları için herkesle bir olup, sonra da bunu tarafsızlık diye sunmaya çalışanların siyaset yaptığı bir ülkede yaşıyoruz.

Siyasi partilerimizin bile tutarlı bir politik çizgi izleyemediği, kendi içinde demokrasiyi yaşatamadığı, özeleştiri yapmaktan kaçındığı, kendi doğrularını topluma dayatmak istediği ülkemizde tarafsızlık zırhına bürünmek yerine tarafını doğru seçmek, elbette önemlidir.

Ama bu taraf, kimin tarafı olacaktır?

Hak, hukuk, adalet gibi kavramlara; bu kavramların sahibi olması gerekenlere güven kalmadığından dolayı “hukuktan, adaletten yana taraf olmalıyız” demek, pek gerçekçi, anlamlı ve inandırıcı gelmiyor.

O zaman, kendimize rehber edineceğimiz, tarafında yer alacağımız tek bir şey kalıyor: Vicdanımız”

Olayları ve yaşanan gelişmeleri kendi vicdanımızda, duygularımızdan arınmış biçimde, aklımız ve mantığımızla değerlendirebilmeyi başarabilirsek eğer; asıl o zaman gerçek tarafımızı buluruz.

İşte o zaman asıl, önyargılarımızın esaretinden kurtulur, beyinlerimizi özgürleştirir, gerçeğe ulaşma olanağı buluruz.

Geçmişte ve günümüzde yapılan, yapılmak istenen darbeleri, darbe girişimlerini ve darbecileri vicdanımızda yargılar ama değişik algı operasyonlarıyla bizleri sürüklemek istedikleri darbe paranoyalarından da kurtulmuş oluruz.

Silivri zindanları diyerek yüreğimize oynayanların, Diyarbakır cezaevinde yapılan işkenceleri, insanlık dışı uygulamaları unutturmalarına fırsat vermemiş oluruz.

Devlet içinde oluşturulan karanlık güç odaklarının hazırladığı senaryolarla her önüne geleni darbeci diye toplumda itibarsızlaştırmaya karşı çıkalım derken, "haydi paşam, daha ne bekliyorsunuz, yapın biran önce şu darbeyi" diyecek kadar alçalan kimilerini, kahraman gazeteci diye lanse etmelerine izin vermemiş oluruz.

Basın özgürlüğünü savunalım derken, darbecilere medya içerisinden servis yapanları ayrı tutmanın, "bizden olmayan haindir" zihniyetiyle kendi yanında olmayan, farklı düşünen tüm sanatçıları “yalaka" olarak topluma sunan muhalefet anlayışını fark etmenin yolu; vicdanımızdan geçiyor.

Ülkemizin en çok sevilen taraftar grubunu darbe planlayıcı olmakla suçlayan bir hukuk sistemine de, otuz yılda sonuçlanmayıp, zaman aşımına uğratılan dosyalarla anılan adalet kurumuna da güvenemiyorsak eğer, tek başvuracağımız yargıç, vicdanımız olacaktır.

Şimdi bana birileri soracak olursa eğer, tarafın neresi diye?

Cevabım hazır. “Tarafım, vicdanımdır.”

İnsanların kendilerinden başkasına tahammül göstermediği, kendi gibi düşünmeyen, kendi safında olmayanı düşman gördüğü, zamanın ruhunu kavrayamadığı, kendi doğmalarını mutlak doğru kabul ettiği bir toplumda kendi vicdanımdan daha adil bir yargıç göremiyorum.

Kaldı ki, insanlar; gelişen ve değişen olaylara, koşullara göre zihin dünyalarını değiştirip, geliştirebilirler. Bu değişiklikleri ihanet ya da döneklik gibi algılayanlar, kendilerini yenileyemeyen, çağın ve gelişmelerin gerisinde kalanlardır.

Tarafını belirlemeden önce sesine hayran olduğunuz bir sanatçı, yeteneğini ya da güzelliğini yere göğe sığdıramadığınız bir oyuncu, bugün sizin tarafınızda durmuyor diye, bir çırpıda onları hain, düşman, dönek, yalaka olarak nitelemek hangi vicdana sığar?

Bunu iktidar partisi yöneticileri yaptığı zaman kınıyor, eleştiriyor, karşı çıkıyorduk.

Şimdi muhalefet yapınca alkış mı tutacağız?

Uluslararası üne sahip bir sanatçımızın yaptığı heykele "ucube" diyen dönemin başbakanına nasıl karşı çıktıysak, uluslar arası yarışmalarda ödül almış bir sinema oyuncusunun jüri başkanlığına tahammül gösteremeyen komik adama da, onun oyunlarını Türkiye çapında organize eden muhalefet partisinin genel başkanına da karşı çıkabilirsek eğer, vicdanımız bize doğru tarafı gösterir.

Aksi halde bugün, siyaset adına topluma yaşamı zehir eden, kişisel egolarını tatmin için, kurumsal çıkar ve beklentileri uğruna halka zulmeden yöneticilerin kulakları gibi sağır, gözleri gibi kör olur vicdanlarımız.

İşte o zaman bitaraf oluruz, bertaraf oluruz.

 

Ayhan ONGUN

Gazeteci-Yazar

16.12.2014/BODRUM

 

Son Güncelleme Tarihi: 23 Aralık 2014 22:04

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.