Gazeteciler, avukatlar da tutuklandı, güvende miyiz?

27 Aralık 2011 15:01 / 1998 kez okundu!

 


Gazeteciler ne iş yapar? Haber toplarlar, bu haberleri halka aktarırlar. Büyük medyanın bugün artık haksız düzenin devamlılığını sağlamak, okuyucuyu, izleyiciyi piyasaya pazarlamakla meşgul olduğu doğrudur. Medyanın bu çarpıklığından en başta gazetecilerin zarar gördüğü gerçeğini atlamayalım. Medyanın piyasaya eklemlenmesi sonucunda, pek çok gazeteci kapı dışarı edilmiş, kalanlar da güvencesiz çalışmaya mahkum edilmiştir.

‘Gazeteciler ne işe yarara’ dönelim. Son günlerde gazeteciler sıkça mahkemelerle anılmaya başlandılar, buradan devam edelim. Gazeteciler gözaltı merkezlerine, adliyelere, savcılıklara, mahkeme salonlarına da girerler. Gazeteciler buralara haber peşinde girerler, oralarda yaşananları okuyucuna aktarmak için girerler. Bu kez mahkeme salonlarına başka türlü sokuldular ve 35'i tutuklandı.

KCK adı verilen operasyonlarla önce Kürt siyasetçiler, ardından Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü için kafa yoran, düşünce üreten yazarlar, yayıncılar, akademisyenler, barış aktivistleri, sendikacılar, avukatlar, son olarak da gazeteciler sabaha karşı evlerinden alındılar. Üç dört günlük sorguların ardından, büyük çoğunluğu haklarındaki suçlamaları dahi öğrenemeden tutuklandılar. Bu arada, henüz şüphelilerin avukatlarının dahi göremediği suçlamalar gazete manşetlerinde yer aldı, suçlandılar, yargılanmadan mahkûm edildiler. Masumiyet karinesi gibi hepimiz için güvence yaratan, etik değerler altüst edildi. En kaygı verici olanı da basın kuruluşlarının tepkisizliği. Büyük medyanın gazetecilerin tutuklanmasını görmek istememesi, sıradan bir adli vaka gibi ele alması.

Avukatların tutuklanmasında da barolar sınıfta kaldı. Avukatlar, kısaca yargılamanın sav, savunma ve hükümden oluşan üç ayağından olan savunma işlevini yürüten hukukçulardır.. Yargılamayı bir tartışma, yargıyı da sentez olarak değerlendirecek olursak, davanın özelliğine göre avukatlar tez ya da antitez olarak senteze ulaşmada yapılan tartışmanın tarafıdır. Kısaca avukatlık mesleği, adil yargılanma hakkının ve hak arama özgürlüğünün zorunlu bir öğesidir. Avukatın işlevlerinden olan hak arama özgürlüğünün yaşama geçirilmesi ve adil yargılanma hakkının gerçekleşmesi, aynı zamanda demokratik toplumun gereklerindendir.

Bu kadar önemli işlevi olan Avukat, bunu hangi güçle yapacak? Avukatın silahlı bir gücü yok, olmasına da gerekmiyor, yararlanacağı bir kamu erki de yok. Suçlanan kişiyi savunurken avukatı kim savunacak? İşte burada avukatların meslek örgütü olan Barolar devreye girmesi gerekiyor. Barolar, avukatların dayanışma örgütüdür, öyle olmalıdır. Kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olan baroların aynı zamanda “hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak” gibi tüm toplumu ilgilendiren görevleri de vardır. Pekiyi avukatların tutuklanmasında barolar ne yaptı? Hiçbir şey, pek çok uluslararası kuruluştan tepki gelirken, Türkiye Baroları sessiz kalmayı seçti. Barolar Birliği Başkanı, İzmir Barosu ve Diyarbakır Barosu Başkanlarının kişisel çabalarını görmezden gelmeden, savunmasını yaptığı kişiye göre tutuklanan avukatları savunmayan baroların kendilerini sorgulaması gerekiyor.

Tutuklanan avukatların pek çoğunu tanırım, gazetecilerin de bir kısmını. Salıverilen gazetecilerden iki arkadaşın adını anmak istiyorum. Sevinç Tunçelli ve Arzu Demir’i İzmir’deki Demokrat Radyo deneyiminden ve yürüttüğümüz ekoloji hareketi ile toplumsal ve siyasal çalışmalarımızı haberleştiren gazeteciler olarak tanırım. Bu arkadaşlarımız demokrasi ve ekoloji mücadelesinde hep bizimle birlikte alanlarda, fabrikalarda, ovalarda, mahkeme salonlarındaydılar. Tüm olanaksızlıklarına rağmen tek dertleri haber yapmak, halkın haber alma hakkını sağlamak, bizim sesimiz, soluğumuz olmaktı. Sevinç ve Arzu için bu yazdıklarımdan diğer gazetecileri yok saydığım anlamı çıkmasın. Tek derdim, yaşananların çarpıklığını somutlamaya çalışmak.

Yaşanan süreç bir yargılama faaliyetinden çok rehin alma görüntüsü vermektedir. Tutuklamalar furyası ile siyaseten ve hukuken boğucu bir hava hakim oldu. Bu havanın dağılması herkesin yararına olacaktır.

Daha pek çok şey yazılabilir, şimdilik birkaç soruyla yazıyı sonlandırmak istiyorum;

Avukatların da tutuklandığı yerde; adil yargılanma hakkı, kişi güvenliği güvence altına alınabilir mi?

Gazetecilerin baskı altına alındığı, basın özgürlüğünün olmadığı yerde, doğru habere nasıl ulaşacağız? Haberlerin yapılmadığı yerde emek, demokrasi, özgürlük, ekoloji mücadelesi yürütülebilir mi?

Avukatların, gazetecilerin rehin alınırcasına tutuklandığı bir yerde demokrasiden söz edilebilir mi? Böyle bir ortamda hukuk güvenliği sağlanabilir mi?

Sahi siz kendinizi güvende hissediyor musunuz?


Arif Ali CANGI

27.12.2011

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.