Ulusalcılık ne(değil)dir?

10 Eylül 2013 12:28 / 1364 kez okundu!

 


Son günlerde yaşadığımız olaylardan sonra bu konuyu yazmak gereği duydum. Yoksa, bir akıl tutulması yaşanan ülkemizde ulusalcılık, kemalizm, milliyetçilik gibi konular, ilkesel düzeyde, ideolojik olarak tartışılması en zor konular.

Kavramların anlaşılmaz olduğundan değil, bu kavramları savunanların kendi gibi düşünmeyenlere karşı ön yargıları ve hatta düşmanca tavırları yüzünden.

Anayasanın ilk üç maddesini “değiştirilmesi teklif bile edilemez!” diye hiç sorgulamadan peşin kabulle savunanların, kendilerince tabu saydıkları ulusalcı değerlerini; bırakın sorgulamayı, konuşmak bile mümkün olmuyor.

Ancak olimpiyatların Türkiye’ye verilmemesini davul zurnayla, göbek atarak kutlayanları görünce, gelebilecek bir dolu saldırıyı göze alarak düşüncelerimi yazmak istedim.

Dikkat ederseniz, eleştirileri demedim.

Çünkü eleştiri, normal insanların kullandığı bir yöntemdir. Analitik düşünebilen, olayları ve kavramları zamanın ruhuna uygun olarak değerlendirebilen insanlar, yanlış gördükleri, doğru bulmadıkları konularda mantıklı ve akılcı eleştiriler, önermelerde bulunurlar.

Kin ve nefret söylemleriyle kendi gibi düşünmeyenlere küfretmez, hakaret etmez, sözlü saldırılarda bulunmaz, kişilik haklarına ve insan onuruna yönelik bir taciz olmadığı sürece.

Ülkemizde ne yazık, aydın olarak tanımlanan kişiler, gazeteciler, yazarlar, siyasetçiler, akademisyenler bile birbirlerine tahammül konusunda oldukça cimri davranıyorlar.

Biraz olsun hoşgörünün sınırlarını zorlayabilsek, empati kurabilmeyi başarabilsek; sorunlar çok daha kolay çözülecek, sevgi, anlayış ve dostluk temelinde birbirimizi anlama, dinleme ve sonucunda barış içinde bir arada yaşama kültürü oluşturabileceğiz.

Böyle bir kültürü yaşam tarzı olarak hayatımıza yerleştiremeyince de işin kolayına kaçıyor; inanç, ideoloji ve siyasetin ardına sığınıyoruz.

Böyle uzun bir girişten sonra asıl konuya gelmek istiyorum.

Yaşadığınız ülke ya da kentte, sizi yönetenlerden hoşnut olmayabilirsiniz.

İktidarda olanlar; iyi yönetemiyor, sizin politikalarınıza, benimsediğiniz inanç ve idolojilere uygun davranmıyor ve hatta yaşam tarzınıza müdahale ediyor, otoriter tavırlar sergiliyor da olabilir.

Şiddet içermeyen protesto, gösteri türü anayasal muhalefet hakkını kullanır, yasal yollardan yönetimi değiştirmeye çalışırsınız.

Demokratik bir ülkede, demokratım diyen insanların yapması gereken budur.

Öte yandan iktidarda olmanın gereği olarak yapması gereken rutin hizmet ve projelerine toptancı bir karşı duruş ne bir muhalefet tarzıdır, ne de ulusalcık adına doğru bir yöntemdir.

Olimpiyatların Türkiye ye verilmemesi konusunda da; iktidarın uyguladığı dış politikanın, sonuca erdirilemeyen barış sürecinin, toplumun yaşam tarzına yönelik baskı ve keyfi uygulamaların, gezi olaylarında güvenlik güçlerinin orantısız güç kullanımının, hükümetin bu süreci doğru yönetememesinin rolü olduğunu söyleyebilirsiniz.

Ve hatta matematik hesaplarıyla, böyle bir olimpiyatın ülke ekonomisine zarar vereceğini, ülkenin kalkınmasına hiçbir katkı sağlamayacağını, aksine dengeleri bozacağı, gereksiz bir yatırım olduğunu da iddia edebilirsiniz.

Bütün bunları milliyetçilik adına, ulusalcılık adına, Kemalizm adına söyleyebilirsiniz.

Ancak olimpiyatlar için yapılacak yatırımların ülkemizin sportif alt yapısını geleceğe taşıyacağını, ülkemizin tanıtımına, ekonomisine, barış sürecine olumlu katkılar yapabileceğini görmezden gelerek AKP kompleksiyle karşı çıkmak ve gelinen noktada, olimpiyatlar Türkiye ye verilmedi diye kutlamalar yapmak ulusalcılık değildir.

İktidarda bulunan AK Parti hükümetinin komşularımızla olan ilişkilerini yanlış bulabilirsiniz ama “düşmanımın düşmanı benim dostumdur” anlayışıyla kendi ülkesinde halkına zulmedenleri, darbecileri ülkelerinde ziyaret ederek, onları meşru göstermeye çalışma çabaları ulusalcılık değildir.

Kendi ülkemizde göstericilere gaz sıkan polislere hep birlikte karşı çıkarken, milyonlarca masum insanı ülkesinden göçe zorlayan, yüz binlerce vatandaşını kimyasal silahlar da dahil, her türlü yöntemlerle öldüren Esad’ı masum göstermeye, neredeyse emperyalizme karşı mücadele veren bir kahraman gibi tanıtmaya çalışmak, ulusalcılık değildir.

Yönetimi ve yöntemlerini beğenmesek de uluslar arası kuruluşların denetiminde yapılan bir seçimle işbaşına gelen bir yönetimi darbeyle uzaklaştıran, hiçbir şiddet eylemine başvurmayan muhalifleri acımasız yöntemlerle katleden darbeci Sisi yönetimine destek olmak, ulusalcılık değildir.

Kendi gücü, çabası ve yetenekleriyle rakibi yenemeyeceğini anlayan oyuncunun, rakip oyuncuları sakatlayarak ya da hakemi satın alarak, şike ve doping yaparak maçı kazanmaya çalışması gibi.

Ulusalcığı ideolojik yönüyle değil de, tıpkı laiklik kavramında olduğu gibi bir duygu olarak algılayan milliyetçiler, iktidar olamamanın hırs ve hırçınlığıyla bunları yapıyor olabilirler,.Pekii o Marksist gelenekten geldiğini söyleyerek böbürlenen dünün anlı şanlı devrimcileri, sosyalistleri sizlere ne oluyor.?

Mevcut düzen partileri iktidar yarışı içerisinde her türlü kirli, karanlık yöntemlere başvurabilirler.

Geçmişte, yarin yanağından gayrı her şeyi paylaşan, yalnızca kendi ülkesinde değil uluslararası barış için savaşan devrimciler, görülüyor ki şimdi kafalarınızdaki Che şapkaları sizi devrimci yapmıyor, yalnızca beyinlerinizdeki örümcekleri örtüyor.

Geçmişten kalma nostaljik parkalarınız, devrimciliğinizi göstermek yerine, nasırlanmış yüreklerinizi soğuktan korumaya yarıyor yalnızca.


Ayhan ONGUN
Gazeteci-Yazar

10.09.2013

Son Güncelleme Tarihi: 12 Eylül 2013 12:40

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.