Ne zaman?

26 Ekim 2011 13:04 / 1562 kez okundu!

 


Ardı ardına yaşanan felaketlerden sonra akla her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Soğukkanlı ve akıllı olmak zamanı şimdi. Barışın hemen kıyısından can pazarının ortasına düştük. Savaşın acıları içinden baktığımızda kanayan yüreklerimizle doğru şeyler söylemiyoruz. Duygularımızın esiri oluyoruz. Yıllardır insanlarımız öldükçe öldürüldükçe bayrağa sarılıyoruz ya da sığınıyoruz adeta. Çünkü aklımızı kullanmayı bilmiyoruz. Hala hep aynı nakarat. “Şehitler ölmez vatan bölünmez“

Bal gibi de bölündü işte vatan. Vatan dediğiniz nedir ki? Sadece yediyüz bilmem kaç kilometrekarelik kara parçası mı? Ölenler vatan değil mi? Gencecik insanlar vatan değil mi? Türkü-Kürdü – Ermenisi vatan değil mi?

Otuz yıldır savaş ekonomisi ile yiten canlar halkın sırtına yüklenen askeri harcamalar hep bölünmez bellediğimiz vatandan bir şeyler eksiltmiyor mu? Vatan diye diye silah tüccarlarının, uyuşturucu baronlarının kasaları doldu. Vatan diye diye insanlığımızdan, sevgimizden, hoşgörümüzden, yardımlaşma duygumuzdan dahası vicdanlarımızdan bir şeyler eksilmedi mi?

Vicdansız vatan olur mu?

Sevgisiz vatan olur mu?

Çıkamadığın dağ, gidemediğin köy, yürüyemediğin yol, doyuramadığın, yaşatamadığın insan senin olur mu? Koruyamadığın toprak vatan olur mu?

Nedir vatan?

40 bin gencecik hayat mı?

Bombalanan dağların mı?

Mayın tuzakları mı vatan?

Yetim çocukları mı vatan?

Dul kadınlar, gözü yaşlı analar mı vatan?

Doğal felaketler karşısında hepimiz insanız. Doğa en acımasız olduğu zamanlarda en akılsızların en fazla canını yakıyor. İnsanoğlu milyarlarca yıldır doğa karşısında akılla yaşamaya devam edebiliyor.

Hükümet depreme rağmen savaşa devam ediyor. Ve böylece T.C. devletinin ne kadar güçlü olduğunu 26. kez dosta düşmana gösterecek. Felaket üstüne felaket. Beşyüz “terörist imha edildi” haberini geçiyor bültenler. Yüz yıldır yüzbinlercesini katlederek çözülemeyen sorun beşyüz- bin ya da binbeşyüz imha ederek mi çözülecek. Bu nasıl bir akıl?

Daha kaç karakol basarak, mayın tuzaklarında can alarak mı derdine derman bulacaksın?

Yiten bütün canlar, akan kanlar, mahkemeler yasalar kararlar hepsi hepsi bir söz için değil mi?

Barış…

Ne yaparsan yap. Ne edersen et. Sonunda masaya oturmayacak mısın? Oturmadın mı? Adını barış koymadın mı?

Felaket felaket üstüne. Felaket felaket içinde.

Yakında sokaklarda kana kan intikam Allah-u ekber! naralarını duyarız. Allahım sen akıllara sağlık ver…

Deprem sağcı solcu, Müslüman, Hristiyan, Türk, Kürt demeden herkesi vuruyor. Doğa karşısında bir araya gelirken ya da felaketzedelerin yardımına koşarken de bu ayrımlardan ne kadar uzak sadece ve sadece insanız.

Doğal felaketler karşısında ancak insan olduğumuz hatırlanabilir. Ama felaket içinde felaket yaşıyoruz.

Deprem sonrası yapılan ırkçı saldırılar en az deprem kadar bizim ülkemizde maalesef doğal felakettir.

O yüzden de iki kere akıllı düşünmek iki kere akıllı davranmak gerekir.

Nasıl ki depremin sonuçları ağır oluyor, deprem felaketi karşısında kulaklarını bilim adamlarının uyarı ve önerilerine tıkayan yöneticiler felaketin sonuçlarını ikiye beşe katlıyorlarsa, savaş gibi insanın kendi eliyle yarattığı felaket karşısında da silahların susması ve hemen barışın sağlanması uyarı ve önerilerine kulak tıkayan, şiddette ayak direyen de sorunu çözmek yerine daha çözümsüz kılıyor.

Akla ihtiyacımız var.

Yağmur duasına çıkar gibi akıl duasına çıkmak mı gerek?

Eksik akıllardan daha ne kadar çekecek bu insanlık?

Akıl ne zaman cesaret bulacak?

Vicdan ne zaman aklı dürtecek?

Aklın adı ne zaman barış olacak?

Barış kurşuna ne zaman kalkan olacak?

Ne zaman?


Ali Rıza ÜLEÇ

25.10.2011- Almanya


 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.