SİYANÜRÜN BİR MUSİBETİ YETER

17 Mayıs 2011 01:03 / 2236 kez okundu!

 


Kütahya’da ETİ Gümüş’de siyanür ve ağır metal bulaşıklı atık barajının setlerinden birisinin çökmesi, şimdiye kadar yazılanlardan, söylenenden daha büyük etki yarattı.

Aslında bu konunun bilinmeyen bir yanı kalmamıştı. Bergama-Ovacık’taki siyanür liçi yöntemiyle işletilen altın madenine ilişkin onbeş yılı aşan süreçte konuşulmadık, yazılmadık ne kaldı ki?

Uşak-Eşme-Kışladağ Altın Madeni henüz yeni çalışmaya başladığı günlerde Eşme’de binden fazla insanın zehirlenmesini ne çabuk unuttuk? Yanında Devleti bulamayan Eşmelilerin yardımına koşan İzmir-Bergama,Eşme, Sivrihisar, Havran/Küçükdere Elele Hareketi üyelerinin aldığı kanlara Kaymakamlık el koymuştu, kan örneği alan doktorlar Uşak Valisi’nin hakaretine uğramıştı. Eşme’deki siyanür zehirlenmesi davası halen sürüyor.

Bergama Köylüleri neden ayaklanmıştı? Toprağın, suyun, havanın, kısaca yaşamın kirlenmemesi için. Bu onurlu direnişe rağmen, sayısını unuttuğumuz yargı kararına rağmen, yalanlarla, dolanlarla unvanlı, rütbeli sivil, asker zevatın desteğiyle, ABD Büyükelçisi’nin isteğiyle maden yeniden açıldığı zaman yeterli, toplumsal tepki olmadı. Ovacık’ın altınını aldılar, tehlikeli atıkları havuzlara doldurdular, dolan havuzun kapasitesini üç kat artırdılar, o da yetmedi, ikinci atık havuzunu yaptılar, şimdi de bölgenin ekosisteminin bir parçası olan Kozak Yaylası’na gözlerini diktiler. Kozak Yaylası’nda Ovacık’ta işletilmek üzere dört ayrı yerde maden ocağı açmaya çalışıyorlar, şimdiden binlerce ağacın kesildiğini biliyor musunuz?

İzmir’in su kaynaklarını geri dönüşü olmayacak biçimde kirletecek olan Efemçukuru Altın Madeninin hazırlık çalışmaları son aşamaya geldi. Köylülerin arazileri, bağları Altıncı Şirketin çıkarı için kamulaştırılarak, ellerinden alınmaya çalışılıyor. Bundan haberiniz var mı?

‘Bir musibet bir nasihatten iyidir’‘ Eti Gümüş Tesisindeki setlerin çökmesi ile kendimize gelir gibi olduk. Ama çeşitli karartmalarla yine gerçekler gizlenmeye, toplumsal duyarlılık yok edilmeye çalışılıyor. Başbakan, Çevre Bakanı güvence verdi, o da yetmedi, şimdiye kadar bu alanda yaşamdan yana açık tavır koyan bir meslek odasının Güney Marmara Şubesi yöneticileri kamuoyunu yatıştırma görevini üstlendiler. Ama olsun, “güneş balçıkla sıvanmaz”. Yaşam alanlarının kontrolsüz biçimde sermayenin insafına bırakılmasının, kar uğruna canlı yaşamının tehlikeye atılmasının örneklerini yaşıyoruz. Kütahya’da çöken canlı yaşamını hiçe sayan neoliberal politikalardır.

12 Haziran’da seçim var, siyasi partilerin, milletvekili adaylarının bu konuları tartışması gerekmez mi? Seçim meydanlarında gördüğümüz ise laf ebeliği ve kaset tuzakları. Boş lafları bırakın, önce yaşamı koruyacak politikalarınızı açıklayın, kaset tuzaklarını bırakın, şirketlerin insafına bırakılan yaşam alanlarındaki tuzakları kaldırın.

Siyanürün bu kadarcık musibeti bize yetmeli, bundan ders çıkarılmalıdır. Çevre sağlığı ve canlı yaşamı için riskler yaratan, bunun yanı sıra yer altı varlıklarının yağmalanmasına yol açan madencilik politikalarından vazgeçilmelidir. Yoksa bu barbarlık hayatımızı karartacak.


Arif Ali CANGI

17.05.2011



 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.