Balyoz kimlerin başına indi?

16 Temmuz 2013 16:01 / 1253 kez okundu!

 


Temyiz aşamasına gelen balyoz davasıyla birlikte ulusalcı kesimde yeniden bir hareketlenme başladı. Kaç zamandır yürüttükleri mağdur edebiyatı tutmayınca, durumu kabullenip, mevcut duruma göre yeni bir yol haritası oluşturmaya çalışıyorlar.

Soruşturmalar kasıtlı dediler, evraklar, kanıtlar uydurma dediler. Savunma hakkına müdahale ediliyor, yargı yanlı davranıyor dediler. Bu çabalar sonuç vermeyince en sonunda “tamam darbe planı var ama, teşebbüs aşamasında kaldı, eyleme dönüşmedi!” Dolayısıyla da suç oluşmamıştır noktasına geldiler.

Belgeler savcılık dosyasına girmeden, yargılama başlamadan önce, savcıların açıklama yapamıyor olmalarını fırsat bilerek önce onlara, sonra duruşma hakimlerine saldırmaya başladılar.

Ancak iş savunmalara gelince; daha önce “yargılama çok ağır gidiyor, uzun tutukluluk hali sanıkları mağdur ediyor” diyenler, avukatlar vasıtasıyla kendileri süreci uzatmaya başladılar.

Şimdi anlaşılıyor ki, bütün beklentileri; bir sivil darbeyle AK Partinin iktidardan uzaklaştırılıp, Silivri ve Sincan’ın boşaltılması, yeniden eski statülerine kavuşmalarıymış.

Perinçek’in duruşma sırasında dışarıda “Her yer Taksim, her yer direniş” diye slogan atılırken yargıçları tehdit eden konuşmasında “en geç iki yıl içerisinde AK Parti iktidarı yıkılacak” demesi boşuna değilmiş.

Şimdilerde Milli Merkez kurultay ve toplantıları yapılmasının perde arkasında kimlerin olduğunu anlamak için konuşmacılara bakmak yeterli.

En son Bodrum'da yapılan toplantıda Ergenekon sanığı Kemal Alemdaroğlu konuşmacı ve bu oluşumun kurucusunun Hüsamettin Cindoruk, en ateşli destekçilerinin İşçi Partisi ve TGB olması, sanırım sizlere de bir fikir veriyordur.

Dikkat ederseniz, son günlerde birdenbire sanki özel bir yerden kumandalı eylemler başladı.

Gezi eylemlerinin başlangıçtaki masumiyetini ve katımcıların samimiyetini ayrı tutmak kaydıyla; bu toplumsal direnişten kimi Ortadoğu ülkelerindeki gibi bir iktidar değişikliği ve hatta darbe beklentisi içinde olanların nasıl el ovuşturduğunu hep birlikte gördük, yaşadık.

Kuşkusuz hayal sınırlarını daha çok zorlayanların, Başbakanlık konutunu, Erdoğan’ın evini ele geçirme, Silivri’yi basıp, Ergenekoncuları salıverme rüyası gördükleri günlerden geçiyoruz.

Tıpkı 12 Eylül darbesi sırasında Sovyet gemilerinin İskenderun limanına gelip devrimcileri kurtaracağı hayali görenler gibi.

Artık kimsenin inkar edemeyeceği kadar gerçek ve kanıtlanmış olan darbe planlarını yapanların dışarıda yaşanan bu olaylardan dolayı bu tür umutlara kapılmasını anlarım da, sözüm ona kendisine demokrat diyen kimilerinin bu darbe heveslilerinin toplantı ve eylemlerine itibar etmesini anlamak, gerçekten çok zor.

Temyiz aşamasında olsa da sonuçta henüz kesinleşmemiş bir davanın sonucuyla ilgili yorum yapmak istemem. Ancak Balyoz davasının sonucunun Ergenekon ve benzeri davaları da etkileyeceğini bilen milli koalisyon yanlıları son kozlarını oynuyorlar.

Boşuna değil, yeni anayasa çalışmalarını sekteye uğratmak için kırk dereden su getirmeleri. Boşuna değil, askerlik tanımının bile değişmesine gösterdikleri bu anlamsız tepki ve tahammülsüzlük. Boşuna değil, Mısır’da darbecilere, Suriye'de kendi halkına zulmeden Baas rejimine arka çıkmaları.

Ancak nafile çabalar bunlar!

Türkiye'de çözüm sürecine girilmiştir. Başbakan Erdoğan’ın toplumu geren söylemlerine, toplumsal yaşama gereksiz müdahalelerine, otoriter tavırlarına, anlamsız inatlaşmalarına rağmen artık bu ülkede yeni kavgalara, etnik çatışmalara, faili meçhullere, askeri vesayete, darbelere izin verilmeyecek bir siyasi ve sosyal iklim oluşmuştur. Bu iklimi bozmaya, yeniden kavga ve kaos ortamı yaratmaya kimsenin gücü yetmeyecektir.

Gezi eylemleri bir kez daha göstermiştir ki, bu ülkede siyasi önyargılara düşmeden, karanlık odaların oyunlarına gelmeden, gerçek sorunlara, yaşam içerisinde karşılığı olan çözümler üretecek, dinamik ve inançlı bir muhalif kitle vardır.

Darbe heveslilerinin provokasyonlarına, muhalefetin beceriksiz, klasik, bildik söylemlerine ve iktidarın pervasız tutumuna inat, bu ülkeye barış ve demokrasi; bu kesimlerin akılcı ve yaratıcı mücadele yöntemleriyle gelecektir.

Türkiye demokrasi ve barış güçlerinin başına indirmek üzere kalkan balyoz, hak ettikleri üzere barış ve demokrasi düşmanlarının başına indi bir kere.

Kimse boşuna heveslenmesin, ne yeni bir balyoz, ne askeri, ne sivil; yeni bir darbeye artık bu ülkenin insanları izin vermeyecektir.

Halkına zulmetmek için yola çıkanlar, yolda başlarına geleceklere razı olmak zorundalar.


Ayhan ONGUN
Gazeteci-Yazar

16.07.2013, BODRUM


Son Güncelleme Tarihi: 22 Temmuz 2013 00:30

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.