'Demokratik Açılım'ın Kapalı Pencereleri

30 Kasım 2009 22:25 / 1624 kez okundu!

 


Korkulan mı desek ya da beklenen mi desek, olan olan oldu. Şimdi, bir kez daha nasıl açılabileceğimizi düşünmek için yeni bir fırsat da doğdu. Açılım dediğiniz şeyi siz "Demirelvari" bir edayla "Demokrasi mi lazım, biz hallederiz" diyerek açılmaya kalkarsanız olacağı bu olur. Anlaşılıyor ki hükümetin bu konuda daha ciddi hazırlıklar yapması gerekiyor.

Hükümete akıl vermek değil niyetimiz, haddimiz de değil. Lakin bu açılım dediğimiz sürecin hep bir ayağı eksik kalıyor. Çocukları taş attılar diye karga tulumba evlerinden toplayıp adalet adına hakim karşısına çıkaracak kadar vicdanlarını karartanlar, her nedense 12 Eylül öncesi kahve taramalarını hatırlatırcasına, taş yağmurunu, Nisan yağmuru gibi seyrettiler.

İzmir nereden nereye?! Nasıl bu hale geldi demek için belki erken. Demokrasi adına önemsenmesi gereken bir musubet olsa da gerçek, İzmir‘i ellerinde taşlarla cadde ortasında adeta Kürt avına çıkan kafatasçı beyinlerin temsil etmediğini, İzmir mutlaka kendisi gösterecektir. İzmir, neler oluyor bize şaşkınlık halinden sıyrılarak, daha da nerelere gidilebilineceğini anlayarak, bu lekeyi temizlemelidir.

Tam da burada “Demokratik Açılım” sürecinde kapalı kalan pencerelerin artık açılmasının zamanının gelip geçiyor... Açılım, bir kez daha tekrarlayalım ki; hem büyük bir toplumsal ve siyasal sorumluluk, aynı zamanda süreklilik hem de cesaret ve samimiyet ister.

Açılım sürecinin doğrudan ilgilendirdiği bütün toplumsal kesimlerin duyarlılıklarını ve kararlılıklarını sürece katmaları için de yeni fırsatlar da doğmaktadır. Yürütme ve yasamanın ne kadar samimi olduğunu göstermesi bakımından bu kesimlere yaklaşımında daha da sorumlu davranmalı, İzmir‘de yaşananlar bir daha yaşanmamalıdır.

Aynı zamanda “Demokratik Açılım“ sürecinin başarısını, çıkarlarıyla çakıştırabilen kesimler sürece daha yığınsal katılmalıdırlar. Beklemek, şaşkınlık ve suskunluk; “karanlıklar ülkesi bir Türkiye” heveslilerinin işini kolaylaştıracaktır. Bu bakımdan açılım sürecinde emekçilerin en demokratik hakkı olan grevli-toplu sözleşmeli sendikal örgütlenme haklarını kazanmaları bakımından umut dolu bir eylem kapıda.

KESK’in bu eylemi, etrafında oluşturulması olası dayanışma, demokratik açılım sürecinde kapalı kalan çalışanların kendilerinden başkasının da pek açmaya niyetli görünmediği pencereleri açacaktır. Başta işçilerin ve tüm çalışanların sendikal örgütlerinin, sivil toplum örgütlerinin ve meslek odalarının ortak ve birlikte mücadeleleri, şehir eşkiyalarının, ellerinde taşlarla İzmir sokaklarını kirletmelerinin önüne geçebilir.

Türkiye, “Demokratik açılım”la ne kadar açılıp açılamayacağını önümüzdeki günlerde daha net anlayabileceğimiz önemli ve keskin virajlara doğru yaklaşıyor. Ya eli taşlı, belki sonrasında eli silahlı şehir eşkiyalarının cirit attığı kan gölüne, can pazarına dönmüş sokaklarda yürüyeceğiz. Ya da kapalı pencereleri açarak ellerinde kırmızı karanfiller, güller taşıyan barış ve demokrasi sokaklarında özgürlük şarkıları söyleyerek yürüyeceğiz.


Ali Rıza Üleç
25.11.2009-Almanya


NOT:
İlgili tüm yazılar için "DEMOKRATİK İZMİR DOSYASI"nı tıklayınız:

http://www.izmirizmir.net/bilesenler/forum/forum.php?forum_no=79

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.