Kimler yeni anayasa istiyor?

18 Kasım 2013 19:26 / 1171 kez okundu!

 

 

TBBM’nde iki yıldır çalışmalarını sürdüren Anayasa Uzlaşma Komisyonu, bu süre içerisinde ancak altmış madde üzerinde anlaşma sağlayabildi. Anlaştıkları konuların bile anayasa değişikliği olarak meclise gelmesinde anlaşamıyorlar.

 

Aslında görünen o ki, bu anlaşma bir anlamda masadan kalktı görünmeme anlaşması. Masayı önce terk eden parti kamuoyu nezdinde uzlaşmaz bir görüntü vereceği için, hiçbir parti masadan ilk kalkan olmak istemiyor.

 

Oysa dünyanın hiçbir yerinde anayasalar toplumun tamamının mutabakatıyla oluşmuş değilken, bizde bu konuda ısrarlı görünenler, aslında yeni anayasa istemeyenlerdir.

 

Bir yandan iktidarın ve özellikle de başbakanın otoriter tavırlarından rahatsız olacak ve tüm muhalefetini AK Parti karşıtlığı üzerinden yapacaksın, öte yandan hak ve özgürlükler konusunda demokratikleşmeye katkı sağlayabilecek hiçbir çabada bulunmayacaksın.

 

Hem iktidarı düşürmek için her tür olayı kullanmakta tüm hünerlerini sergileyeceksin, hem de iktidar olabilmek için de AK Parti’nin yanlış ya da hata yapmasını kollayacaksın.

 

İktidar olma umudunu, yine iktidara bağlamış bir muhalefet!

 

Demokratikleşme paketi içerisinde meclise getirilen başörtüsünün kamuda serbest olması ve kadın milletvekillerinin meclise başörtüsüyle gelmelerine karşı çıkıp,”bütün imkanları kullanarak buna izin vermeyeceğiz” türünden içi boş söylemlerle muhalefet yaparak iktidar olunmayacağını göremeyenler, bu halkın umudu olamazlar.

 

Üzerinde anlaşma sağlanan maddelere bile, tutuklu milletvekillerini gerekçe göstererek rezerv koymaya kalkmak, ipe un sermektir.

 

Türkiye de gerçek anlamda bir barış ortamının sağlanması için yeni bir beyaz sayfa açılması gerektiğine inananlardanım. Bu yapılırken elbette tüm siyasi tutuklular gibi milletvekillerinin de, belediye başkanlarının da ve hatta “darbeye teşebbüs edenlerin” de durumlarının gözden geçirilmesi düşünülebilir.

 

Ancak bunu bir önkoşul olarak dayatarak, acil demokratikleşme taleplerinin gerçekleşmesine engel olmaya çalışmak, kabul edilebilir bir siyasi hamle değildir.

 

Gönül ister ki, mecliste temsil edilen tüm siyasi partilerin ortak katkı ve kabulleriyle yeni, sivil, çağdaş bir anayasa yapılsın. Ancak anayasa çalışmalarını bile siyasi malzeme olarak kullanmaya kalkışanların varlığı, hele de kaos ve karmaşa ortamından, terör ve bölücülük korkusu üzerinden siyaset yapanlar oldukça, böylesi bir geniş uzlaşının sağlanamayacağı tüm muhataplar tarafından kabul edilmiş görünüyor.

 

Muhalefetin bu anlaşılmaz tavrı ve dağınık, ne yaptığı bilinmez politikalarından cesaret alan iktidar da her zaman yaptığı gibi yapay gündemler yaratarak toplumu oyalama taktiğini sürdürüyor.

 

Kendi içinde demokrasiyi uygulayamayan, ortak bir muhalefet dili oluşturamayan CHP, kendi hazırladığı yolsuzluk dosyalarıyla yargı önünde olmasa bile, kamuoyu vicdanında mahkum ettiği kişilerden medet umar duruma gelmiş.

 

MHP, çözüm sürecine yönelik sert ve uzlaşmaz tutumuyla “yalnızca şehitler üzerinden politika yapan parti” görüntüsünden kendisini kurtaramamış.

 

BDP, seçimlere az bir zaman kala aceleye getirilmiş bir kararla; HDP çatı örgütüyle Türkiye partisi olmayı önüne hedef olarak koymuş, doğu ve güneydoğu dışında bu parti adıyla seçimlere girme kararı almış.

 

Böylesine parçalı ve cılız bir muhalefetin varlığı; toplumda var olan; iktidarın özel yaşama müdahale içeren uygulamalarına tepkinin ciddi bir sinerjiye dönüşmesinin önündeki en büyük engel haline dönüşüyor.

 

Genel seçimlerin provası şeklinde geçecek yerel seçimlere odaklanmış iktidar da, muhalefet partileri de önceliklerinden yeni anayasayı çıkarmış görünüyorlar.

 

Oysa yerel seçimler sonucu oluşacak yerel yönetimlerin de, kamu düzeninin de güvencesi yeni bir anayasadan geçiyor.

 

Yakın zamanda yoğun biçimde tartışılan “öğrenci evleri” konusunun bu denli gündemi meşgul etmesinin bile tek başına “birey hak ve özgürlüklerinin anayasal güvence altında olmamasından” kaynaklandığına en somut örnek olduğunu anlayamayan ya da anlamak istemeyen siyasetçiler, bizi bu kısır tartışmalarla daha kolay yöneteceklerine inanıyorlar.

 

Öyle olunca da anayasa gibi ülke geleceği açısından yaşamsal öneme sahip bir konu öncelikler sıralamasında çok gerilere düşebiliyor.

 

Genel Başkan “başörtüsüne karşı değiliz, milletvekili adayımız da olabilir.” Demesine karşın; başörtü serbestliğini ayıplayarak(Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın), “bütün imkanlarımızı kullanarak,bunu engelleriz.” Diye ucuz kahramanlık yaparak( Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu) halka güven veremeyen, çelişik tavır ve söylemlerle kendisini zor durumlara sokan ana muhalefet partisine çok büyük sorumluluk düşüyor.

 

AK Parti karşıtlığı ve Erdoğan kompleksiyle yapılacak muhalefet, sonunda yeni bir AK Parti iktidarının yolunu açacaktır.

 

Ayhan ONGUN

(Gazeteci-Yazar)

 

12.11.2013/BODRUM

 

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.