Aliye gitti, ada köftesi sahipsiz kaldı!

20 Ekim 2007 03:53 / 2300 kez okundu!

 

Gece yarısı uykudan uyanarak yemek yeme alışkanlığı yoktu. Daha doğrusu, çok lezzetli yemekler yapmasına rağmen, iki erkek evladını trafik kazasında kaybettiğinden beri, zorunlu olmadıkça ocak başına gecip yemek yapmadı. 

Aliye Aygüner (Lim)

13 yaşlarında aşık olduğu Meral'le büyük bir aşk yaşarlar. Ayvalık nüfus olarak henuz daha küçük bir deniz kasabasıdır. Yasak aşk kısa zamanda duyulur. Sevgi gelenek ve yasak sınırlarını zorlamaktadır bir kez daha. Aşk kendi kanunlarını dayatır hayata.

Aileler bu aşka karşı çıkarlar. Aliye daha evlenecek yaşta değildir. Birleşmelerine izin verilmeyince kaçarlar birlikte.

Meral ve Aliye

Sonra hep bildik olaylar yaşanır ama sonunda muratlarına ererler ve evlenirler.

Yıllar geçer çoluk çocuğa karışır Aliye ve Meral. Dört çocukları olur. İkisi kız ikisi erkek. Zaman su gibi akıp gider. Zaten nedir ki insanoğlunun ömrü. Yaşamın sırları içinde kaybolup giden bir an gibidir.

Aliye eski bir Rum evi olan evlerinin, ahırdan bozma bodrum denilecek bir odasında mahalle bakkallığı yapmaya başlar. Meral sabunculuk yapmaktadır. Bir gecede bir kaç yağ fabrikasında birden sabun dökmektedir. Yağ fabikalarının aradığı bir sabun ustasıdır.

Babası Sarı İbram Menderes hükümetleri döneminde Ayvalık da CHP'li olarak kalan üç CHP'liden biridir. Meral babası ile birlikte mandıra da çalışmaktadır. Tüm zorluklarına rağmen yoğurt yapmaya devam ederler. Herkesten saklı yaptıkları yoğurtları gece nasıl denize döktüklerini anlatırken Meral'in hala canı yanar.

O günler zor günlerdir. Meral yaşadığı zor günlerden çok şey öğrenecektir.

Çalışarak kazandıklarını biririkimlerini 80'li yılların başında Kamp işine yatırırlar. Meral'in abisi İzzet Aygüner belediye başkanıdır. Kardeşine kıyak yaptı demesinler diye herkese 49 yıllığına kiralanan işletmeler Meral için 19 yıllığına kiralanır.

Aliye artık oğulları ve bir kızı ile kamp işindedir. 25 yıl sürer kamp işletmeciliği. Ada köftesinin Aliye'nin hünerli ellerinden görücüye çıkması işte bu kamp işletmeciliği günlerine denk gelir..

İçindeki bol kekik bir çok Ayvalık'lı için ilaç gibi olur.

Yıllar akıp gider. Çocuklar evlenmiş. Torunlarla aile yavaş yavaş büyümeye başlamıştır. Hep birlikte kalabalık bir aile olurlar ve kampa her aile üyesi karınca kararınca omuz verir. Ta ki 1992 yılının 27 Şubat'ı akşam karanlığının kabus olduğu zamana kadar .

O gün, kader iki oğlunu trafik kazasında ayırır Aliye'den. Dünyası kararmıştır sanki. Yaşam anlamını yitirmiş, dahası yaşam haramdır artık Aliye'ye.

Yıllar yılları kovalar. Acılar içinde gün sayar Aliye. Her yaşadığı gün onu oğlanlarına daha da yakınlaştırır sanki.

Her geçen gün daha yakına, daha yakına, daha yakına.

Ve bir sonbahar günü sararan yapraklar gibi biter bir ömür.

Savrulur gider öte yana.

Oğullar analarına kavuşur. Hasret biter.

Yeni hasretler başlar.

Giden özlenecektir hep.

Bir gün olur da Ayvalık'da ada köftesi yerseniz Aliye'yi düşünün.

Afiyet olsun diyecektir.

Duyacaksınız....

Aliye bir dramdır. Acılarla yoğrulmuş bir ömürdür Aliye.
Bir kara sevdadır.

Sevdiğinin yüreğinde bir kırmızı karanfildir.

Bir hasrettir Aliye.

Aliye bir anadır.

Ana yüreği ne kadar dayanır ayrılığa.

Aliye oğullarıdır....


Toprağın bol olsun, oğullarının yanında ışıklar işinde uyu,

Işıklar içinde

Eşimin anası,

Sevgili kayınvalidem...


Ali Rıza Üleç

18.Ekim.2007

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.