Güvenlik için özgürlüğüme dokunma

20 Kasım 2014 02:07 / 914 kez okundu!

 

 

Son günlerde hükümetin hazırlayıp meclise sunduğu yasa değişiklik paketi toplumda yine gerginliğe ve huzursuzluğa neden oldu.

Kamu düzenini tehdit eden durumlarda ve ulusal güvenliğimiz söz konusu olduğunda kolluk güçlerine amacını aşan yetkiler vermeyi öngören yasa teklifi toplumun büyük çoğunluğunda “özgürlüklerimiz geri mi alınıyor?” endişesiyle tepki gördü.

Kobani’de yaşanan IŞİD saldırılarını protesto amacıyla yapılan gösterilerde yüzü maskeli kişi ve grupların yaptığı kabul edilmez vandallıklar gerekçe gösterilerek hazırlanan yasal değişikliklerin özünde haklı yanlar da olabilir.

Ancak güvenlik güçlerine siz “makul şüpheyle” insanların üzerini, evlerini, işyerlerini arama ve hatta gözaltına alma yetkisi verirseniz, değişik nedenlerle bu yetkisini kötüye kullanabilecek görevlilerin olmadığını söyleyebilir misiniz?

Geçmişte aşırı güç gösterisinde bulunan, orantısız güç kullanarak insanların ölümüne sebep olan polislerin yarattığı gerginlikler ve huzursuzlukları daha henüz üzerimizden atamadan, yeniden bu tür olayların yaşanabileceği kaygısıyla toplumu anlamsız tartışmaların kucağına atmanın ne yeri, ne de zamanıdır.

Kuşkusuz, her fırsatta ortalığı yakıp yıkarak sözüm ona “devrimci durum” yaratmaya çalışan kimi sol gruplar, ülkede sürekli bir kaos ortamının varlığından beslenen karanlık güçler adına hareket eden taşeron örgütler ve salt iktidarı indirmek, AK Parti karşıtlığı üzerinden hükümeti köşeye sıkıştırmak politikasına başvuran bir muhalefet anlayışının da yaşadığımız bu anlamsız polemiklerde rolü hayli büyük.

Ne muhalefetin popülist politikalarla halkı huzursuz etmeye, ne de iktidarın meclis çoğunluğuna dayanarak, ilerde telafisi mümkün olmayacak özgürlük ve hak ihlalleri yapmaya hakkı vardır.

Toplumu; güvenlik mi, özgürlük mü ikilemi arasına sıkıştırmaya çalışmak, adalet anlayışıyla da, kamu vicdanıyla da bağdaşmayacağı gibi, bu tür yasaklayıcı uygulamalar, tüm toplumu rahatsız eden olayları engelleyemeyeceği gibi, belki de daha çok tahrik edecektir.

Peki! bu sokak eşkiyalarının yaptıkları yanlarına kar mı kalacak?

Elbette değil.

Kamu düzenine, ulusal bütünlüğümüze yönelik tehlikeler ve tehditlere prim verilmesini, yüzü kapalı şehir gerillalarının ortalığı kan gölüne çevirmesini aklı başında hiç kimsenin kabul etmesi düşünülemez.

Ama ne Kürt yurttaşlarımızı temsil eden, ne de toplumda kitle tabanı bulunan bu grup ve örgütlerle mücadele edeceğim iddiasıyla tüm yurttaşları “makul şüpheli” durumuna düşürecek tasarruflarda bulunmaya da bu hükümetin ne yetkisi ne de hakkı vardır.

Aynı keza, muhalefetin de iktidarın bu açmazını siyaseten istismar etme lüksü olamaz.

Yapılması gereken; mecliste grubu bulunan partilerin de görüş ve önerileri alınarak, hatta meclis dışındaki siyasi parti ve demokratik kuruluşlarında desteğini sağlayacak sosyal ve siyasi çözümlere yönelmektir.

Çözümsüzlük üzerine politika yapan, bu durumdan siyasi rant elde etmeye çalışan muhalefetin de, “ben yaptım, oldu” pervasızlığıyla muhalefeti yok sayan iktidarın da şu andan itibaren daha sorumlu ve sağduyulu davranması gerekir.

Aksi halde iktidarla muhalefetin, hiçbir yarar sağlamayan bu tür polemik ve kavgaları sonucunda; aksine çözüm sürecine, barış ve demokrasi çabalarına zarar verecek bir yola girilmesi işten bile değil.

Mecliste temsil edilen bir siyasi parti için “bu olaylardan sonra bana gelemezler” şeklinde bir söylem başbakana yakışmayacağı gibi, her fırsatta Cumhurbaşkanı ve başbakanı tahrik eden, aşağılayan bir siyasi uslup da, muhalefet liderlerine  yakışmaz.

Geçmişte; “barış mı, demokrasi mi” türünden saçma tartışmalarla toplumu kamplara ayıran bir sürecin ardından şimdi; “güvenlik mi, özgürlük mü” gibi bir başka saçma tartışmaya ayıracak ne zamanımız ne sabrımız var.

Kamu düzenini sağlayacak yasal düzenlemeler elbette yapılmalıdır.

Ama bireysel özgürlüklerimize rağmen bu tür güvenlik önlem ve düzenlemelerini kabul etmemizi de kimse bizden beklemesin.

Kamu düzenine zarar veren, ev, iş yeri, okul, bayrak yakan, manevi değerlere saldıran sokak kabadayılarıyla mücadele etmenin bin türlü yolu vardır.

Bu insanları, Kürt halkıyla özdeşleştirmek ya da Kobani’ye yapılacak yardım ve destekleri şartlara bağlamak, topluma o vandallardan çok daha büyük zarar verecektir.

Kamu vicdanında yeni ve onulmaz yaralar açacak, belki de yeni faili meçhuller döneminin açılmasına neden olacak bu düzenlemelerin yeniden gözden geçirilmesi, bu hükümetin atacağı en olumlu adım olacaktır.

Barış sürecinin başarıya ulaşması, demokratik ve anayasal haklarımızın korunup güçlenebilmesi için,

Özgürlüklerimize dokunmayın.

 

Ayhan ONGUN

21.10.2014, Bodrum

 

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.