Sana acıyamıyorum bile!

16 Mayıs 2015 23:57 / 1257 kez okundu!

 

 

Doksan günlük gözaltı süresinin ardından bizi tutukladıklarında cezaevine giderken otobüste marşlar söylemiştik.

Sorgular bitmiş, işkencelerden kurtulmuşuz, cezaevi kurtuluş gibi geliyor bize.

İnsanın özgürlüğünün elinden alınması bile bir işkencedir aslında ama, şaka değil, üç ay süren bir sorgulama, aşağılanma, manevi ve fiziki işkencenin sonrasında inanmayacaksınız belki ama biz şarkılar söyleyerek gidiyorduk.

Yüz yirmi kişilik grubu basından kaçırmak için bir Pazar günü çıkardılar sorgu hakimliğine.Kimlik tespitinin ardından hakim kararını açıklayacak.

Aynı dosyadan yargılandığımız arkadaşların tümü meslek sahibi, en azı lise mezunu.ve hiçbirimizin evlerinde ve işyerlerinde yapılan aramalarda tek bir suç unsuruna rastlanmamış. Benim evden radyo almışlardı, Bizim Radyo’yu dinliyor olabilirim diye. Bir de voleybol hakemliğinden kalma Balkan Voleybol şampiyonası sırasında görev yapan hakemlere hatıra olarak verilen sosyalist ülkelerin federasyonlarına ait orak-çekiçli rozetleri.

Öyle sanıyorum bizim durumumuz duruşma salonundaki görevlileri de etkilemişti. Pek alışık olmadıkları bir grupla karşılaşmışlardı.

Sanırım biraz vicdan sahibi biiydir kıdemli hakim albay ve kararı açıklarken şunları söylemişti.

“Arkadaşlar, dosyanızı inceledim. Dosya münderecatında(içeriğinde) sizlerin tutuklanmasını gerektirecek hiçbir şey yok. Ancak Sıkıyönetim Komutanlığının emri var, sizleri tutuklamak zorundayım.”

İlginçtir bizimle birlikte yargılananların içinde Kenan Evren’in damadının ablası da vardı.

Yıllar sonra niye bu olayı anlattım!

Darbeler yüzünden bir türlü normal yaşama geçememiş, darbeciler yüzünden halkı hep acı çekmiş bir ülkede hala ”12 eylül olmasaydı, anarşi bitmeyecekti, Evren sayesinde ülkeye huzur geldi.” diyebilen insanlar var

Darbenin iyisini arayan, darbecileri masum göstermeye çalışan, darbenin yalnızca silah yoluyla yapıldığını sananların varlığını gördükçe hiç sevmesem de geçmişte yaşadığımız bu ahlaksız uygulamaları hatırlatmak istiyorum.

Sıkıyönetim Komutanlarının emriyle karar veren mahkemelerde yargılanan milyonlarca insanı, insan onurunu ayaklar altına alan işkenceleri, işkencelerde yitirdiğimiz gencecik insanları unutmayalım diye.

Amaçları terörü bitirmek olsa, Diyarbakır zindanlarında o insanlık dışı işkenceleri yaparlar mıydı?

“Yönetime el koymak için şartların olgunlaşmasını bekledik" diye itiraf etmelerine rağmen darbecileri masum, yapılanları mazur göstermeye çalışanlar olunca, bizlerin de bu acı gerçekleri her fırsat ve durumda hatırlatma görevimiz olduğunu düşünüyorum.

Her ne kadar Ergenekon ve balyoz davaları amacından saptırıldığı için tahliye edilseler ve hatta beraat kararı verilse de onların içinde 12 Eylül darbesi sırasında görev yapanların, kamu vicdanında hiç de masum olmadıklarını düşünüyorum.

Bugünün paşaları, o dönemde daha düşük rütbelerle görev başındaydılar ve kim ne derse desin darbenin asli unsurları arasındaydılar.

İçlerinde işkencecilerin de olduğu bilinirken bugün bize kahraman gibi sunulmaya çalışılan kimi askerlerin hala darbe heveslisi olduğunu bilmek doğrusu beni rahatsız ediyor.

Daha da kötüsü, silahlı kuvvetlerin kendi içindeki bu ayrık otlarını temizlemek yerine, onların kin ve nefret dolu söylemlerine karşı sessiz kalmaları ve hatta kimilerinin bu darbeci artıklarına alkış tutmaları.

12 Eylül öncesi her gün onlarca insanın öldürülüyor olmasını, darbenin yapılmasına gerekçe olarak gösterebilen mağdur olmuş masum vatandaşları anlamak mümkün de, sözüm ona kendisini demokrat, sosyal demokrat, devrimci gösteren ya da öyle sananların aymazlığını bir türlü kabullenemiyorum.

Tüm yetki ve güç elindeyken terör olaylarını önleyemediğini iddia edenler nasıl oldu da bir gün sonra birdenbire bıçakla kesilir gibi terörü bitirdiler?

Bütün bunları, o dönemi yaşadığı halde darbelere meşruiyet kazandırmaya çalışanlar için değil, o dönemi yaşamamış, yeni kuşaklara anlatmaya çalışıyorum.

Yaşı kırkın altında olanlar bilsinler istiyorum, bu ülkenin masum insanlarını nasıl birbirlerine düşürdüler. Emperyalist güçlerin ve onların yerli işbirlikçilerinin sömürü ve soygun düzeni devam etsin diye bu ülkeyi nasıl kan gölüne çevirdiler ve sonra utanmadan, nasıl kurtarıcı rolüne büründüler.

Ne yazık ki uzun yıllar bizi kurtaranlardan kurtulamadık.

O kan emiciler, o ahlak ve vicdan yoksunu vampirler nasıl da kolayca asıverdiler yaşlarını büyütüp genç çocukları, nasıl da yok ettiler işkencelerde direnen inançlı, kararlı, onurlu insanları!

Şimdi benden hiç kimse bu darbeci başına acımamı beklemesin.

 

Ayhan ONGUN

Gazeteci-Yazar

12.05..2015/BODRUM

 

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.