BARAN'A MEKTUPLAR

06 Ocak 2011 10:41 / 1921 kez okundu!

 


Bütün mektuplarımın kaybolduğunu yazmışsın Baran. Ne kadar üzüldüm anlatamam.

Bazen iyi ki Türkiye‘ye kesin dönüş yapmışsınız diyorum kendi kendime. Bazen de senin için gerçekten çok kaygılanıyorum.

Neden gittiler sanki diye hayıflanıyorum. Böyle zamanlarda annem de benim gibi düşünüyor. Anlatılanlardan gerçek bir savaş bölgesinde olduğunuzu anlıyorum.

Her ne kadar haber dinlememeye çalışsam da, sen bizim evi bilirsin. Gelenimiz gidenimiz çok oluyor.

Canlı yayın gibi sizin oralarda neler oluyor bizim evde de günün konusu oluyor. Biliyorsun anadil sorunu bizim buralarda da oldukça tartışma konusu oldu. Kardeşim Ayşe anaokuluna gidinceye kadar annem onunla sadece Türkçe konuştu.

Türkçe çocuk şarkıları söyledi. Türkçe masallar anlattı. Bu nedenle Ayşe ana okuluna başladığında hiç Almanca bilmiyordu.

Ana okulu yöneticileri bu durumdan başlangıçta oldukça rahatsız oldular. Çocuğun hiç Almanca bilmemesinin doğru olmadığını söylediler.

Annem ve babam ise doğru olanın çocuğun ana diliini mutlaka öğrenip konuşabilir olması gerektiğini savundular. Annem ana dilinin dil öğreniminde çocuğa sağladığı kolaylıklar üzerine neredeyse Anaokul yöneticilerine konferanslar verdi.

Bir yıl kadar sonra Ayşe gerçekten de Alman çocuklarla yarışırcasına Almanca konuşmaya başlamıştı.

Dahası Ayşe‘nin cümle kuruşuna, hatta kullandığı kelimelere bile eğitmenleri hayret ediyorlardı.

Sonraki yıllarda da zaten yöneticiler anadilin önemi konusunda da özel seminerlere katıldılar.

Bir ara, teneffüslerde okul bahçesinde Türkçe konuşmayı yasaklamışlardı. Tabii bu çağdışı uygulama çok tepki görünce yasak kaldırıldı.

İnanılır gibi değildi. Ne yalan söyleyeyim oldukça da tedirgin olmuştum. Korkunç bir baskı vardı sanki üstümüzde…

Sizin okulda da Kürtçe konuşmak yasak mı Baran?

Yasaklayınca dil kaybolmuyor diye düşünüyorum. İnsan yaşadıkça dili de yaşar.

Avrupa'da yaşayanlar çok daha karmaşık yaşıyor bu sorunları. Geçen gün bize bir misafir geldi. Çocukların okul sorunları ile ilgilenen bir pedagogmuş kendisi. Annemle konuşurlarken ben de kulak misafiri oldum. Kürt ailelerden bahsediyorlardı. Anadil üzerindeki yasakların sonuçlarının sanıldığından daha da derin olduğunu anlatıyordu anneme.

Bir çok Kürt annenin çocularıyla (yeterince bilmedikleri için) Kürtçe konuşmadıklarını, Türkçe‘yi de genellikle tercih etmediklerini, bu nedenle de annelerin çocuklarıyla Almanca daha iyi anlaştıklarını söylüyordu…

Kürt ve Türk gençlerinin aralarında genellikle Almanca konuştuklarını sen de ben de biliyoruz. Çünkü biz ikimiz aramızda hep Almanca konuşurduk.

Kardeşler arasında da Almanca yaygın olarak konuşulmakta. Galiba diller üzerinde hiç bir yasağın olmaması en güzeli.

Kürtçe bilmeyen bir Kürt annenin çocuğuyla Almanca konuşmasını nasıl anlamalıyız. Çocuğun ana dili ne olacak… Çok karmaşıkbir durum değil mi?

Kürtçe üzerindeki yasağın zamanla kalkacağına inandığını yazmışsın. Ben de senin gibi düşünüyorum.

Kalıcı bir barış ortamı sağlanırsa diller de daha rahat ve yaygın kullanılacaklardır. Aslında dil zengini bir ülkenin kendi kültürüne olduğu gibi dünya kültürüne de çok katkıları olabileceğini neden göremiyorlar.

Sen hep iyimserdin Baran. Hala öylesin. Dil konusunda da Kürtçe eğer tartışılmaya başlanmışsa mutlaka ortak bir çözüme de ulaşılacaktır diye umutlarını yazmışsın. Biliyor musun umutlarının gerçekleşmesini ne kadar çok istiyorum. Buradan benim de yapabileceğim bir şeyler varsa yardımcı olmak isterim.

Geçenlerde Almanca’dan yazılı olmuştuk ve ben 1 aldım. Sınıfta en iyi notun bir göçmen çocuğunun olması ne garip değil mi?

Annem notumu öğrenince bana Almanlar’ın Almanca bilmediklerini anlatan bir kaberetisten bahsetti. “Deutschen kan nicht Deutsch” diye takılırmış hep.

Kim bilir belki de Türkiye’de de Türkçe‘yi en iyi Kürtler konuşuyor ve yazabiliyorlardır.

Türkler Türkçe bilmiyorlar dese biri herhalde Türklüğe hakaretten yargılanıp hapsi boylardı.

Aslında çocukların yedi yaşına kadar üç dil öğrenebileceklerini ya da konuşabileceklerini söylüyor uzmanlar.

Ne kadar haklılar değil mi? Bizi bir düşünsene. Kürtçe, Türkçe ve Almanca ile birlikte büyüdük. Bu doğal ortamı bilimsel olarak destekleyen eğitim programlarıyla zenginleştirilmesinin çocukların gelişmesine inanılmaz katkıları olacaktır değil mi?

Senin düşünceni sormama gerek yok biliyorum ama yine de bana düşüncelerini yazarsan sevineceğim.

Bazen en doğal hakları için bile insanların çok acılar çekmeleri ve ağır bedeller ödemeleri gerekiyor demek. Yasaklanan her dil insan kaynaklarına ulaşmamızı, insanların yarattıkları zenginlikleri paylaşmamızı engelliyor.

Sadece yasaklardan dolayı insana dair neler kaybediyoruz kim bilir.

Kendine iyi bak Baran. Seni çok özledim. Yaza seni demir parmaklıklar ardında ziyaret etmek istemiyorum bu defa.

Ben de bir gün mutlaka bu sıkıntıların son bulacağına inanıyorum.

İyimserliğini bana da bulaştırdın herhalde, ne dersin?

Cevabını sabırsızlıkla bekliyor sevgi ve özlemle kucaklıyorum.


Zeynep

***

Dilimi yasakladılar
Yazdım
Resim yaptım
Çizdim
Dualar ettim yasaksız kendi dilimde tanrıya
Masallar, ninniler mırıldandım çocuklarıma
Çocuklarım büyüdüler
Türküler söylüyorlar
Çocuklarımdan ve türkülerden korkuyorlar
Oysa birazcık cesaret,
Korkuyu yenecek, birazcık cesaret...


Ali Rıza Üleç

4.01.2011 - Almanya



 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.