HÝÇ KÝMSE VAZGEÇÝLMEZ DEÐÝLDÝR!

05 Eylül 2018 22:27 / 815 kez okundu!

 

 

Sorunun deðil, çözümün parçasý olacak, kendini deðil, hayallerini büyütecek, geliþen ve deðiþen koþullara göre kendisini sürekli yenileyecek, lider özelliklerine sahip insanlarýn siyasetten uzak durduðu ülkemizde ne yazýk ki; kiþisel hýrs ve beklentilerinin esiri olmuþ, siyasetin o zehirli gücünden beslenen baronlar siyasette suyun baþýný tutmuþlar.

 

****

 

HÝÇ KÝMSE VAZGEÇÝLMEZ DEÐÝLDÝR!

 

“Hiç kimse vazgeçilmez deðildir ve hiç kimse kendini vazgeçilmez sanan biri kadar aptal deðildir.”

Victor Hugo’nun bu anlamlý sözü, son günlerdeki kimi siyasi geliþmeleri açýklamakta anahtar sözcük olabilir.

Yaþamýn her alanýnda her birimiz bu tür kendini vazgeçilmez sanan insanlarla karþýlaþýrýz. Bu insanlarýn ortak özelliði de bulunduklarý mevki ya da statüye kendi çabalarýyla, hak ederek gelmemiþ olmalarýdýr.

Ancak zaman içerisinde kendileri bile oluþturulan bu yapay güç algýsýna inanmaya ve daha kötüsü, baþkalarýný da inandýrmaya çalýþýrlar.

Sýkça karþýlaþtýðýmýz kötülüklerin, þiddetin, anlamsýz kavga ve sömürünün kaynaðýnda da bu yapay güç gösterisi yatar.

Gösteri diyorum, çünkü gerçek bir güç deðildir ve en küçük bir sarsýntýda yerle bir olmaya mahkumdur.

Özellikle de siyaset kurumu içerisinde bu tiplere çok fazla rastlamak mümkündür.

Geçmiþte bürokraside daha çok gördüðümüz ve” her þeyi kendinden menkul” sayan, elde ettiði yetkiyi kiþisel hýrs ve çýkarlarý için kullanmaktan sakýnmayan, bunu yaparken de çevresine zarar veren, bundan da keyif alan hastalýklý tiplerin benzerleri þimdilerde sözde seçilmiþler arasýnda daha çok görülmeye baþladý.

Bu güç zehirlenmesinden en çok etkilenen ve toplumda en fazla rahatsýzlýk yaratan kesim, eskiden beri silahlý kuvvetlerdi. Daha doðrusu resmi elbiseyi sýrtýna geçirdiði an kendini ülkenin, devletin ve hatta tüm cumhuriyet deðerlerinin sahibi ve savunucusu sanan, her fýrsatta bunu toplum üzerinde bir güç gösterisine dönüþtüren kamu görevlileri.

Askeri vesayetin bir ölçüde geriletilmesinden bu yana da bu amansýz hastalýk, tüm bu yetkileri kendisinde toplayan erke yakýn duran kimi yetkililer de görülmeye baþlandý. Cehaletle mücadele edebilirsiniz, gericilikle, yolsuzlukla, yoklukla, terörle de mücadele edebilir ve süreç içerisinde bu mücadeleden baþarýyla çýkabilirsiniz.

Ama güç zehirlenmesine uðramýþ, kendini vazgeçilmez sananlarla baþ etmek o kadar kolay olmuyor. Þu günlerde bence ülkemizin en önemli sorunlarýndan biri budur.

Yani kendisini vazgeçilmez sanan aptallarla mücadele toplumun demokratikleþmesi, deðiþip, dönüþmesinin önündeki en büyük engellerden biridir.

Çünkü onlar, elde ettikleri yetki ve gücü kullanarak, kendilerine koþulsuz biat eden bir çýkar grubu yaratmayý baþarmýþlardýr.

Böyle olunca da bu “kendinden menkul” muhteris tiplerle mücadele ederken, önünüzde bu çýkar güruhundan oluþan, aþýlmasý güç bir duvar bulursunuz.

Bu duvarý aþamamanýz için de, kanun, kararname, tüzük, yönetmelik, kurumsal disiplin gibi bir dolu anlamsýz bürokrasiyle hareket alanýnýzý tamamen sýnýrlarlar.

Bu yüzdendir ki; Türkiye de, ölmeden koltuðunu býrakan lider yoktur.

Býrakmak isteyene de engel olurlar.

Çünkü çevrelerindeki dar kadronun, siyaset rantiyecilerinin varlýk nedenleri liderlerdir. Eðer onlar giderlerse, kendilerinin o görevlerde kalmasý mümkün deðildir.

Bu gerçekten yola çýkarsak; var olan mevcut siyasi partilerin ve onlarý yöneten baþkan ve adamlarýnýn; ülke ve toplum yararýna siyaset yapmak istediklerine halkýn inanmasýný nasýl beklersiniz?

Oysa bu halkýn “halka raðmen halk için deðil, halkla beraber halk için” çalýþan; samimi, fedakar, dürüst, en önemlisi de “kendisini vazgeçilmez” sanmayan lider ve yöneticilere ihtiyacý var.

Sorunun deðil, çözümün parçasý olacak, kendini deðil, hayallerini büyütecek, geliþen ve deðiþen koþullara göre kendisini sürekli yenileyecek, lider özelliklerine sahip insanlarýn siyasetten uzak durduðu ülkemizde ne yazýk ki; kiþisel hýrs ve beklentilerinin esiri olmuþ, siyasetin o zehirli gücünden beslenen baronlar siyasette suyun baþýný tutmuþlar.

Ýyi niyetle, kendinden, iþinden, ailesinden, zamanýndan fedakarlýk yaparak siyasi yaþamda tutunmaya çalýþanlarsa; bir dolu güçlük, yýldýrma ve ötekileþtirmeyle mücadele etmek zorunda býrakýlmýþlardýr.

Israrla ve inatla mücadele edenler de bir süre sonra, bu siyasi kirliliðe daha fazla dayanamayýp, kendilerini reel siyasetin dýþýna atýyorlar.

Ýlkelerin, evrensel deðerlerin deðil de kiþilerin vazgeçilmez kýlýndýðý siyaset arenasýnda sonunda meydan bu siyaset bezirganlarýna kalýyor.

Ayrýmsýz tüm siyasi partiler için geçerli olan bu kirlenme, toplumu da, insani iliþkileri de, vicdanlarýmýzý da kirletiyor.

Þairin dediði gibi;” bütün renkler ayný hýzla kirleniyordu, birinciliði beyaza verdiler”

Beyazý bile kirletenler, kendi ruhlarýnýn o siyah, zifiri karanlýklarýnda kirlilikten görünmez hale geldiler.

 

Ayhan ONGUN

Gazeteci-Yazar 

04.09.2018/BODRUM

 

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.