Bu kavganın galibi olmaz

01 Şubat 2014 00:22 / 1308 kez okundu!

 

 

İster AK Parti-cemaat kavgası deyin, isterseniz iktidarla bürokratik vesayet arasındaki kavga deyin, sonuçta tüm toplumu derinden saran ve sarsan bu kavga kimseye yarar sağlamaz.

Sağlamaz, çünkü; bu kavganın sonunda yine halkın kendisi mağdur olduğu için toplum böyle bir kavga istemiyor. Bu kavganın muhatabı olmayı ise hiçbir koşulda kabul etmiyor.

Peki, halk ne istiyor?

Her ne kadar, muhalefet pek kabul etmese de, halk huzur istiyor, ekonomide istikrar, siyasette dürüstlük, ilişkilerde sevgi dili ve barış istiyor.

Yaklaşık bir yıla yakındır terör ve ölüm haberleri gelmiyor olmasını önemseyen halk, itibaren kendisini o kentin sultanı gibi gören, katılımcı demokrasiyi rafa kaldıran, “temsilde adalet, adil gelir dağılımı, eşit yurttaşlık temelinde barış içinde, birlikte yaşamak istiyor.

Yani, kavga istemiyor.

Kin ve nefret söylemleriyle çevresine düşmanlık tohumları saçan siyasetçi istemiyor.

Seçildiği andan ben yaptım, oldu” mantığıyla kenti; kendi çıkar ve egolarıyla yönetmek isteyen belediye başkanları hiç istemiyor.

Kendisini bulunduğu mahalle ya da köyün muhtar azası gibi gören, görev ve sorumluluklarının farkında bile olmayan belediye meclis üyelerine artık tahammülü kalmadı.

Bu halk; proje ve hizmet odaklı yerel yönetimler, daha doğrusu yerinden yönetim istiyor. Oysa bizim yerel yönetimler sistemimiz tümüyle başkanlığa endeksli bir yönetim tarzını içeriyor.

Ne seçilen meclis üyelerinin, ne belediye çalışanlarının söz hakkı olmadığı gibi, başkanları seçen halkın tercih ve beklentilerini dikkate alan da yok.

Devlet yönetiminde başkanlık sistemine karşı çıkanların yerel yönetimlerdeki başkanlık sistemine hiç itirazları olmaması ne kadar ilginç!

Yaklaşık iki ay sonra yapılacak yerel seçimleri, bir iktidar kavgasına dönüştüren siyaset kurumu, kavga yerine el birliğiyle bürokratik vesayetle mücadele etmeyi niye düşünmez?

Yapılacak seçimler, yerel yöneticileri belirleyecek, yasama organını değil. Seçimlerin sonucu ortaya çıkacak tablo, belki bir erken genel seçimi gündeme getirebilir ama mevcut siyasi partiler ve seçim yasalarını değiştirmeden yapılacak seçimlerin de ülkede barış ve demokrasiyi hakim kılması mümkün görünmüyor.

Özetle söylemek gerekirse, halk; barış, demokrasi ve özgürlükler için mücadele istiyor. Askeri ve bürokratik vesayetle, yargıda bağımsızlık ve hukukun üstünlüğü, adil yargılanma için mücadele istiyor, kavga değil!

Siyasetin çağdaş normlarda, ilkeli ve düzeyli yapılmasını istiyor.

Ülkenin en önemli sorunu sayılan barış sürecinin tamamlanmasını, çözümün önündeki engellerin kaldırılmasını, gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasını istiyor.

Geçmiş darbelerin tüm izlerinin yok edildiği, yeni, çağdaş, sivil bir anayasa istiyor.

Yurttaş bilinci ve sorumluluğuyla yaşadığı coğrafyada barış içinde, bir arada yaşamak isteyen bu ülke insanına bu istekleri çok görenler, kendi siyasi çıkar ve hırsları uğruna bu ülkeyi kaos ortamına sürükleyenler, gün gelecek bunun hesabını en azından kendi vicdanlarında çok ağır ödeyecekler.

Yerel seçimlerde başarılı olmak için her yolu mübah sayan zihniyetlerin bu ülkeye verecekleri hiçbir şey olamaz.

İktidar olmayı hedeflemeden yapılacak muhalefetin başarılı olması nasıl mümkün değilse, kendi örgütsel gücüne güvenmek yerine, vesayet kurumlarından, darbelerden, darbecilerden, büyük sermaye çevrelerinden medet umanların iktidar olma şansı nasıl olsun?

Kendi halkına, kendi ideolojisine, kadrolarına, iç dinamiklerine güvenmeyen hiçbir siyasi parti, uzun vadede başarılı olamayacağı gibi, kendisini iktidara getirdiğini sandığı güçlerin piyonu ve oyuncağı olmaktan kurtulamaz.

Yaklaşan yerel seçimlerde adil bir yarış, başarılı olmak için mücadele yerine, kavgayı tercih edenler; bu ülkeye en büyük kötülüğü yapmış olurlar.

Kısa ve uzun vadeli planlar, projeler, politikalarla halkın karşısına çıkmak yerine; mutlak kazanma arzusuyla ithal ve sorunlu adaylarla bu seçimi bir iktidar kavgasına dönüştürmenin kimseye yararı olmayacaktır.

Bu tür seçimler bir anlamda yeni kadrolar yetiştirme, onları görevle sınama için bir fırsat olması gerekirken, örgütsel emeği, parti içi demokrasiyi yok sayan bir anlayışla inançlı, deneyimli kadroları devre dışı bırakan siyasi partiler sonunda başarısız olmaya mahkumdur.

Siyasi rant uğruna yapılan kavgayı, barış ve demokrasi için verilecek çaba ve mücadelenin önüne koyanları tanımak ve tavır almanın zamanı gelmedi mi?

 

Ayhan ONGUN

Gazeteci-Yazar

28.01.2014/BODRUM

 

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.