İktidarı hedeflemeyen muhalefet

27 Ocak 2014 19:36 / 1075 kez okundu!

 

 

Bir ülkede yeni kurulan bir siyasi parti üç dönem ardı ardına ve üstelik de oylarını artırarak iktidar oluyorsa, sizce burada bir terslik yok mu?

Dünyanın her yerinde iktidar partileri ne kadar olumlu işler yapsalar da eğer karşılarında güçlü bir muhalefet varsa mutlaka yıpranır ve sonuçta oy kaybına uğrarlar.

Yeniden iktidar olamazlar demiyorum ama en azından oy kaybederek ancak iktidara gelebilirler.

Ülkemizde AK Parti'nin üç dönem seçimlerden başarıyla çıkmasını kimileri seçim hilelerine, dağıtılan erzak yardımlarına bağlamak gibi ucuz ve kolaycı gerekçelere sığınabilirler. Ancak aklı başında, siyasetle ilgilenen, makul düşünebilen herkes; bu yükselişin kömür, makarna dağıtarak ya da seçimlerde hile yaparak olamayacağını bilir.

Vatandaşın, olayları yüzeysel ve duygusal değerlendirerek, muhalefet partilerinin AK Parti karşıtlığı üzerinden yaptığı propagandalara bakarak böyle düşünmesi, kendini kandırmasını anlarım da, muhalefet partisi yöneticilerinin bu duruma ilişkin dönüp kendilerini sorgulaması gerekmez mi?

“Biz nerede yanlış yaptık, halka niye yakınlaşamadık, onların somut talep ve beklentilerine uygun politika ve projeleri niye onlara sunamadık?” diye geriye dönük özeleştiri yapmak yerine, iktidarın her yaptığına toptancı bir yaklaşımla” istemezük” diye karşı çıkmak ne kadar doğru olur?

Son günlerde yaşanan yolsuzluk ve rüşvet olaylarından yola çıkarak iktidara yönelik yapılan eleştiri ya da saldırıların geri planına baktığınızda aynı kolaycılığı görürsünüz.

Ticari yaşamda bile şirketler ya da şahıslar, alacaklı olduğu kişi ya da firmaların batmasını istemezler. Aksi halde bu işten kendileri de zararlı çıkarlar, sonunda kendilerine iflas etmiş bir şirket kalır. Ama bu alacağından vazgeçmiş ya da umudunu kesmişse işte o zaman hırsla, inatla şirketi batırmaya, yok etmeye çalışırlar.

Bizde de muhalefet partileri öyle sanıyorum, alacağını tahsil etme umudu kalmamış alacaklı gibi davranıyor.

Eğer ülkeyi yönetmeye talipsen, hele de mevcut yönetenlerden daha iyi yöneteceğine inanıyorsan, yöneteceğin yapının ayakta kalmasına, zarar görmemesine özen gösterirsin.

“AK Parti gitsin de isterse ülke batsın “ anlayışıyla yarın ancak bir enkaz devralırsın ve sonra da yine o her zamanki kolaysı zihniyetle “enkaz edebiyatı” yaparsın.

Tüm yanlış uygulamalarına, başbakanın otoriter tavırlarına, tek adam politikalarına karşın belki de iktidarın son yıllarında yaptığı en doğru iş, askeri ve bürokratik vesayete karşı verdiği mücadeledir.

Askeri vesayet tamamen yok edilmese de en azından, yakın zamanda darbe yapacak ya da planlayacak gücü kalmamıştır. Bürokratik vesayet için aynı şeyi söylemenin mümkün olmadığını son yaşanan olaylarda çok açık gördük.

İşin tehlikeli ve asıl üzerinde durulması gereken yanı, bürokraside yuvalanmış bu çeteler bugün işlerine gelmediği için AK Parti'ye tuzaklar kuruyor, onu iktidardan uzaklaştırmaya çalışıyor.

Düşmanımın düşmanı dostumdur” diyerek bürokratik vesayete arka çıkan muhalefet, eğer yarın kendisinin de iktidar olması halinde aynı tehlikenin kendileri için de geçerli olduğunu nasıl düşünmez.

Bir günde ekonomiyi altüst edebilen, ülkenin dışa karşı itibarını yok eden bu vesayetçi sistem dağıtılmadan; kim iktidar olursa olsun, sonunda tekelci sermayenin, finans çevrelerinin, Ergenekon türü karanlık güçlerin esiri olmaya mahkumdur.

Türkiye'de bir iktidar değişikliği elbette toplumsal uzlaşı ve demokratik bir hukuk devletinin tüm kurum ve kurullarıyla yerleşmesine çok büyük katkı sağlayacaktır.

Ancak ekonomisi iflas etmiş, bürokrasisi felç olmuş, siyaseti kirlenmiş bir ülkede iktidar olmak, kimseye yarar sağlamayacağı gibi bu durumdan en çok da halk zarar görecektir.

Yaklaşık bir yıldır terör belasından uzak, şehit cenazeleri olmadan, faili meçhuller yaşanmadan süren yaşantımızı yaklaşan yerel seçimlerin kirli ilişkileri, kin ve nefret söylemleriyle karartacak siyaset kurumu yeniden dizayn edilmeden, siyasi partiler ve seçim yasası değiştirilmeden, baraj düşürülmeden oluşacak her iktidar; belki yasal sayılabilir ama kamu vicdanında meşruluğu tartışmalı olacaktır.

Bu yerel seçimlerin ülkede yaşadığımız sorunlara çözüm getireceğine inanmıyorum ama seçimler sonrası Türkiye siyasetinin yeniden düzenlenebileceğine ilişkin umudumu korumak istiyorum.

Siyasetin kirli pazarlıklarına, ayak oyunlarına gerek duymayan, ne yargıdan, ne de askeri ve bürokratik vesayetten medet ummayan, gücünü halktan alan, halk iradesine saygılı yeni siyasi oluşumların ortaya çıkabilmesi; şu an halkı aldatan, siyasi hırs ve beklentileri uğruna her yolu mübah sayan zihniyetlerin tasfiye edilmesiyle ancak mümkündür.

 

Ayhan ONGUN

Gazeteci-Yazar

21.01.2014/BODRUM

 

 

Son Güncelleme Tarihi: 27 Ocak 2014 21:13

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.