İçimizdeki canavarı durdurmak gerek

18 Şubat 2015 15:18 / 994 kez okundu!

 

 

Yaşamının daha henüz baharında vahşi bir cinayete kurban giden güzel kızımız Özgecan’la birlikte uzun zamandır gündemimizden çıkmış olan bir konu yeniden tartışılmaya başlandı.

Ülkemizde kadına yönelik şiddetin her geçen gün biraz daha tırmandığını düşünürsek, bu şiddeti uygulayanlara verilen cezaların caydırıcı özelliği olmadığı, kamu vicdanını tatmin etmediği herkesin kabul ettiği bir gerçek.

Özgecan’ a yönelik insanlık dışı şiddetle birlikte toplumda oluşan nefret ve tepkiden de görüyoruz ki, bu konuyla ilgili acilen yasaların gözden geçirilmesi, yeni hukuksal düzenlemelerin yapılması gerekiyor.

Ancak toplumda giderek bir hastalık, bir sapkınlık olarak ortaya çıkan bu şiddet ortamının ortadan kaldırılması suçluları öldürerek, işkence ederek mümkün olmuyor.

Son olayla birlikte duygularına hakim olamayan yurttaşların” idam cezası yeniden gelmeli, sanığı asmalı, kesmeli, yakmalı “gibi tepkilerini anlık bir öfke patlaması olarak belki hoş görebiliriz de, devlet adamlarından, üstelik de batı toplumunu çok iyi tanıyan bir bakandan gelen tepkiyi anlamakta doğrusu zorlanıyorum.

“Benim kızıma yapsalar, ellerimle öldürürdüm.”

Hükümetin içinde en son söylemesi gereken bir bakanın nefret söylemi sayılacak böyle bir açıklama yapması gerçekten çok büyük bir talihsizlik.

Öldürmek işin en kolayı, bu olaydaki cani de bunu fazlasıyla hak ediyor.

Ancak eğer, idam cezasını yeniden yasalarımıza koyarsak, bunun sonucu nereye varır, kestirmek mümkün değil.

Bataklığı kurutmak yerine sivrisinekleri öldürerek sıtmadan kurtulacağımızı sanmak gibi; suçluları öldürerek toplumu eğiteceğimizi düşünmek de çok ilkel bir anlayış gibi geliyor bana.

Özellikle işkenceyle tecavüz ederek öldürmenin nasıl cezalandırılacağı hukukçular tarafından tartışılmalı ama bu konunun toplumsal, sosyolojik, psikolojik alt yapısını irdelemeden alınacak önlemler öç almaktan öteye gitmez.

Kuşkusuz kimi ülkelerde idam cezası hala yürürlükte ve uygulanıyor.

ABD nin Teksas eyaleti, idam cezasının uygulandığı yerlerden biri.

Eğer idam cezası var diye bu tür suçlar azalsaydı en başta Teksas da bunu görmemiz gerekmez miydi?

Oysa ABD de en çok idamlık suçların işlendiği yer yine Teksas eyaleti.

“Zalimlere bile zulmetmeyin”

Özgecan’ın babasının bu sözleri sanırım hepimize ders olmalı.

Her insanın vicdanı kendi jandarması olmalı” diyen zavallı baba, devamında yüreğimizin en derinlerine yönelik şunları söylüyor.”Allah, benim kızıma bunu yapanların ana babasına da yardımcı olsun.”

Günlerce toplumda çok büyük tepkilere ve protestolara neden olan bu vahşi cinayet kuşkusuz hepimizi derinden yaraladı, yüreklerimize kor düştü.

Ama hiçbirimizin acısı Özgecan’ın babasından daha büyük olamaz.

Bu dayanılmaz acıya rağmen, olayın sosyolojik, psikolojik boyutuna dikkat çekebilen bu onurlu insanın şahsında, tüm yurttaşların bu acı olayı referans göstererek tehlikeli sayılabilecek, toplumda kin ve nefreti körükleyecek söylemler kaçınması gerekir diye düşünüyorum.

Yirmi yaşında gencecik bir kızı böylesine alçakça yöntemlerle öldürmenin hiçbir gerekçesi, izahı olamaz kuşkusuz. Ancak Özgecan’ın katilinden yola çıkarak toplumun yaşadığı bu sosyal travmayı, eğitim sistemimizi, aile yapımızı yeniden gözden geçirmek gerekmez mi?

Katilin annesinin söylediklerinden de anlıyoruz ki, eşini ve çocuğunu sürekli döven, şiddet uygulayan bir baba var ortada.

Oğlunun yaptığı bu ahlaksız, vahşi eylemde ona yardımcı olan bir babadan ve onun yetiştirdiği, daha doğrusu canavarlaştırdığı birinden söz ediyoruz.

Diyelim ki, bu tür suçluları, kimilerinin duygularına hakim olamayıp talep ettiği gibi işkence yaparak, yakarak, keserek öldürdük.

Nereye kadar?

Tecavüzcülere iyi hal indirimi veren yargıçları, onları hararetle savunan anlı şanlı devrimci avukatları ne yapacağız?

Bu tür olaylara tepkimizi disiplin altına alamazsak eğer; toplumda amacını aşan, iyi niyet sınırlarını zorlayan eylemlerin, yanlışların önünü alamayız.

Katilin çalıştığı minibüs kooperatifini basıp, oradaki araçlara zarar verenler gibi, yanlış hedeflere yönelir, çözümü yanlış yerlerde ararız.

Dünyadaki örneklerini inceleyip, özellikle de toplumun duyarlı olduğu bu tür suçlara verilecek cezalarla ilgili yasal düzenlemelerin yapılması, bu tür suçlulara en ağır cezaların verilmesi kadar, bu canavarın içimizden sökülüp atılması için de ciddi bir eğitim atağı ve rehabilitasyon projesine ihtiyaç var diye, düşünüyorum.

Kadınlarımıza, çocuklarımıza, hayvanlarımıza yönelik şiddete dur demek, bu yönde toplumsal duyarlılığı artırmak için yapılacak her türlü etkinliği sonuna kadar destekliyorum.

Ancak inanıyorum ki, her türlü şiddetin, nefret suçlarının önlenebilmesinin en etkili ilacı sevgidir.

Barış için, özgürlük ve demokrasi için, insanca ve hakça yaşamak için,

“Sevgiden başka yol yok.”

 

Ayhan ONGUN

Gazeteci - Yazar

17.02.2015, Bodrum

 

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.