ABD'li koca bunu Türkiye'de yapsaydı? - Oral Çalışlar

09 Ekim 2012 13:58  

 

ABD'li koca bunu Türkiye'de yapsaydı? - Oral Çalışlar

Teknoloji gelişiyor, insan ilişkileri değişiyor. Bizim hukuk anlayışımız, kurumlarımız ise yarışın da tartışmanın da çok gerisinde kalıyor.

Texas Houston’dan Kuzey Carolina’nın Charlotte kentine doğru uçarken ABD’nin etkili gazetelerinden Wall Street Journal’ın (WSJ) bir haberi dikkatimi çekti. Gazetenin birinci sayfasının ortasını tümüyle kaplayan haber, eşini teknolojik aygıtlarla izleyen kocanın başına gelenleri anlatıyor.

Öykü şöyle: Karısından şüphelenen Danny Lee Hormann (46), iletişim alanında gelişen yeni teknolojik aygıtlarla eşi Michele Mathias’ı (51) takibe başlıyor. Eşinin otomobiline, cep telefonuna, evin otoparkına, evdeki bilgisayara yüklediği izleme cihazlarıyla eşinin göl kenarında bir karavanda geçirdiği geceyi de takip ediyor.

Durumu fark eden kadın, kocasını şikâyet ediyor, çocuklarının ve kendisinin özel yaşamına müdahale ettiğini belirtiyor. Bu takibin, yalnız kendisine karşı bir tacizin ötesinde, iletişimde olduğu insanların özel hayatına tecavüz olduğunu ifade ediyor.

ABD’nin Minnesota eyaletinde cereyan eden bu olay nedeniyle çift boşanıyor, kamyon sürücüsü koca Hormann hapse atılıyor ve bir ay tutuklu kalıyor. Eyalet jürisi, adamı eşini taciz etmekten ve illegal yollarla aracını izlemekten suçlu buluyor.

Olaydan yola çıkan WSJ, yeni gelişen teknolojiyle eşler arasındaki ilişkilerin, boşanma süreçlerinin dönüşüme uğradığına dikkat çekerek çeşitli değerlendirmelerde bulunuyor ve mahkeme kararlarına göndermeler yapıyor.

Yargıtay hâlâ direniyor

Bir ABD uçağında kadın-erkek ilişkilerinin geldiği yeni boyutları merakla irdelemek, insanı kendi ülkesindeki gelişmelere yöneltiyor, “Biz hangi aşamadayız” sorusu kaçınılmazlaşıyor.

Bizdeki son örnek: Mesleğinde kendi soyadı ile tanındığını gerekçe gösteren İzmirli avukat Ayten Ünal (Tekeli), soyadı konusunda 2004’te dava açmış; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 47 Avrupa Konseyi üyesinden sadece Türkiye’de bu yönde bir uygulama olduğunu belirterek avukatı haklı bulmuş ve Türkiye’yi mahkûm etmişti. Avukat bunun üzerine İçişleri Bakanlığı’na başvurarak kararın uygulanmasını istemiş, Nüfus Müdürlüğü de mahkeme kararı doğrultusunda soyadını değiştirmişti.

AİHM’nin bu yöndeki kararına, Yargıtay bir başka davada direnişini sürdürdü. Türk Medeni Kanunu’nun 187’nci maddesinin ‘kadınların evlendikten sonra sadece kızlık soyadlarını kullanmalarına izin vermediğini’ belirten Yargıtay, Ankara’dan Tutku Yurdakul’un başvurusunu reddetti. Yurdakul, evlendikten sonra sadece evlenmeden önceki soyadını kullanmak için Ankara 11’inci Aile Mahkemesi’ne dava açmış, yerel mahkeme de Tutku Yurdakul’un talebini haklı bulmuştu. Ancak bu karar, Yargıtay 2’nci Hukuk Dairesi tarafından bozuldu.

Mahkeme, gerekçe olarak mevcut yasayı öne sürdü. Oysa anayasanın 90. maddesi, ‘iç hukukla uluslararası hukuk arasında çatışma halinde, uluslararası hukukun uygulanması’na hükmeder. Yani AİHM kararına uymak anayasanın gereğidir.

Tabii işin hukuki boyutları ne olursa olsun, asıl sorun her zamanki gibi zihniyette. Türkiye, bir yandan evrensel hukuk standartlarına uymak için çaba harcar gibi görünüyor; ancak yasaların tamamı elden geçirilmediği için yargıçlar ve savcılar genelde kıyıda köşede kalan geleneksel yasayı tercih ediyorlar. Bu da ‘yerinde sayma’ durumunu hâkim kılıyor.

Bağlı olduğumuz uluslararası hukuk, kadının kendi soyadını kullanması yönünde içtihat oluşturuyor. Buna karşın kadının kocasının soyadını taşımasını şart koşan feodal zihniyet ülkemizde hâlâ daha etkili.

Teknoloji gelişiyor, insan ilişkileri dönüşüyor, olanaklar da sorunlar da beklenmedik boyutlar kazanıyor, dünya doğal olarak yeni hukuki ölçütler üzerinde tartışıyor. Bizim egemen hukuk kurumları, ‘yarış’ın da ‘tartışma’nın da çok gerisindeler ve insanı umutsuzluğa sevk eden kararlar almaya devam ediyorlar.

“Minnesota’lı kamyon sürücüsü Hormann bizim ülkemizde olsaydı acaba mahkemeler onu tutuklar mıydı?” sorusu, belki Türkiye açısından anlamlı bir gelecek projeksiyonu olabilir.

Radikal

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0