Baharı kışa çevirmek istiyorlar

18 Nisan 2015 15:32 / 1154 kez okundu!

 

 

Siyasi partiler adaylarını kesinleştirdi, seçim beyannamelerini açıklamaya başladı.

Yazılı ve görsel medyada propaganda çalışmaları yürütülüyor. Seçilebilecek sıralarda yer tutan adaylar koyu renk takım elbise siparişlerini verdiler. Seçilme şansı olanların heyecanı ve saha çalışmaları hızlandı.

Bu seçimleri AK Parti’yi iktidardan düşürmek, daha olmazsa gücünü azaltmak için önemli bir fırsat olarak gören muhalefet partileri, görülen o ki, her türlü yöntemi deneyecekler.

İktidar partisi ise; tek başına iktidar şansını korumak için elindeki tüm olanakları seferber edeceğe benzer. HDP’nin barajın altında kalması durumunda, başkanlık sistemine geçebileceği bir meclis çoğunluğunu yakalayabileceği ihtimalini de en iyi şekilde değerlendirmek istiyor.

Ana muhalefet partisi CHP de yetersiz de olsa bir değişimin, yenileşmenin izlerini görsek de MHP’nin siyasi tavrında görünür bir değişiklik yok.

HDP, iktidarın geriletilmesi için kendisinin mecliste olması gerektiğine inanan kararsız seçmenin oyundan azami faydayı sağlamayı düşünüyor.

Siyasi partilerle ilgili bu tespitleri yaptıktan sonra bir soruya yanıt aramaya çalışalım.

HDP’nin bile seçim barajını kaldırmak ya da makul bir düzeye indirmek yerine, mevcut yüzde onluk barajı meşrulaştıran bir tavırla “barajı aşacağız” inadını sürdürmesiyle oluşabilecek riskin ve sonuçlarının bedelini kim ödeyecek?

Dileriz HDP, demokrasimiz açısından önemli bir dönemeç sayılacak bu seçimlerde barajı aşar ve yeni bir anayasa yapımında üzerine düşen görevleri yapar.

Ancak sonuçları açısından bu seçimlerin eşit temsil ve demokratikliği konusundaki meşruiyet tartışmaları da devam edecektir.

Oysa HDP ve diğer muhalefet partileri birlikte davranarak “barajı aşma” değil “barajın yıkılması” konusunda mücadele etselerdi, iktidar partisine oy vermiş insanlardan bile kitle desteği sağlayabilirlerdi.

Şimdi doğal olarak HDP de mevcut düzen partileri gibi sistemi değiştirmek yerine sistemden azami yararlanmaya çalışan bir parti konumuna düşmüş olmuyor mu?

Seçim sonunda barajı aşamayan bir HDP’nin, sistemi sorgulama hakkı ortadan kalkmış olmuyor mu?

Bu ve benzeri sorular, Kandil’le İmralı arasında sıkışan HDP yönetiminin enerjisini seçimlerden çok gereksiz polemiklerle harcamasına neden olmaktadır ki, iktidar değişikliği bekleyen toplumda endişe yaratan bu durum, halkta karşılık bulmuyor.

Aslında asıl sorulması gereken soru; seçimlerin sonucunda oluşacak yeni parlamentodan ne bekliyoruz? Olmalıdır.

İşsizlik, yoksulluk, yolsuzluk, hukuksuzluk, ekonomik durgunluk ve benzeri bir dolu sorun sayabiliriz.

Bu ülkede yaşayan yurttaşlar olarak, yaşam standardımızın yükselmesini ve devletin tüm olanaklarından eşit olarak yararlanmayı talep edebiliriz.

Temsilde adalet, yönetimde istikrar, adil gelir dağılımı isteme hakkımızı talep edebileceğimiz gibi, birileri de çıkıp, başkanlık sistemini isteyebilir.

Ve hatta birileri çıkıp, cumhuriyetin temel değerleri diye adlandırılan kimi ilkelerin, kimilerine göre kırmızıçizgilerin yeniden gözden geçirilmesi arzusunu dile getirebilir.

Yani demem o ki, bazen amaçla aracı birbirine karıştırıyor, hatta çoğu zaman amaca ulaşmak için kullanılması gereken araçları topluma asıl amaç gibi sunuyoruz.

Kişisel olarak benim derdim demokrasidir, hak ve özgürlüklerdir, yeni sivil, çağdaş bir anayasadır.

Tüm bunların gerçekleşebilmesinin yolu da koşulsuz bir barış ve özgürlük ortamından geçiyor.Öyleyse iktidar, Türkiye de eşit yurttaşlık temelinde, hiçbir ayrım gözetmeden tüm insanların barış içinde bir arada yaşamasının ortam ve koşullarını yaratmanın bir aracıdır.

Barış umutlarımızın yeniden filizlendiği şu günlerde, ne yazık ki; iktidarı araç değil, kendi kişisel hırsları, siyasi hedef ve beklentileri, küresel çıkarları için amaç olarak görenler, baharı kışa çevirmeye, yeniden bir kaos ve kavga iklimi yaratmaya çalışıyorlar.

Hiçbir kişi ya da grubun, siyasi partinin baharı soluduğumuz şu günlerde barış umudumuzu söndürmeye, çeşitli tahrik ve provokasyonlarla halkı kışkırtmaya, yeni nifak tohumları serpip, kin ve nefret söylemleriyle halkı birbirinden soğutmaya hakkı yoktur. Soğuk kış günlerinden çıkıp, baharın içimizi ısıtmaya, yaşam sevincimizi ve umutlarımızı artırdığı şu günlerde tek ihtiyacımız olan şey sevgi, dostluk ve paylaşımdır.

Ülkemizde, huzur olsun, kavga bitsin, barış gelsin istiyorsak eğer, baharı kışa çevirmek isteyenlere karşı uyanık olmak, sonuna kadar barışı savunmak zorundayız.

Hangi parti barış istiyor, barışı savunuyor ve bu konuda samimi çaba gösteriyorsa benim oyum onadır. Ben iktidar değil, barış istiyorum…………..

 

Ayhan ONGUN

Gazeteci-Yazar

14.04.2015/Bodrum

 

Son Güncelleme Tarihi: 18 Nisan 2015 17:06

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.