DAHA ÇOK CESARET!..

26 Temmuz 2010 00:09 / 1637 kez okundu!

 


Acılar çektik. Hala yüreklerimizde kanar yaralarımız sessiz ve kimsesiz. Yine gecelerimizi kabuslar sarar oldu. Öfkemiz fırtına yüreklerimizde. Yaşadıklarımız hafızalarımızda tekrar gösterime girdi. Beyin unutmuyor. Çare yok. Bir gün mutlaka hesap sorulacaktı. Hani açık gitmesin diye gözlerimiz, hayat belki de bir fırsat sundu bize. Elçiye zaval olmaz derler. Fırsat kaçar gider.

Ya bilirsin kıymetini ya da fırsat avuçlarının içinden uçar gider.

Fırsatı yaratan hayatın kendisidir. Dünyayı saran değişim rüzgarları ister istemez Türkiye'yi de etkisi altına alıyor. Rüzgar sert esince de en zayıf olanları savuruyor. Her yenilenme sürecinde olduğu gibi acılar çekiyoruz. Ya değişimi anlayacak ve kendimizi bu sürece göre bilinçlendireceğiz ya da değişime direnirken yok olacağız.

Anayasa değişiklikleri. Adı üstünde değişiklik. Nedir değişiklik? Değişikliği bütünün kısmen değişmesi olarak algılamak doğru olur herhalde. O zaman ister istemez anlaşılması gereken bir bütünün bir bölümünün değiştiği. Bu kısmi değişiklik bu sitede ve basında eski ve yeni kıyaslamalarıyla açıklandı. Kuşkusuz bütünüyle yeni bir anayasa gerekleri, çağdaş demokrasilerde izlenen süreçleri yaşayarak gerçekleştirilse mükemmel olurdu. Ancak böyle bir beklenti de mükemelliyetçilik olurdu. Ne AKP hükümetinin ne de parlementonun böyle bir yapısı var.

Bir kez daha altını çizmek istiyorum. Ben bu referandumu ne AKP hükümeti için bir güven oylaması olarak algılıyorum ne de 12 Eylül’le bir hesaplaşma olarak algılıyorum.

Dahası, gerçekten 12 Eylül mağdurları olarak bizlerin de 12 Eylül‘le hesaplaşabilecek bir olgunlukta olduğumuz da sanırım söylenemez. Olgunluktan kastım inatçı bir hesap sorma bilincinin gelişmesi için yapılması gerekeni yapabilecek bir düzeydir.

Böyle bir süreç yaşanmış olsaydı durum bugünkünden farklı olurdu kuşkusuz. 12 Eylül‘ün mağdurları dahi hala referandumun kendisinin bir hesaplaşma olup olmadığı konusunda bile hemfikir değiller. 26 maddelik değişim paketinin içinde birçok değişiklikle birlikte 12 Eylül‘le hesaplaşma fırsatı doğuyor. Bu hesaplaşma sürecini eğer bir AKP politikaları ile hesaplaşma olarak algılarsak seçimlerde ne yapacağız bilemiyorum. Ya da değişiklikleri bilinçli olarak AKP hükümetini düşürme fırsatı, bir başka deyişle söylersek erken seçim çalışması olarak değerlendirilirse fırsatı harcamış oluruz.

Sanki değişiklikler kabul edilince hasap soracak olan hükümet olacakmış gibi yanlış bir algı da sözkonusu. Değişiklikler kabul edilirse kendini 12 Eylül mağduru olarak gören herkese birey olarak da kitlesel olarak da sadece ve sadece yargı yolu açılıyor. Yargılanmanın kendisi bambaşka bir şey olacaktır. Bu süreç mahkeme duvarları arasında kalacak olursa sonucu şimdiden bellidir zaten. Yok bu fırsatı biz gerçekten mağdurların yaratacağı kitlesel bir girişim olarak düşünürsek; bu süreci küresel boyutlara taşıyabilecek olanaklardan da yararlanmak neden mümkün olmasın.

Bunun için de önce sen 12 Eylül‘den davacı olacaksın arkadaş. İstiyorsan, ilk adımın bu olmalı. Sonraki adımlar kuşkusuz ilki kadar kolay olmayacaktır. Acıların yeniden yeniden defalarca yaşanacağı ve bir çok sorumluluğun da üstlenileceği zor bir süreç olacaktır. Tek kelime ile mücadele. Evet mücadele edersen hesap sorarsın, hem kendini hem ülkeni değiştirirsin. Kısmi değişiklikler yeni demokratik ve çağdaş bir anayasa istemini ötelemez. Aksine değişim sürecini yeni bir anayasa istemi düzeyinde yükseltmek için yeni olanaklar ortaya çıkarabilir…

Değişikliklerin kabulüne, 12 Eylül anayasasını değiştirilemez konuma getireceği için karşı tutum alanlar da var. Bu tutumda olanlara hak veriyorum. Kuşkusuz bu mümkündür. Paketi halk oyuna sunanlar kendi çıkarlarına uygun değişiklikler yaparak, yeni bir anayasa için kendilerini sorumlu hissetmeyebilirler. Ancak bir başka biçimde yaklaşmak da mümkün.

Halk bu referandumda kendi elleriyle anayasaya dokunabilecektir. Bu dokunuşun bilince yansıması için gereken çaba eğer gereken biçimde gerçekleştirilebilirse, yeni bir anayasa için halkın kendisinin kolları sıvaması da olası görülebilir.

12 Eylül’le asıl hesaplaşması gerekenler hesap sorabilecek düzeye geldiklerinde asıl o zaman gerçek günahkarların ensesine yapışacak ellerimiz. Bugüne kadar 12 Eylül karanlığını farklı biçimlerde sorgulayan eylem, söylem, yazı, şiir, sinema vb. çabaların birikimleriyle bundan sonra daha farklı bir sürecin yaşanacağını, bu anlamda umutlu ve iyimser olduğumu söyleyebilirim. Canımızı yakan her soruna müdahale edebilecek sivil cesaret ve inisiyatif bugün her zamankinden daha güçlü.

Öyle sanıyorum ki daha çok yazıp tartışacağız. Birkaç yıldır süregelen anayasa tartışmalarının bence bilincimize de oldukça önemli katkıları olmuştur. Anayasalar hakkında eskisinden daha çok bilgiye sahibiz bugün. Sadece anayasa da değil. Toplum gündemine hızla girip çıkan konular ardı sıra tekrar tekrar gündeme geliyorlar. Tartışıyoruz, birbirimizden etkileniyor, yeni şeyler öğreniyor, tekrar tartışıyoruz. Öyle sanıyorum ki,
toplum homurdanma dönemini aştı.

Sadece daha fazla cesaret gerekiyor bize.

Bu anlamda Çocuklar için Adalet girişimcilerini kısmen bile olsa başarılarından dolayı kutlarım.

Onların başarıları bizleri daha çok cesaretlendirmelidir.



Ali Rıza Üleç

24.07.2010 Almanya

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
26 Temmuz 2010 22:29

İSMAİL HAKKI ATILGAN

Sayın ALİ RIZA bey!

Görüş ve düşüncelerinize tamamen katılıyorum. Gün geçtikce daha bir anlaşılır hale geliyor REFERANDUM.

Halk bu referandumda kendi elleriyle anayasaya dokunabilecektir. Bu dokunuşun bilince yansıması için gereken çaba eğer gereken biçimde gerçekleştirilebilirse, yeni bir anayasa için halkın kendisinin kolları sıvaması da olası görülebilir.

12 Eylül’le asıl hesaplaşması gerekenler hesap sorabilecek düzeye geldiklerinde asıl o zaman gerçek günahkarların ensesine yapışacak ellerimiz. Bugüne kadar 12 Eylül karanlığını farklı biçimlerde sorgulayan eylem, söylem, yazı, şiir, sinema vb. çabaların birikimleriyle bundan sonra daha farklı bir sürecin yaşanacağını, bu anlamda umutlu ve iyimser olduğumu söyleyebilirim. Canımızı yakan her soruna müdahale edebilecek sivil cesaret ve inisiyatif bugün her zamankinden daha güçlü
.

Bu değerlendirmelerinizden sonra, söylenecek itiraz edilecek herhangi bir şey olduğunu sanmıyorum.Konu siyaseten değiştirilebilecek bir konudan ziyade, geleceğe dönük sistemin ne olacağının belirlenmesi konusudur.

Teşekkür ediyor saygılar sunuyorum.

Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.