Sözün Boğulması, Yazının Etkisizleşmesi

22 Aralık 2010 02:40 / 1905 kez okundu!

 


Bir süredir yazının etkisinin kalmadığını düşünmeye başladım. O yüzden içimden yazı yazmak gelmiyor.
Sözün boğulduğu, yazının etkisiz bırakıldığı topraklarda barış olur mu, eşitlik, özgürlük nasıl sağlanır, yaşanılası bir gelecek kurulabilir mi?

----------------------------------------------------------------------------------------

Bir süredir yazının etkisinin kalmadığını düşünmeye başladım. O yüzden içimden yazı yazmak gelmiyor.

Bundan tam 10 yıl önceydi, 19 Aralık 2000 sabaha karşı 20 hapishaneye yaklaşık 10 bin askerle operasyon yapıldı. Silahlarla, bombalarla, kimyasal gazlarla yapılan cezaevi baskınlarında 2’si asker 30’u tutuklu toplam 32 kişi yaşamını yitirdi. Katliamın adını “Hayata Dönüş” koydular. F Tipi cezaevlerine nakilleri önlemek için cezaevlerindeki siyasi tutuklular eylem yapıyordu, baro başkanlarının, yazarların, insan hakları savunucularının, kanaat önderlerinin mahpuslarla görüşmeleri umut verici bir noktaya gelmişti, operasyonla umutları boğuldu, ateşli silahla, gaz zehirlenmesiyle ve yanarak onlarca insan öldü, onlarcası da izleri hiç silinmeyecek biçimde yaralandı. Operasyonun amacı “cezaevlerindeki açlık grevlerini sonlandırmak” olarak açıklanmıştı, ancak sonrasında ölüm oruçları daha da yaygınlaştı, yüzlerce tutuklu F Tipi’ne karşı ölüme yattı, 122 kişi daha hayatını kaybetti. Operasyonun asıl amacı F Tipi Cezaevlerini açmaktı, başarılı da oldu. F Tipi cezaevlerine ilişkin sözün etkisi olmadı, o gün bu gündür onur kırıcı uygulamalar hep gündemde.

19 Aralık operasyonu ile ilgili şimdiye kadar suçlular değil mağdurlar yargılandı, cezalandırıldı. Bunca yıl sonra, Bayrampaşa Cezaevi’ne yapılan operasyona ilişkin olarak geçtiğimiz aylarda 39 asker hakkında dava açılabildi. Davadan ne çıkar şimdiden bilemiyoruz, ancak yaşatılanlardan yalnızca bu askerler mi sorumluydu? Dönemin Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü Ali Fuat Ertosun’un, Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün, İçişleri Bakanı Saadettin Tantan’ın, Hükümetin hiç mi sorumluluğu yok? Hikmet Sami Türk, “devletin kararıydı” diyor, devlet adına kim karar vermişti? On yıldır sorulan buna benzer soruların, adalet talebinin etkisi olmadı.

Eşitlik ve Demokrasi Partisi (EDP)’nin düzenlediği ''Kürt Sorunu ve Çözüm Önerileri Sempozyumu''na katılan Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Eşbaşkanı Gülten Kışanak, “…Türkiye'de 85 yıl boyunca, yan yana yaşadık, ama birlikte yaşamadık, yaşadıklarımız öyle bir aşamaya getirdi ki duygusal olarak ciddi bir kopuş var…'' demiş. Bu duygusal kopuşu nasıl durduracağız, farklılıklarımızın zenginliğimiz olduğunu nasıl göreceğiz? Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) 'iki dilli hayat' tartışmasını açtı, daha sivillerin tartışılmasına fırsat kalmadan, Genelkurmay Başkanlığı “durun bakalım” ihtaratını yaptı. Büyük büyük partilerden askere “asıl sen dur bakalım” diyen olmadı. TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin de hedefini şaşırdı, “sonucuna katlanırsınız” biçiminde BDP’ye aba altından sopa gösterdi. Söz yine etkisiz kaldı. Sözün etkisi olmazsa, demokratik siyaset nasıl yapılacak, duygusal kopuşu nasıl önleyeceğiz?

Maraş katliamından 32 yıl sonra halen aynı tehlikenin varlığını gösteren olaylar yaşıyoruz. Resmi kayıtlara göre 111 T.C. yurttaşının katledildiği, binin üzerinde yurttaşın yaralandığı, 552 ev, 289 işyerinin talan edildiği olayın anılmasına bile tahammül gösterilemiyor. O vahşeti anımsatan sloganlarla provokasyon girişimi gerçekleştiriliyor. Şiddet, sözü boğmaya hazır.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Çanakkale Şubesi’nin düzenlediği “Çok kültürlülük perspektifinde barışın dilini kurmak” panelinde konuşan Roni Margulies’e yöneltilen yumurtalı, boyalı saldırıyı henüz hazmedemeden, bu kez TKP’nin son Genel Sekreteri Nabi Yağcı’ya yapılan saldırıyla irkiliyoruz. Yine söz boğulmaya çalışılıyor, en fazla acıtan da saldırıların “solcu, sosyalist, devrimci” olduklarını söyleyenlerce gerçekleştirilmiş olması.

Sözün boğulduğu, yazının etkisiz bırakıldığı topraklarda barış olur mu, eşitlik, özgürlük nasıl sağlanır, yaşanılası bir gelecek kurulabilir mi?


Arif Ali Cangı

21.12.2010




Son Güncelleme Tarihi: 28 Aralık 2010 01:36

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.