SİYASETİN KİRLİ YÜZÜ

11 Mart 2021 13:09 / 4964 kez okundu!

 

 

Ülkemizde içinde bulunduğumuz ekonomik ve sosyal koşulları ele aldığımızda olumlu değerlendirme yapacak tek bir kişinin bile olacağını düşünemiyorum.

 

****

 

SİYASETİN KİRLİ YÜZÜ

 

Ülkemizde içinde bulunduğumuz ekonomik ve sosyal koşulları ele aldığımızda olumlu değerlendirme yapacak tek bir kişinin bile olacağını düşünemiyorum.

Ama hep birlikte medyadan takip ediyoruz; öyle pembe tablolar çiziliyor, öylesine algı operasyonları yapılıyor ki, bu durumun adını koymakta zorlanıyoruz.

İşte bu yüzden siyasetin kirli yüzü dedim.

Siyaset, iktidara yönelik yapılınca doğal olarak halkı etkilemek adına kimi abartılar, hayal ürünü senaryolar, zorlamalar olabilir.

Ancak aklımızda alay edercesine tüm gerçekleri ters yüz edecek şekilde; yalanla, iki yüzlülükle yapılan siyaset kirlidir.

Demokratik bir ülkede yapılacak siyasette böylesine çelişkiler olmaz.

Bir yandan 8 Mart Dünya emekçi kadınlar gününü kutluyoruz, öte yandan bu gün üzerinden bile aynı ittifakın içindeki iki parti yöneticileri farklı bakış açılarıyla polemik yapıyorlar.

Kadın haklarının en baş güvencesi sayılan İstanbul Sözleşmesinin iptal edilmesi yönünde çalışmaları yapıldığı bir siyaset zemininde kutluyoruz 8 Martı.

Bir yandan hukuk, demokrasi reformu, insan hakları eylem planı deyip, aynı anda Üniversite öğrencilerini, siyasetçileri, gazetecileri, düşün insanlarını haklı hiçbir gerekçe olmadan cezaevlerinde tutuyorsanız temiz siyasetten söz edemezsiniz.

İmamoğlu’nun bu günle ilgili mecliste var olan iki kadın genel başkanın ismini kullanarak kutlama yapmasına bile tahammül edemeyenlerin bulunduğu bir parti ile CHP nin ittifakını düşünün.

Aynı keza, iktidar ortaklığı öncesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ağza alınmayacak sözler söyleyen Devlet Bahçeli’nin MHP si ile, daha yakın zamanda “her tür milliyetçiliği ayaklar altına aldık” diyen Erdoğan’ın AK Partisinin yaptığı ittifakta nasıl bir samimiyet olabilir.

Bütünüyle kişisel ya da grupsal çıkar üzerine kurulu ittifaklarla yapılan siyasetin temiz kalması zaten mümkün değildir.

Bunlar ideolojik ittifaklar değil, seçim iş birlikleri diyebilirsiniz.

Yine de birlikte yol yürüyeceği kişi ya da partiye güvenmek ister insan.

Daha düne kadar Sivas katliamının sorumlusu diye ilan ettiğiniz Temel Karamollaoğlu’nun Genel başkanlığını yaptığı Saadet partisi ile yol yürüyeceksiniz.

Tüm bunları söylerken, içinde bulunduğumuz siyasi koşulların güçlüğünü, zorunlu dayatmalarını görmüyor değilim.

Mevcut sistem ve siyasi partiler-seçim yasalarının ürünü bu çelişkiler, siyasi partileri inanmadıkları işleri yapmaya zorluyor, elbet bunun da farkındayım.

O zaman körü körüne bu durumu kabullenmek yerine öncelikle bu soruna bir çözüm bulmak için çaba göstermek, bu konuyu öne almak gerekmez mi?

Kim ne derse desin iktidar ya da muhalefet; kimi siyasi aktörlerin işine geliyor bu çelişkiler ve bu çelişik durum üzerinden kirli siyaseti sürdürüyorlar.

Peki çözüm nedir?

Bana göre çözüm; kitle partisi bile olsa her partinin bir omurgası olmalı ve asgari ideolojik bir çizgide siyaset yapmalıdır.

Madem artık bir ittifaklar dönemine girildi ve hiçbir parti tek başına iktidar olamayacağına göre, net politikalarla siyaset alanını belirlemiş küçük partilerin bulunmasında hiçbir sakınca yoktur.

Yani bir parti içerisinde yapay olarak, farklı hiziplerle siyaset yapmaktansa, ayrı partilerde siyaset yapıp, seçimlerde iş birlikleri daha anlamlı ve sonuç alıcı, dürüst bir politik ortamın oluşmasını sağlar.

O yüzdendir ki, farklı gerekçeler gösterseler de partilerinden ayrılıp yeni bir siyasi parti kuranlara kızmamak gerekir.

Konuyu daha somutlaştırmak gerekirse;

CHP içerisinde ulusalcılar, Kemalistler, milliyetçiler, devrimciler, sosyalistler, liberaller gibi gruplaşmalar olacağına her grup kendi ideolojik çizgilerini belirleyip siyaset yapsalar.

Aynı keza İYİ Parti de muhafazakarlar, milliyetçiler, liberaller ya da sağcıların, sosyal demokratların ülkenin geleceğine yönelik en yaşamsal konularda bile farklı davrandıklarını bile bile bu kişi ve grupları parti disiplini sopasıyla bir arada tutmanın ne anlamı var.

İşte asıl o zaman parti içi demokrasi diye bir kavramı hayata geçirmek mümkün olamayacağı için başta demokrat görünen bu partiler zaman içerisinde tek adamlığa, otoriterliğe yöneliyor.

Bunun dünyanın çeşitli ülkelerinde örnekleri var.

Başta çok aykırı bir görüş gibi gelse de bence bu konunun toplumun her kesiminde tartışılmasında yarar var diye düşünüyorum.

Siyaseti doğru zemine oturtmadan ne ekonomide ne hukukta, ne demokraside reform yapamazsınız.

Şimdi olduğu gibi bunun halkta karşılığı “iktidarlarını sürdürebilmek için oynadıkları bir oyun” olarak yansıyacaktır.

O yüzdendir ki, şu an Türkiye’de en güvenilmez kurumların başında siyaset geliyor.

Ülkeye hizmet etmek yalnız siyasetle olmaz, hele de böylesine kirli bir siyaset tarzıyla hiç olmaz.

 

Ayhan ONGUN

Gazeteci-Yazar

09.03.2021, BODRUM

 

Son Güncelleme Tarihi: 11 Mart 2021 16:29

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.