İlk Dileğimiz!

28 Nisan 2009 01:27 / 1520 kez okundu!

 


Yeni bir 1 Mayıs yaklaşıyor. On yıllardır 1 Mayıs’ın yasal tatil olarak kabul edilmesi için işçi-memur sendikalarının ve tüm emekçilerin talepleri nihayet gerçekleşti. Kuşkusuz bu ülkemiz açısından sevindirici bir durumdur. Ancak tek başına 1 Mayıs’ın tatil olarak yasallaşması çok da fazla bir şey ifade etmeyecektir. Anlaşılan o ki, hükümet giderek daha da ağır bir biçimde hissedilen küresel kriz nedeniyle emekçilerden gelecek tepkileri yumuşatmaya çalışmaktadır.

Peki gerçekten de bu yıl 1 Mayıs tatil olarak yasallaşmışken İstanbul’da 1 Mayıs alanında ısrar etmek doğru mudur? 

Bence doğrudur. 

1 Mayıs dendiğinde artık akla önce Taksim meydanı gelmektedir. Toplumun ama özellikle de işçilerin hafızalarında daha 1977 silinmemiştir. Üstelik 1977 1 Mayıs’ı daha sonrasında yaşanan sıkıyönetimlerle başlayan ve 12 Eylül’e devam eden sürecin ülkemizde demokrasi adına da kara bir dönemin başlangıcı sayılmaktadır. Şimdi yeniden demokrasi adına geleceğe yönelik bir umut olması bakımından da Taksim alanının 1 Mayıs alanı olarak kutlamalara açılmasındaki işçi ve emekçi örgütlerinin ısrarlı olmalarını anlaşılır bulmaktayım. 

Emekçiler her ne kadar örgütlü, örgütsüz küresel krize karşı şu ya da bu şekilde direnirken, krizin faturasını ödememek konusunda ısrarlı olsalar da kriz, en çok yine de çalışanları etkileyecek. Fatura şu ye da bu biçimde çalışanların sırtına yüklenecekse, emekçilerin de bu dayatmaya direnmekten başka seçenekleri yoktur. Eğer siyasi iktidar, bu 1 Mayıs’ın 1 Mayıs alanında kutlanması üzerindeki yasakta ısrarlı olarak, yarınlara yönelik gözdağı vermek gibi bir niyet taşıyorsa, ki öyle görünüyor, çalışanların da küresel krizin “teğet” faturalarını ödemeye niyetli olmamaları açısından da ısrarları anlaşılmalıdır. 

Israrın sakıncaları da yok sayılmaz elbette. Emekçileri ve örgütlerini gelecekte zor mücadeleler beklemektedir. Küresel krizin doğrudan yarattığı yıkımların yanı sıra, IMF politikalarıyla da dayatılacak olan küçülme göstermektedir ki; işçileri, çalışanları, emekçileri zorlu mücadeleler beklemektedir. Geçen yıllardaki gibi bir savaş ortamının yaratacağı olası yılgınlıklar, emekçilerin “teğet” faturalara karşı daha uzun vadeli mücadelelerini zorlaştırabilir de. Olası böylesi bir kaos ortamını önleyecek gerekli örgütlülük ve yığınsallık sağlanmadan da 1 Mayıs alanında ısrarlı olmak doğru olmasa gerekir düşüncesindeyim. 

Uzlaşmanın aranacağı koşullar ise (taraflarda iyi niyet aranıyorsa) zorlaşacak yaşam ve çalışma koşullarında asgari iyileşmelerin, en iyimser koşullarla üretimin devamlılığının sağlanabileceği koşulların yaratılması için tarafların nelerde ödün verebilecekleri konularında aranmalıdır. 

Üretimin devamlılığı ne kadar önemli ise, çalışanlar için yaşanabilir bir standartta kalınması da o kadar önemlidir. Unutulmamalıdır ki, çalışanların demokratik taleplerine kulaklarını tıkayanlar AB sürecinde en azından İLO standartlarını kabul etmek zorunda kaldıklarında adeta çalışanlara siz isterseniz olmaz, AB isterse olur der gibi çok da akıllı olmayan bir tutum içinde olurlarsa, kriz sürecinde uzlaşma olanaklarını zorlamış olacaklardır. 

İnsanca yaşam koşullarının, çalışma hakkının korunması konusunda işçiler haklı olarak direneceklerdir. Son zamanlarda kimi Avrupa ülkelerinde ortaya çıkan rehin alma eylemleri işçilerin ne kadar sabrın sınırında olduklarını göstermesi bakımından önemlidir. 

Aslında bu anlamıyla hükümetlerin ye da iktidarların çok da dürüst olmalarını beklemek saflık olacaktır. O yüzden ısrar anlaşılır ve haklı olmaktadır. % 15’ler gibi büyük oranda işsizlik, yaratacağı toplumsal sonuçlar nedeniyle uzlaşmayı zorunlu kılmaktadır. 

Bu anlamda da emek güçlerinin, 1 Mayıs’ı anlamına yakışır bir şekilde, aralarındaki ortak yanları daha fazla öne çıkararak birlik oluşturmaları, toplumsal ve sınıfsal dayanışmalarını güçlendirmeleri her zamankinden daha da fazla önemli olmaktadır. Krizin yıkıcı sonuçlarından umudu yeşertmek bir kez daha işçi ve emekçilerin, tüm çalışanların ellerindedir. 

!977 1 Mayıs'ını kana bulayanlar, 37 canımızı aramızdan alan katiller ve sorumluları bulunup yargılanmalıdır. 

Küresel krize karşı “bütün ülkelerin işçileri birleşin!” 

İşçilerin ve emekçilerin birliği ve bu birlik etrafında oluşacak birleşik demokratik muhalefet hareketi gelecek 1 Mayıs'ların daha demokratik koşullarda kutlanabilmesinin de yolunu açacaktır.

28. 04. 2009

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.